ANTİK ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE PAN: PANİK

Panik kelimesi, köken olarak Eski Yunan mitlerinden gelir. Doğanın ve çobanların tanrısı olan Pan, yarı insan yarı keçi görünümünde bir satirdir. Kırlarda dolaşır, yabani bir yaşam sürer, sazlardan yaptığı flütünü çalar. Pan bir tanrıdır; ama Yunan mitolojisindeki diğer tanrılar gibi kusursuz ve güçlü değildir. Gücü değil; arzuyu, şehveti ve doğanın karanlık yanını simgeler. Pan zaman zaman öyle çığlıklar atar ki ormanda dolaşanlar korkudan kaçarlar. Bu görüntüsünden ve ürkütücü çığlıklarından dolayı çevresindekileri ani bir korkuya sürüklediği için “Panik (Panikos)’’sözcüğünün Pan’ın adından geldiği rivayet edilir. Panik, bir kimseyi ya da bir topluluğu, akılcı bir nedeni olmaksızın saran dehşet ve bunun yol açtığı büyük şaşkınlık, kargaşa ve karışıklık olarak tanımlanabilir.

Doğanın ve çobanların tanrısı Pan
Doğanın ve çobanların tanrısı Pan
Kaynak: Shutterstock.com

Modern psikiyatri, Freud’dan bu yana zihinsel çözümlemelerinin kökenini mitolojide ve özellikle Yunan mitolojisinde aramıştır. Arkeolog ve yazar İsmail Gezgin’in “Fallusun Arkeolojisi’’ adlı kitabında ifade ettiği gibi:

Antik çağın mitolojisi modern zamanların psikolojisidir.’’

Pan sadece Yunan mitolojisinde yer almaz. Anadolu efsanelerinde de Pan’dan bahsedilir. Pan’ın Tanrı Apollon ile girdiği iddiada onun çaldığı yedi borulu flütün, Apollon’un lirinden daha güçlü olduğuna karar veren Lydia Kralı Midas için bu kararın bedeli büyük olur. Sinirlenen Apollon, Midas’ın kulaklarını eşek kulaklarına çevirir. 

Apollon ile yarışan Pan
Hendrick De Clerck, Midas'ın Yargısı, c. 1600. Amsterdam, Rijksmuseum.
Apollon ile yarışan Pan
Hendrick De Clerck, Midas’ın Yargısı, c. 1600. Amsterdam, Rijksmuseum.
Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Pan_(mitoloji)  

Panik Bozukluğu

Panik bozukluğu terleme, kalp çarpıntısı, solunum güçlüğü ve boğulma hissi gibi nörovejetatif belirtilerle birlikte, aşırı korku ve endişe hislerinden oluşan panik atakların beklenmedik ve tekrarlı bir biçimde gözlenmesi ile karakterize ruhsal bir rahatsızlıktır. Atakların beklenmedik ve kontrol edilemez olması, panik bozukluğu hastalarının hayatını sınırlandırmakta ve bu durumdan kaçmak tek hedef olmaktadır. Ataklar sırasında kontrolünü kaybetme, çıldırma ya da ölüm korkusu gibi yoğun anksiyete belirtileri olur. Ataklar arasında başka panik ataklarının da olacağına ilişkin kaygılar ve bu kaygılardan dolayı çeşitli davranış değişiklikleri görülebilir.

Panik
Panik
Kaynak: Shutterstock.com

Panik Bozukluğu ve Agorafobi

Hastaların, atak geçirmesi durumunda kaçmasının ya da yardım almasının zor olacağını düşündüğü yerlere gitmeme, o tür yerlerde kalamama durumlarına Agoragobi adı verilir. Yalnız başına evde kalamaz, sokağa yalnız çıkamazlar. Toplu taşıma araçlarından, asansörlerden, dar sokak ve köprülerden, tünellerden, kalabalık yerlerden kaçınırlar. Bu gibi kaçınma davranışlarının olması durumunda agorafobi ile seyreden panik bozukluğu tanısı düşünülür. Hastaların % 60’ından fazlasında görülür.

Agorafobi ile seyreden panik bozukluğu
Agorafobi ile seyreden panik bozukluğu
Kaynak: Shutterstock.com

Panik Bozukluğunun Epidemiyolojisi

Panik bozukluğu toplumda sık görülen bir rahatsızlıktır. Öyle ki toplum içinde herhangi 100 kişinin yaklaşık 4’ü bu hastalığı ya daha önce geçirmişlerdir ya da hala bu hastalığı yaşamaktadırlar. Genellikle ilk kez 20-35 yaşları arasında başlar. Kadınlarda, erkeklere göre  2-3 kat fazla görülür.

Panik Bozukluğunda Genetik Çalışmalar

Çeşitli çalışmalarda hem genetik yatkınlığın hem de benzer çevresel koşullara maruz kalmanın, panik bozukluğu görülme riskini yükseltebildiği bilinmektedir. Birinci derece akrabalarda görülme oranı %10,7 ile %20,5 arasında değişebilmekte, monozigot ikizlerde hastalanma oranı %40’lara ulaşabilmektedir. Monozigot ikizlerde oranların çok yüksek olmaması, hastalığın sadece genetik etkenlerle belirlenmediğini göstermektedir. Ailesel kalıtımın, erken başlangıçlı ve solunum belirtilerinin eşlik ettiği vakalarda daha fazla görüldüğü belirtilmektedir.

Panik Bozukluğunun Nöroanatomisi

Panik bozukluk etiyolojisinde ilk olarak 1989’da Gorman ve arkadaşları nöroanatomik hipotezi ortaya atmışlardır. Buna göre panik bozukluk, serotonerjik ve noradrenerjik yolakları içeren ve solunum kontrolünün sağlandığı beyin sapındaki bozukluktan köken almakta, limbik sistem yapılarının uyarılmasıyla beklenti anksiyetesi oluşmakta ve prekortikal aktivasyonla da fobik kaçınma davranışları ortaya çıkmaktadır.

Beynin anatomik resmi
Beynin anatomik resmi
Kaynak: pixy.org

Beyinde korku ile ilgili yanıtlardan sorumlu bölge amigdaladır. Korku yaratan uyarılar amigdalaya geldiğinde, buradan beyin sapına ve hipotalamusa uzanan çeşitli yollar aracılığıyla hormonal ve davranışsal yanıtların ortaya çıkması sağlanır. Beyindeki panik devresinde hipotalamusun anahtar bir rolü vardır. Özellikle dorsomedial hipotalamusun uyarılması kalp atım hızı, kan basıncı ve solunum hızının artmasına, anksiyete duygusu ile birlikte kaçma davranışının gelişmesine neden olmaktadır. Amigdalanın beyin sapı ve duyusal talamustan doğrudan uyarılar alması, tehlike yaratan durumlara hızlı bir şekilde yanıt verilebilmesini sağlamaktadır; ancak bu yapıların dışında amigdala, kortikal bölgelerle de bağlantılar içermektedir ve duyusal bilginin işlenmesi ve değerlendirilmesi bu yolla olmaktadır. Kortikal süreçlerdeki bir bozukluk durumunda uyaranın yanlış değerlendirilmesi ve buna bağlı olarak da uygunsuz yanıtların görülmesi mümkün olabilir. Panik bozuklukta ortaya çıkan belirtilerin bir kısmının, kortikal süreçlerle beyin sapı işlevlerinin düzenlenmesindeki bir bozukluk sonucu amigdalanın aşırı uyarılması ile ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Beyinde korku ile ilgili yanıtlardan sorumlu bölge 'amigdala'
Beyinde korku ile ilgili yanıtlardan sorumlu bölge ‘amigdala’
Kaynak: Wikimedia commons

Panik Bozukluğunun Tedavisi

Panik bozukluğu, tedavisi mümkün bir hastalıktır. Etkinliği bilimsel araştırmalarla kanıtlanmış iki çeşit tedavisi vardır:

1- İlaç Tedavisi

Panik bozukluğunun tedavisinde amaç, beyin sinir hücrelerindeki bozuk olan hormon faaliyetlerini düzelterek panik atakları önlemektir. Panik atak tedavisinde en yaygın kullanılan ilaçlar, antidepresan ve anksiyolitik ilaçlardır. 1980’lerin başından bu yana panik bozukluğu, yaygın anksiyete bozukluğu ve sosyal anksiyete bozukluğu için bir dizi farmakolojik tedavinin etkili olduğu gösterilmiştir. SSRI (Selektif Serotonin Geri Alım İnhibitörü)’lar çoğu uzman tarafından düşük yan etki oranlarına, diyet kısıtlamalarının olmamasına, tolerans ve yoksunluk semptomlarının yokluğuna bağlı olarak panik bozukluğunun ilk farmakolojik tedavisi olarak kabul edilmektedir.

2- Bilişsel-Davranışçı Tedavi

Hastanın, panik atak belirtileri hakkındaki  yanlış bilgi ve inanışlarının düzeltilmesi ve hastanın bu belirtiler ile korkmadan baş edebilmesinin öğretilmesi, panik atak geleceğinden korktuğu için tek başına bulunmaktan kaçındığı yer ve durumlarla aşamalı bir şekilde tekrar tekrar karşılaştırılması, böylece  korkularının üstüne gitmesi sağlanarak korkularını yenmesi amaçlanır. Nefes egzersizleri, meditasyon gibi yardımcı teknikler kullanılır.

Tedavide ilaçların yanında özellikle bilişsel-davranışsal yöntemlerin ve psikoterapötik yaklaşımların da gerektiği unutulmamalıdır.

Sonuç olarak sözcük kökeni Pan’a atfedilen panik olgusu, yalnızca beyindeki bir dizi korku devrelerine indirgenmeyecek kadar geniş bir konudur. İnsanoğlu, varoluşunun tüm kaygılarını panik duygularıyla yaşayabilir. Bunu, günümüzde giderek artan bir biçimde hepimiz görmekteyiz. Doğanın ve çobanların tanrısı Pan’ın günümüze dönüşü muhteşem olmuştur. Onun çığlıkları hala bazı insanların kulaklarını yırtar. İsmail Gezgin’e göre:

“O sesi duyanlar hala doğasının sesine kulak verebilenlerdir. Çünkü insan, tarihi boyunca kendi doğasına en uygunsuz ortamları yaşam alanı seçmiştir; kentleri. Ancak burada yaşayabilmesi için aslını, özünü, Pan’ını dışarda bırakması gerekir. Aksi takdirde, bu uygun olmayan mekansal düzenlemeler onu boğar. İçindeki paniğin sesini bastıramaz. Pan işler yolunda gitmeyince yanan kırmızı ışıktır.’’

Kaynaklar

Merve Kayı

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi

6 thoughts on “ANTİK ÇAĞDAN GÜNÜMÜZE PAN: PANİK

  • 18 Aralık 2020 tarihinde, saat 19:15
    Permalink

    Yazdığın bu güzel yazı için seni tebrik ederim Merve. Konuyu mitolojiyle harmanlayarak harika bir iş çıkarmışsın.

    Yanıtla
    • 19 Aralık 2020 tarihinde, saat 01:02
      Permalink

      Güzel yorumun için çok teşekkür ederim ☺️

      Yanıtla
  • 19 Aralık 2020 tarihinde, saat 01:06
    Permalink

    Merve yine mükemmel bir yazı olmuş. Ellerine sağlık:)) Çoğu zaman Pan’ı dışarda bırakıp paniğe kucak açmayı tercih ediyoruz. Halbuki panik yerine doğaya kucak açsak Pan’ın çığlıkları da bir anda dinecek. Okurken derin derin düşündüm.Tüm bu bilgiler için teşekkür ederiz

    Yanıtla
    • 19 Aralık 2020 tarihinde, saat 09:55
      Permalink

      Güzel düşüncelerin için çok teşekkür ederim ☺️ İnsanlar içlerindeki paniğin sesini bastırabilmeleri için doğaya kucak açabilmeliler. Bu şekilde Pan’ın çığlıkları da dinecektir :))

      Yanıtla
  • 28 Aralık 2020 tarihinde, saat 00:09
    Permalink

    Okuduğum ilk yazına hayran kalmıştım bunda da aynı oldu… Giriş, Gelişme, Sonuç üçlüsünü çok güzel bir şekilde Mitoloji(Pan), Panik, Tedavi(Tıbbi Kısım) üçlüsüne çevirmişsin. Her cümlesinden ayrı ayrı keyif aldım. Kalemine sağlık :))

    Yanıtla
    • 31 Aralık 2020 tarihinde, saat 13:32
      Permalink

      Beğenmene çok sevindim. Teşekkür ederim :))

      Yanıtla

Merve Kayı için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.