KİM BU ŞEKER ? NİYE ZARAR VERMEYE ÇALIŞIYOR?

Geceleri daha rahat uyumak, gün boyu zihni daha verimli kullanmak, dikkat dağınıklığını önlemek, hafızayı kuvvetlendirmek, kendini sürekli enerjik ve zinde hissetmek… Kulağa çok tatlı geliyor değil mi? O halde şimdi o küp şekeri bırak ve kaşığını bardaktan yavaşça çıkar.

Şekerin sağlığımıza zararlı olduğunu hep duyarız ama neden zararlı? Çaya atılan beyaz şekerden bahsetmiyoruz sadece. Endüstri çağında üretimde kullanılan 56 çeşit şeker mevcut. Marketteki ürünlerin %80’inden fazlası glikoz, fruktoz, laktoz, sukroz, glikoz şurubu, fruktoz şurubu ve benzeri isimlerle anılan şeker ihtiva ediyor. Bu ürünlerin çoğu günlük atıştırmalık olarak yenilen ve sağlıklı etiketiyle satılan ürünlerdir. Dilerseniz etiketlerine bir göz atın; meyveli yoğurt, mısır gevreği, ketçap, portakal suyu, çikolata, bisküvi ve daha birçok ürün eklenmiş şeker içeriyor. Peki, sigaradan daha fazla bağımlılık yapan bu şeker bize ne kadar zararlı? Nasıl kurtulabiliriz? Kurtulduğumuzda aç mı kalacağız?

Problem doğal şekerde değil endüstri şekerinde

Aslında şeker yüzyıllardır kullanılıyor ve doğal yiyeceklerin içerisinde de mevcut. Günümüzdeki asıl problem, yiyeceklere yüksek düzeyde işlenmiş şeker eklenilmesi. Çünkü vücudumuz bu kadar yüksek seviyede şekeri yönetmeye alışık değil.

Şeker endüstrisinin değeri 2015’te 3.1 milyar dolara ulaştığı biliniyor. Euromonitor’un verilerine göre 2016’da şeker endüstrisinde kullanılan şeker hacmi %1.5 artarak 97.121.600 tona ulaşmış. Ayrıca, istatistiklere göre yüksek dozda fruktoz mısır şurubu kullanımı son 15 yılda %250 artmış. Pazara yeni bir ürün sürülmek istendiğinde önce tat testleri yapılıyor, yeni bir çorba çıkacağı zaman farklı örnekler tattırılıyor. Böylece içine hangi seviyede şeker katılacağına karar veriliyor. Konserve fasulyelerde, hazır soslu tavuklarda, ketçap ve çoğu sosta da şeker mevcut.

İnsanların şekere karşı zaafı vardır ve şeker endüstrisi bunun üzerinden beslenir. Çünkü bir insanın canının tatlı çekmesinin biyolojik sebebi, beyinde şekere yönelik oluşan bir bağımlılıktır. Şeker oranı yüksek gıdaları yediğimizde içinde bulunan şeker bizi tekrar tekrar yemeğe çeker. Buradaki yeme isteği vücudun ihtiyacı olan bir istek değil, psikolojik hissiyata bağlı bir yeme arzusudur. Bu hissiyatın sebebi ise şekerin beyindeki ödül mekanizmasını ve dopamin hormonunu harekete geçirmesidir. Yani şeker yedikçe tekrar yiyesi gelir insanın. Sigara ve diğer uyuşturucular da beyni aynı şekilde etkilediği için bağımlılık yapmaktadır. Fakat brokoli yemek bu hormonu etkilemez. Bu da çocuklara şeker yerine brokoli yedirmenin neden bu derece zor olduğunu açıklıyor.

Dopamin hormonu (mutluluk hormonu) beyinde belli bir seviyede vardır. Şeker kullanımı bu seviyeyi anlık olarak arttırır. İmtihanlardan önce şeker veya çikolata tavsiye edilmesinin sebebi de budur. Çünkü bu hormon bizi daha iyi hissettirir ve özgüveni arttırır. (Belirtmeden geçmeyelim sınav öncesi elma yemek daha iyi bir tercih olacaktır.) Fakat zamanla beyin bu anlık artışlara adapte olur ve normalden daha az dopamin salgılamaya başlar. Şeker kullandıktan bir süre sonra bu seviye aniden düşer ve bu düşüş mutsuzluk, depresyon gibi sonuçlara sebep olur. Kısaca, şeker dopamin dengesini bozar. Beyin suni sebeplerle dopamin arttırmaya bağımlı hale gelir.

Diğer bir deyişle, her zaman “mutlu” olabilecekken şeker kullanarak arada bir “mutlu” oluruz.

Şeker bağımlılığının etkileri

Psikolojik bozukluklar ve anlık yorgunluk hissinin yanında, fazla şeker yeme alışkanlığı zaman içinde çeşitli sağlık problemlerine yol açar. İstatistiklere göre son 15 yılda diyabet hastalığı %45 oranında artış göstermiş.

Neuroscience dergisinde yayınlanan bir makaleye göre, yüksek oranda yağ ve işlenmiş şeker içeren yiyeceklerle beslenmek nöronların büyümesinde görevli olan “Beyin Kaynaklı Nörotrofik Faktör’e” ve öğrenmeye zarar veriyor. Norveç’te 5.498 10. Sınıf öğrencisi üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, yüksek miktarda şeker içeren gıdaların yenilmesi akıl sağlığına zarar veriyor ve sosyal problem ve topluma intibaksızlığa sebep olabilen davranış bozukluğuna yol açabiliyor.

Şekerin ABC’si

Şekeri daha iyi anlamak için biraz biyolojisine dalalım. Glikoz vücudun ilk enerji kaynağıdır. Vücuda alınan karbonhiratların çoğu glikoza çevrilir. Glikoz kan şekeri olarak da adlandırılır. Vücutta ihtiyaç fazlası glikoz olduğunda insülin hormonu devreye girer ve kandaki şeker oranını düzenler.

Fruktoz ise meyve şekeri olarak bilinir. Doğal olarak bal ve meyvede bulunur. Yapay yollarla paketlenmiş yiyecek ve içeceklerin çoğuna katılır. Fruktoz, glikoz gibi insülin salgılanmasına yol açmaz. Fruktoz sadece karaciğerde işlenebilir. Kandaki yağ asidi oranını glikoza göre daha fazla arttırır. Aşırı yenilmesi karaciğer yağlanmasına ve obeziteye sebep olur.

Sakkaroz, glikoz ve fruktozun birleşmesinden elde edilir. Beyaz şeker veya sofra şekeri olarak da bilinir. Meyvelerde de bulunur. Çoğu gıdanın tatlandırılmasında kullanılmaktadır. (Kurabiye, dondurma, mısır gevreği, hamur işleri vs.) Vücuda girdikten sonra glikoz ve fruktoza ayrılır.

Vücutta enerji ihtiyacını karşılamak için ilk olarak glikoz tüketilir. Eğer daha fazla enerji gerekiyorsa yağlar eritilir. Şekerli bir gıda yediğimizde ise insülin hormonu fazla glikozu düzenler ve vücut için gerekli enerji glikozlardan karşılandığından yağa dokunulmaz. Bazen de glikoz o kadar fazla gelir ki onu da yağa dönüştürmeye başlar. Bütün bunlar olurken glikoz ile birlikte vücuda giren fruktoz karaciğerde işlenmeye başlar. Fruktoz insan vücudu için nadir bulunan bir maddedir. İnsan vücudu meyvelerden aldığı normal miktardaki fruktozu işlemeye elverişlidir. Fakat vücuda fazla miktarda fruktoz alındığında yağa çevrilir. Yani, fazla şeker yenilmesi yağ yakmayı durdurduğu gibi üstüne yağ eklememize sebep olur.

Hangi şeker zararlı?

Şeker çeşitlerini biliyoruz. Peki, hangisi daha zararlı? Bizim için zararlı olan şeker, glikoz veya fruktoz ayrımından ziyade eklenmiş şeker (added sugar) ve özellikle de eklenmiş fruktozdur. Çünkü eklenmiş şeker demek, vitaminlerinden, minarellerinden ve liflerinden arındırılmış faydasız şeker demektir. Dünyadaki yiyeceklerin %74’ü eklenmiş şeker içerir.

Barclay’ın dediği gibi, önemli olan yenilen miktardır. Yani, ne kadar eklenmiş fruktoz veya glikoz yenildiğidir. Meyvede de fruktoz vardır fakat meyve yenildiğinde fruktozla beraber vitaminler, mineraller vücuda girer. Meyvenin lifleri de sindirimini yavaşlattığından fruktozun gücünü düşürür. Yani meyvenin sadece suyunu içmek değil kendisini yemek gerekir, çünkü meyvenin suyu sadece şekerini ve bazı vitaminlerini içerir. Düşünün bir bardak portakal suyu yapmak için 4 portakalı sıkmak gerekiyor. Normal bir insan 2 portakal yiyerek kesilebilir fakat 2 bardak portakal suyunu (8 portakal) çok rahat içebilir.

“Meyve içindeki şekerden çekinme!”

Çekinmemiz gerekenler başlıca şunlardır; gazlı içecekler, meyveli maden suyu, enerji içecekleri, beyaz şekerle yapılan hamur işleri, tatlılar, sıkılmış meyve suları ve eklenmiş şeker içeren niceleri.

Amerika Sağlık Departmanı’nın dediklerini kabul edip matematik ilmini göz önüne alırsak, 200 kaloriyi şekerden almak için yaklaşık 48gr yani 12 küp şeker yemek icap ediyor. Bir kutu küçük meyve suyu içip yanına bir adet küçük toblerone yediğimizi varsayarsak yaklaşık 47 gr şeker yemiş oluyoruz. Yaklaşık değerlerle, 3’ü 1 arada 11.2 gram, 4 oreo dilimi 14 gram, kutu kola 39 gram, 1 bardak portakal suyu 24 gram, normal boy snickers 30 gram şeker içerdiğini düşünürsek gün içerisinde bu limiti aşmamak elde değil.

Peki, bu limiti kabul etmeli miyiz? Yani günde herkesin 48 gram şeker yeme hakkı var diyebilir miyiz? Hayır. Şekeri kısıtlamak uzun dönemde oluşabilecek rahatsızlıkların riskini elbette düşürecektir fakat yine de beyni etkileyecektir. Dopamin dengesini yine bozacaktır. En iyisi eklenmiş şekeri tamamen terk etmektir. Böylece yaklaşık 1 ay içerisinde vücut bağımlılıktan kurtulacak, dopamin dengesi düzelecek, beyin doğal haline dönecek ve hep en üst verimlilikte çalışmaya devam edecektir. Ayrıca, Amerikan Sağlık Örgütü’nün 3.1 milyar dolarlık şeker endüstrisine savaş açarak şekeri tamamen yasaklamasını kimse beklemez.

Ve’l-hasıl-ı kelam, günlük kuruyemiş karışımları ve meyve salatası yaparak sağlıklı atıştırmalıklar yiyebiliriz. Eklenmiş şekeri hayatımızdan tamamen çıkartarak daha özgür bir beyine ve daha sağlıklı bir vücuda sahip olabiliriz. İlk haftalar kıvranmalar olacaktır elbet; fakat sabredip bağımlılığı vücuttan attığınızda paketlenmiş bir yiyeceğe uzaktan bakıp bunun için bunca fedakârlık yapmaya değmez diyeceğinize eminim.

Fazla Şeker Nelere Yol Açar ?
-Kronik yorgunluk sendromu
-Çeşitli ağrılar
-Kanser
-Erken yaşlanma
-Karaciğer Yağlanması
-Diyabet
-Depresyon
-Dikkat dağınıklığı
-Kalp krizi riskini arttırır
-Bağışıklık sistemini zayıflatır

KAYNAKÇA
-Teitelbaum and Fiedler 2010,EUROMONITOR https://www.google.com/books?hl=tr&lr=&id=zN_WAgAAQBAJ&oi=fnd&pg=PA145&dq=Teitelbaum+and+Fiedler+2010&ots=-ahiaOwFVj&sig=y8_YU9QvPYqPOfyMvz67FlYcY1k
-Biali, 2003(Neuroscience,Beyin Kaynaklı Nörotrofik Faktör)https://tr.wikipedia.org/wiki/Beyin-t%C3%BCrevli_n%C3%B6rotrofik_fakt%C3%B6r
-Bray, Bray et al. 2013(added sugar)https://www.researchgate.net/profile/Aibhin_Bray/publication/265065814_THE_HUMAN_CATAPULT_AND_OTHER_STORIES_-_ADVENTURES_WITH_TECHNOLOGY_IN_MATHEMATICS_EDUCATION/links/53fddf5a0cf2364ccc092000.pdf

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.