HAMİLELİKTE VEJETARYEN DİYETİN ANNE VE BEBEK SAĞLIĞINA ETKİLERİ

Vejetaryen ve vegan diyeti benimseyen kişi sayısı, son yıllarda daha sağlıklı olduğu görüşü arttığından önemli miktarda artış göstermiştir. Özellikle tip2 diyabet, koroner kalp hastalıkları ve kanser için koruyucu etkisi olduğu düşüncesinin bu artışta önemli bir payı vardır. Gelişmiş ülkelerde yaşayanlar (ve burada da daha çok kadınlar) bu diyet türlerini benimsemeye daha çok yatkınlık gösterirler. Diğer bölgelerde ise dini inançlar, sosyoekonomik düzey gibi durumlar bu seçimde etkili olur.

Bitkisel temelli diyetler; doymuş yağ asitleri, kolesterol ve hayvansal protein içeriğinin az olması ayrıca lif, antioksidan, fitokimyasal ve karotenoid yönünden zengin olması nedeniyle daha sağlıklı bulunuyor. Ancak omega-3, B12 vitamini, kalsiyum, iyot, D vitamini ve demir açısından zayıf kalması dolayısıyla bir tehlike de arz etmektedir. Hamilelikte ise bu besin maddelerinin varlığı fetüs için elzemdir. “Erken Yaşam Programlama Teorisi” ne göre hamilelik sırasındaki çevresel faktörler ve yaşam tarzı fetüsün ömür boyu sağlığını etkiliyor ve kronik hastalıkların gelişim riskini belirliyor. Bu yüzden bu diyet türlerinin faydası hamile kadınlar için tartışmalıdır. Amerikan Diyetetik Birliği (ADA)’ne göre iyi planlanmış vejetaryen diyetler; emzirme dönemi, hamilelik, ergenlik ve çocukluk da dahil tüm yaş grupları ve fizyolojik şartlar için uygun görülürken; Alman Besin Topluluğu, hamilelik ve emzirme dönemlerinde vejetaryen diyeti esansiyel besinlerin yetersiz alımından dolayı tavsiye etmiyor.

Vegan/Vejetaryen Anne Adaylarının Beslenme Profili Nasıldır – Nasıl Olmalıdır?

B12 Vitamini bitkiselkaynaklarda bulunmadığı için vegan/vejetaryenlerde eksikliği çok sık görülür. Hamilelerde özellikle 1. trimester’da düşük B12 vit. konsantrasyonu NTD ye yol açabilir ve annede ise makrositik anemi, preeklampsi gibi sorunlar yaratabilir. Ancak laboratuvar sonuçlarında görülen bu eksikliğin gerçek nedeni iyi ayırt edilmelidir. Çünkü sebep metabolik hızın artması, hemodilüsyon veya vitaminin plasentaya geçişinin artması olabilir. B12 vitamininin günlük ortalama gereksinimi hamilelikte 2,2 mikrogram iken emzirme döneminde 2,4 mikrogramdır. Hamilelikte B12 vitamininin emilimi artar. Fetal ihtiyaçlar çok yüksek olmadığından emilimin az ama sık olması daha iyidir. B12 vitamini miyelin sentezi, mitokondride enerji sentezi ve kemik iliğinde eritropoez için gereklidir. Hindistanlı hamile bir grup kadınla yapılan bir çalışmada, hamilelik sırasında düşük B12 vit. alımı sonucu oluşan hiperhomosisteineminin vejetaryen popülasyon içinde global bir DNA hipermetilasyonuna yol açtığı ve bunun da obezite ve kardiyovasküler hastalıklara ortam hazırladığı gösterilmiştir.

D Vitamini eksikliği popülasyonun genelinde görülebilir ama daha çok koyu tenli bireylerde ve vejetaryenlerde gözlenir. 3. NHANES’ten gelen veriler, Afroamerikan kadınların %42 sinde ve beyaz Amerikan kadınların %4 ünde D vit. eksikliği olduğunu göstermiştir. Hamilelerde oluşacak olası bir eksiklik güneş ışığına maruz kalma ve takviye gıda alımıyla kolayca önlenebilir. Yumurta sarısı ve balık yağı D vitamini açısından zengin kaynaklardır ancak bu gıdalardaki vitamin içeriği yılın belli dönemlerinde değişiklik gösterir. D vitamininin bitkisel kaynakları; fasulye, brokoli ve yeşil yapraklı sebzelerdir ancak bu besinler D vitamini ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalır. Bundan dolayı vegan/vejetaryen kadınlar D vit. eksikliği riski altındadırlar bu yüzden günde 1000-2000 IU’luk önerilen dozların alınması gebelikte güvenli kabul edilir. D vitamininin düzeyi vücut için çok önemlidir çünkü kan basıncının ayarlanmasında, plazma hacmi homeostazında D vitamininin rolü vardır. Ayrıca D vitamini insülin sekresyonunu uyararak insüline dirençli diyabeti de azaltır. Bununla beraber aşırı dozlarının zararları da mevcuttur. Progesteron seviyelerini azaltarak erken doğuma sebep olabilir. Bu yüzden takviyede de aşırıya kaçılmamalıdır

Kalsiyum brokoli ve çin lahanası gibi besinlerde yüksek seviyede bulunur. Soya sütü, susam, badem ve fasulye ise kısmen daha düşük seviyeli kalsiyum kaynaklarıdır. Bir diğer önemli kalsiyum kaynağı ise sert sudur. 2400 kcal üzerindeki çeşitli diyetler günlük Ca ihtiyacını karşılamaya meyillidir. Dünya Sağlık Örgütü hamile kadınlar için günlük Ca alımını 1,5 – 2 gram olarak belirlemiştir. Vejetaryen/vegan hamileler bu düzeylere dikkat etmezse osteoporoz, hipokalsemi, kemik dejenerasyonu gibi birçok sorunla karşlaşabilirler. Kuzeybatı Çin’de yapılan kesitsel bir incelemede vejetaryen hamilelerde Ca alımının düşük olduğu görülmüştür.

Demir emilimi hamilelikte her trimesterda artış gösterir. Ancak bitkisel kaynaklı demir, hayvansal kaynaklı demire oranla daha az emilir. Bu nedenle vejetaryen/vegan hamilelerde demir eksikliği görülme olasılığı yüksektir. Ancak iyi planlanırsa bir vegan diyeti demir ihtiyacını karşılayabilir. Sonuçta hamilelere soya, fasulye, tahıl, kuruyemiş ve yeşil yapraklı sebzelerin tüketimi önerilir. Kalsiyum, kahve ve lif, Fe emilimini inhibe eder. C vitamini ise fitik asitin emilimi inhibe edici etkisini azaltarak Fe emilimine yardımcı olur. Hamilelikte demir eksikliği, düşük doğum kilosu ve neonatal anemi ile ilişkilidir.

DHA ve EPA nöral ve retinal membranların önemli bileşenleridir ve fetüsün optimal görsel ve nörolojik gelişimi için yeterli tedariğinin yapılması gerekir. Omnivor annelere kıyasla vejetaryen annelerin fetal plazmasında daha düşük DHA oranları gözlenmiştir. DHA nın sınırlı sebzesel kaynakları nedeniyle vejetaryen hamileler yosun bazlı besin tüketimine teşvik edilir. ALA vücutta DHA ve EPA ya dönüştürülür ancak bu durum da diyetten etkilenir.

Çinko seviyeleri deomnivorlarla karşılaştırıldığında vejetaryenlerde düşük seviyededir. 19 – 50 yaş aralığındaki gebe kadınlar için önerilen çinko alımı günde 11 mg’dır. Bakliyat, soya, kabuklu yemişler ve tahılların hepsi çinkodan zengin besinlerdir. Bu gıdalar çinko emilimini artırmak için meyve ve Brassicaceae familyası sebzeleri gibi içinde organik asit bulunduran besinlerle beraber tüketilmelidir

İyot un temel kaynakları et, balık ve süt ürünleri olduğu halde vejetaryenlerde eksikliği nadir görülür. Vegan hamilelerde iodize tuz, iyota ulaşmak için en güvenli yoldur. Yosun kaynaklı bir beslenme de iyot ihtiyacını karşılayabilir. Hamilelerde ortalama iyot ihtiyacı günde 200 mikrogramdır.

Protein ihtiyacı hamile olmayan kadınlarda günde 46 gram iken hamilelik ve emzirme dönemlerinde 71 grama kadar çıkar. Bitkilerden elde edilen proteinler bu sayıya ulaşmak için yeterlidir. Baklagiller, kuruyemişler ve soya peyniri proteinden zengin kaynaklardır. Tahılların içeriği lizin aminoasiti bakımından düşüktür. Bu esansiyel aminoasitin takviyesi daha fazla fasulye ve soya tüketerek yapılabilir. Tüm proteinlerin oranı arttığında düşük lizin miktarı telafi edilebilir. Vegan diyette proteinlere ulaşım kolay olsa da hamilelere 2. Ve 3. Trimesterda günde 1,5 su bardağı mercimek veya 2,5 su bardağı soya sütü eklemesi yapılarak ilave protein ihtiyacı karşılanabilir.

Lif alımı hamilelikte önerilir çünkü mikrobiyotayı zenginleştirir ve kabızlığı önler ancak aşırı tüketimi gerekli besinlerin emilimini zorlaştırır. Bu yüzden özelikle 2. Ve 3. trimesterda daha çok lifsiz besinler önerilir.

Hamilelikte vegan/vejetaryen diyet, anne sağlığı üzerinde çeşitli etkilere sahiptir:

Preeklampsi (PE), gebelik zehirlenmesi olarak da bilinen hipertansiyon ve diğer organlarda görülen hasarla karakterize, anne veya bebeğin ölümüne yol açabilecek bir komplikasyondur. Vegan/vejetaryen hamileler üzerinde PE için yapılan çalışmalar vegan/vejetaryen diyetin PE için koruyucu olduğu sonuçlarını vermiştir. 775 vegan hamile ile yürütülen bir çalışmada sadece 1 kadında preeklampsi görülmüştür. 1538 Washington eyaleti sakini ile yapılan anketsel bir çalışmada diyetle alınan lifin PE ile ilişkili bir durum olan dislipidemiyi azaltabileceği bildirildi. Yine 172 PE’ye sahip hamile ve 339 kontrol ile yürütülen bir vaka kontrol çalışmasında araştırmacılar, PE riskini azaltmada yararlı olan yiyeceklerin yüksek lif, kalsiyum ve potasyum içeriği nedeniyle meyve, sebze, tahıl, kara ekmek ve az yağlı süt ürünleri olduğunu göstermişlerdir. Ancak PE çok faktörlü bir durum olduğu için bu sonuçlar dikkatli değerlendirilmelidir.

Gebelik diyabeti, normalde diyabet olmayan kadınlarda hamilelik sırasında ortaya çıkan ve geçici olan bir diyabet şeklidir. Çalışmalar vejetaryen diyet ve yüksek lif tüketimi ile gebelik diyabetinin önlenebileceğini göstermiştir. Yüksek glisemik yüklemenin ve düşük lif kombinasyonuyla oluşan diyet, gebelik diyabet riskini 2,15 kat artırır.

Erken doğum ve vejetaryen diyetle ilişkili veriler ise tartışmalıdır. Norveç Anne Çocuk Kohort çalışmasını içeren veriler haftada 2 veya daha fazla balık tüketen kadınlarda anlamlı derecede düşük erken doğum oranları olduğunu bildirdi. Yine Norveç’te yapılan bir klinik çalışma kolesterol düşürücü bir diyetin erken doğum üzerinde de azaltıcı bir etkisi olduğunu gösterdi. Ek olarak Danimarka’da yapılan bir çalışmada düşük oranda deniz ürünü tüketimi ile erken doğum ve düşük doğum ağırlığı arasında bir ilişki bulundu.

Son zamanlarda hamilelikte yaşanan depresyon, yetersiz besin alımı ile ilişkilendiriliyor. Folat, B12 vitamini, çinko, selenyum, kalsiyum, D vitamini, demir ve PUFA’nın; serotonin, epinefrin ve nörepinefrin gibi değişik nörotransmitterlerin sentezi için gerekli olduğunu belirten çalışmalar mevcuttur. Sayısız çalışma annesel depresyon ile düşük ALA arasında pozitif ilişki bulmuştur. Bu çalışmaların çoğu kesin olmamakla beraber son çalışmalar doğum sonrası yaşanan depresyonun vejetaryenlerde omnivorlara göre daha yaygın olduğu gözlenmiştir.

Vegan/vejetaryen diyetin anne sütü bileşimi üzerinde de etkileri mevcuttur:

. İnsan sütünün bileşimi dinamik olarak değişir ve birçok anne faktörüne bağlıdır. Son zamanlarda yapılan bir çalışma emzirmenin ilk 6 ayında, annenin beslenmesi ile anne sütü bileşimi arasında anlamlı bir ilişki bulamazken annenin vücut yağ ve kas oranı gibi vücut kompozisyonu ölçütleri arasında orta ile güçlü ilişkiler buldu. Sütün yağ içeriğindeki varyansı doğumdan sonraki ilk ayda anlamlı bir korelasyon gösteren vücut kitle indeksi ile ilişkili idi. Bu bulgular, anne sütünün besinsel değerinin diyet türünden bağımsız olduğunu ve annesel vücut bileşimi ile ilişkili olabileceğini gösteriyor. Gözlemsel çalışmalarda besin takviyeleri süt bileşimini değiştirmedi. Bunun nedeni anne vücudundaki, sütün makro bileşimini korumak için kullanılan telafi edici mekanizmalar olabilir.

Sonuca varacak olursak, Gebelik, fetal sağlık için faydalı olan diyetsel alışkanlıkları sağlamak adına kritik bir fırsat penceresidir. Fetal büyümenin her aşaması, uygun maternal besin transferine bağlıdır bu nedenle fetal komplikasyonları önlemek için dengeli bir diyet gereklidir. Daha yüksek kalitede kanıtlara ihtiyaç duyulmasına rağmen, lif bakımından zengin ve az yağ içeren dengeli bitki bazlı diyetlerin, preeklampsi, gebelik diyabeti ve erken doğum gibi sıkıntılara karşı koruyucu olduğu düşünülmektedir. Ama bu koruyucu etkiler makro ve mikro besin eksikliği durumunda kaybolmaktadır. Böylece güncel kanıtlar, dengeli vejetaryen ve vegan diyetlerin annenin sağlığı ile hamilelik ve emzirme döneminde yavrular için güvenli olarak kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Kaynakça: https://www.mdpi.com/2072-6643/11/3/557

Esra ESMER

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4 öğrencisi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.