DÜNYA GERÇEKTEN DE HASSAS KALPLER İÇİN CEHENNEM Mİ? DETAYLARI İLE HSP


Eğer duyarlılığım olmasaydı gözlerim görseydi bile kör olurdum.

Johann Wolfgang Von Goethe

Öyle bir an olur ki yaşadığımız her şey ağır gelir. Sevdiğimiz, güvendiğimiz insanların bir hareketi bazen bizi alaşağı eder. “Niçin böyle davrandı ki?” diye düşünmekten kendimizi alıkoyamayız. Bazen olayları kıyaslama yoluna bile gideriz. “Aynı davranışı ben yapsam bambaşka bir tepki ile karşılaşırdım.” Bu cümle kafamızda dolaşıp durur. Çoğumuz için bu süreç, gelip geçici olsa da dünya nüfusunun yaklaşık %20’sinin sıkışıp kaldığı bir döngüdür aşırı hassaslık. Bu yazıda, sizlerle birlikte bu döngüde mahsur kalan hassas kalplerin derin dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarak bu kişilerin yaşadıklarına ve hissettiklerine ışık tutmaya çalışacağız. Hazırsanız başlayalım.

Literatürdeki karşılığı Sensory Processing Sensitivity (SPS) olan Duyusal İşleme Hassasiyeti, kişilerin çevrelerinden aldıkları uyaranları -merkezi sinir sistemlerinin yapısından dolayı- bilişsel olarak daha ayrıntılı işlemelerine sebep olan genetik bir kişilik özelliğidir. Bu duruma sahip kişiler, High Sensitive Person (HSP) olarak isimlendirilir. Günlük hayatta bu özelliğe sahip insanlar; “hassas”, “duygusal” veya “alıngan” gibi çeşitli sıfatlar ile nitelendirilebilir; fakat bu sıfata sahip olan herkesi HSP olarak kabul etmek doğru olmaz. Bunun için detaylara inip aşırı hassas insanların kişilik özelliklerini incelememiz gerekmektedir.

Aşırı Hassas İnsanların Kişilik Özellikleri

Hassas kalpli insanların empati yetenekleri çok güçlüdür. Bazen söyledikleri bir sözü saatlerce düşünerek bu sözün uygunluğunu uzun süre zihinlerinde tartarlar. Hani bazen bir tartışma sonrasında yastığa başımızı koyduğumuzda “Keşke şunu da şöyle söyleseydim.” gibi cümlelerle kendimizi huzursuz ederiz ya… İşte, yaşadıkları his buna benzer. Yakın arkadaşlarının, ailelerinin, hatta bazen hiç tanımadıkları bir insanın üzüntüsüne ortak olurlar. Haliyle hassas insanlar, çevrelerindeki kişilerin de benzer şekilde davranışlarına dikkat etmesini bekler. Zengin iç yaşama sahip bu kişiler, eğer karşılarındaki kişi pek de düşünceli biri değilse yaşanılan olaylar üzerine çok fazla kafa  yormaya başlar. Bu gibi durumlarda çevrelerinden yeterli destek alamazlarsa zamanla iç dünyalarına kapanıp depresyon ve anksiyete gibi çeşitli duygu durum bozuklukları yaşayarak kendilerine fiziksel ve psikolojik zararlar verebilirler.

Aşırı hassas kişiler çoğunlukla karasızdır. Bu karasızlıkların altında mükemmel olma düşüncesi yatar. Eğer mükemmel olurlarsa çevrelerine o kadar az zarar verecek dolayısıyla daha huzurlu olacaklardır. Aynı zamanda başkaları tarafından yargılanması durumu ve başkalarının yapacağı eleştiriler bir o kadar azalacaktır. Hissettikleri bu düşüncelerden dolayı da hassas insanlar, genellikle grup çalışması gereken sporlardan ve etkinliklerden uzak durma eğilimi gösterirler.

Aşırı Hassasiyet Ölçülebilir mi?

“Aşırı Hassasiyet Ölçülebilir mi?” sorusuna State Üniversitesinden Profesör Arthur Aron ve yazar eşi Elaine Aron sayesinde “Evet.” cevabını verebiliriz. Bu konu üzerine çalışmalar yürüten çift, 1997 yılında Yüksek Hassasiyetli Kişi Ölçeği(HSPS)’ni bilim dünyasına sunmuştur. Tutarlılığı ve geçerliliği yüksek olan bu test günümüzde de aktif olarak çalışmalarda kullanılmaktadır. Aşırı hassasiyet konusunda birçok çalışması ve kitabı bulunan çift, aynı zamanda SPS için kurdukları sitelerinde bu duruma sahip kişilere psikolojik destek vermektedir. Eğer aşırı hassas olduğunuzu düşünüyorsanız sitelerindeki kişilik testineburadan ulaşabilirsiniz.

https://www.theglobeandmail.com/

Son olarak bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum. Hassas olmak kötü bir şey değildir. Hassas olmak hayatınızı cehenneme çevirmez, çevirmemeli. Hassas kişiler günümüzde kırılgan, saf ya da alıngan olmakla suçlanarak(!) sanki utanılması ya da düzeltilmesi gereken bir davranışmış gibi lanse ediliyor. Halbuki yapılan son araştırmalar; bize SPS’li kişilerin, beyinlerinin farklı bölgelerinde daha fazla nöral aktivasyon sergilediğini gösteriyor. Bu kişilerin yüksek empati yetenekleri ile yüksek motor kontrolleri, yüksek bilişsel işlem kabiliyeti ve detaylara karşı daha dikkatli olmaları bilimsel olarak da kanıtlanmış. Hal böyle iken karşılarındaki kişiden duyusal ve duygusal bir dönüt alamadıklarında kötü hissetmeleri, sizce de bu karakter yapısına sahip kişiler için çok doğal değil mi? Eğer hassas kalpli biri iseniz ve kötü hissediyorsanız lütfen bunun sizden değil de çevrenizdeki insanlardan kaynaklanıyor olma ihtimalini göz ardı etmeyin. Psikologlar; hassas olan kişilerin kendi gibi empati gücü yüksek, hassas kişiler ile daha güçlü ve güvenli arkadaşlıklar kurabileceğini söylüyor. Unutmayın, size cehennemi ya cenneti yaşatacak kişileri hayatınıza alma kararı sizin elinizde. Başka kimsenin değil.

Kaynakça

-Boterberg S., Warreyn P., “Making sense of it all: The impact of sensory processing sensitivity on daily functioning of children”, Personality and Individual Differences92: 80–86, doi:10.1016/j.paid.2015.12.022

-Booth C., Standage H.,Fox E., “Sensory-processing sensitivity moderates the association between childhood experiences and adult life satisfaction”, Personality and Individual Differences87: 24–29. doi:10.1016/j.paid.2015.07.020

-Montoya-Pérez K.S., Ortega J.I.M, Montes-Delgado R., Padrós-Blázquez F., de la Roca Chiapas J.M.,   “Psychometric Properties Of The Highly Sensitive Person Scale In Mexican Population” , Psychol Res Behav Manag, 12: 1081–1086,2019. doi: 10.2147/PRBM.S224808

https://hsperson.com/

-Beyhan Budak/Aşırı Hassas İnsanlar Serisi, YouTube

2 thoughts on “DÜNYA GERÇEKTEN DE HASSAS KALPLER İÇİN CEHENNEM Mİ? DETAYLARI İLE HSP

  • 17 Eylül 2020 tarihinde, saat 01:20
    Permalink

    Yazılarınızı sıklıkla takip eden biri olarak dikkatimi ilk çekenin, diğer yazılarınızdan daha farklı, bilimselliğe daha zıt olması; daha çok yorum içermesi ve belki de duygusal bir konuyu bilimsellikle işlemeniz olduğunu söyleyebilirim. Ben de izlenimlerimi size aşama aşama anlatacağım. Öncelikle başlığın çok orijinal ve bir o kadar da fantastik olduğunu söylemek istiyorum. Başlığın sınır tanımayan bir çizgide yazıldığını, başlığın sahip olduğu bu ilginç ve bir o kadar da soyut düşüncenin okura entegresinin kolay olmayacağı aşikar olmasına rağmen daha yazıya başlarken büyük bir riskle başlamışsınız. Nitekim belli bir konuda ustalaşmak için her seferinde mevcudun üstüne koymalıyız. Sadece mevcudun mu, tabi ki hayır. Sıradan yazarlar yolun karşısını görürken ustalaşmaya başlayan yazarlarsa iki cadde öteyi görür, görmelidir. Ve bence iddialı ve metaforlu bir başlık tercihi, daha yazıya başlamadan yazıya fazladan dört beş puan kattı bile.
    Başlıktan sonra yazıdaki göze çarpan diğer bir nokta resimlerdeki çekicilik ve sıradışılık. Yazıyı alt başlıklar halinde okurken gözümüze resimler ilişiyor. Resimlerin paragraflarla uyumluluğu iyi yakalanmış ve okuyucunun dikkatinin olası dağılmasını bertaraf etmek için doğru resimler tercih edilmiş.
    Soyut bir başlık ve soyut resimler derken üstüne bir de ünlü edebiyatçı Goethe’ nin bir sözü. Üçü bir araya geldiğinde bu yazının bir edebi eser olacağını düşünmemiz işten olmasa gerek. Derken ikinci paragraftaki o bilimselliğe çok iyi hazırlayan ve adeta bir köprü görevi gören giriş paragrafını okuyoruz. O giriş paragrafındaki cümlelerin dinginliği, okuyucuyu karmaşık hayat düzeninden kısa süreli de olsa koparacak, okuyucuya kendini ve çevresini sorgulama imkanı tanıyacak. Diğer yazılarınızda olduğu gibi giriş paragrafını çok başarılı buldum. Sonraki paragrafımızdaki bilimsel ifadelerin sade ve konu dışına sapmayacak şekilde düzenlenmesi de gözümden kaçmadı. Yazıda hassas insanlardan bahsediyorduk. Bir ara başlık açarak özelliklerini sıralamamız yazının akıcılığında çok iyi durmuş ki nitekim yazı bu ara başlığı ve bu paragrafı istemiş. Siz de yazının sizi sürükleyip götürmesine izin vermişsiniz. Bilimsel bir yazıdayız ve -yazının son paragrafında söylediğiniz gibi- bir özelliği konuşuyoruz. O halde işlemlerin, testlerin yazımıza girmesi olası bir durum. Uluslararası alanda kabul gören bir testten bahsedip buraya linkini koymanız çok iyi olmuş. Yazının birçok yerinde farklı metodlar kullanarak ve yazıyı farklı yönlerden değerlendirerek yazının zenginleşmesini sağlamışsınız. Ve son paragraf… Düşüncelerinizi okura fazlasıyla hissettiren, hatta yaşatan ve kimilerini içselleştiren, kimi kişilerin tüylerini diken diken eden o paragraf. Ben bir okur olarak bu yazıyı 2 parçaya ayırırım. 1.parça son paragrafa kadar olan bölüm. 2.parça son paragraf. Çünkü okuyucuya umut aşılayan, genel geçer bir ifadenin yanlışlığına dikkat çeken, tüm yazı boyunca bahsedilen verileri ve düşünceleri işlenebilir hale getiren, hassas olmanın aslında insanın doğasına uygun olduğunu ve çok kıymetli bir özellik olduğunu ve son olarak bu insanların aslında çok düşünceli ve iyi niyetli olduklarını bize kendi cümlelerinizle bence mükemmel bir şekilde ifade etmişsiniz. Tüm yazılarınızı okumuş ve incelemiş biri olarak ben, her yazınızda kendinizi çok iyi geliştirdiğinizi ve her yazınızda kendinize birçok özellik kattığınızı düşünüyorum. Sizden ricam yazmayı bırakmayın. Siz yazdıkça her yazınız, kırık kalpler için birer umut ışığı olacak. Sözlerime son verirken yeni başlayanlar veya hassas kalpler için artık yer var. Sizin gibi duyarlı kalpler olduğu sürece hep olacak. 🙂

    Yanıtla
    • 17 Eylül 2020 tarihinde, saat 11:51
      Permalink

      Merhaba, bu güzel ve kapsamlı eleştirinizden dolayı çok teşekkür ederim. Büyük bir heyecan ile sürdürdüğüm yazarlık kariyerimde böyle kaliteli bir dönüt almak beni çok motive etti. Sizin gibi nitelikli okurlar var olduğu sürece yazmaya ve sizlere ulaştırmaya büyük bir mutluluk ile devam edeceğim. Vakit ayırıp fikirlerinizi sunduğunuz için size tekrardan çok teşekkür ederim, iyi günler 🙂

      Yanıtla

Aleyna Sert için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.