KİMERİZM

          Türk Halk Edebiyatı’nın en önemli şairlerinden biri olan Yunus Emre’nin bir şiirinde ilk başta klang çağrışımı andıran şu dizeler geçmektedir.

 “Beni bende demen, bende değilim

Bir ben vardır bende, benden içeri”

Halbuki edebiyatçılar ve felsefeciler bu dizeler üzerine sayfalar dolusu yazı yazabilirler. Zira çok derin anlamlar barındırmaktadır. Ama ben olaya tıpkı bir önceki yazımda olduğu gibi tıbbi açıdan yaklaşmak istiyorum. Gerçekten de bir insanın içinde başka bir insan bulunabilir mi?

         Bu sorunun cevabı son yıllarda tıpta popüler bir konu olan kimerizmde yatmaktadır. Kimerizm, bir organizmanın farklı genotiplere sahip hücrelerden oluşmasına denir. Kelimenin kökeni Yunan mitolojisindeki başı aslan, gövdesi keçi ve kuyruğu yılan olan Kimera adlı varlıktır. Kimerizmin makrokimerizm (tetragametik kimerizm) ve mikrokimerizm olarak iki alt grubu vardır. Makrokimerizm, iki ayrı yumurtanın iki sperm tarafından döllenmesinin ardından blastokist veya zigot safhalarında ikisinin birleşmesine denir. Böylelikle hücrelerin birbirine karıştığı bir organizma oluşur. Bir başka deyişle, makrokimerizm, iki benzer olmayan ikizin birleşmesidir. Peki bunun ne önemi var?

         Kimerizmin önemini daha iyi anlatmak için sizlere literatüre girmiş ilginç bir vakadan bahsetmek istiyorum. Çocuklarına bakamadığı gerekçesiyle devlet yardımına başvuran bir kadın ve eşi, verdikleri kanın analizi sonucu ilginç bir durum ile karşı karşıya kalmışlar. Kadının eşi çocukların babası çıkmış ama kendisi iki çocuğunun da annesi değil gözükmüştür. İtiraz üzerine testler yenilense de sonuç değişmemiştir. Üstelik kadın “çocuk kaçırma” suçlamaları ile karşı karşıya kalmıştır. Bu gelişmeler yaşanırken üçüncü çocuğunu doğuran anneden ve yeni doğan bebeğinden kan alınarak DNA analizi yapılmış fakat test sonuçları; bebeğin diğer iki çocuk ile kardeş olduğunu, babanın kendi babası olduğunu ama annesinin kendisi olmadığını ortaya koymuştur. Kadın ikinci bir suçlama olarak “yasal olmayan yollarla rahim kiralayarak gelir elde etmek” suçlamasına maruz kalmıştır. Savcılık her üç çocuğun da anneden alınarak sosyal hizmet kurumuna yerleştirilmesini talep etmiştir. Tuttukları avukat bu durumu bir genetik uzmanına danışınca, kadının yeryüzünde bilinen az sayıdaki kimerik insandan biri olabileceğini öğrenmiş. Bunun üzerine avukat sonuçlara tekrar itiraz etmiş ve kadının incelenebilecek tüm dokularından DNA analizi yapılmış. Sonuç; cilt, saç, kan ve yanak içi hücrelerinin DNA’sı çocukların annesi olamayacağını gösteriyordu ama serviksinden alınan hücrelere göre her üç çocuğun da annesiydi.

        Aslında bu olay çok sık karşılaşılan bir durum değil. Ama burada şuna dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu kadında kan ve serviks hücreleri farklı genotipte imiş. Ya peki sağ ve sol overleri farklı olsaydı? Yani bir overi kendisinin diğeri de doğmamış ikizinin olsaydı bu durumda çocuklarından bazıları doğmamış teyzelerinin çocukları olmaz mıydı? Belki de birçoğumuz böyleyiz ama farkında değiliz. Hatta belki de atalarımız bu yüzden teyze anne yarısıdır demiş. Bilimin şu güzelliğine bakar mısınız.

         Gelelim mikrokimerizme. Mikrokimerizm, genetik olarak farklı bir organizmaya ait olan az miktardaki hücre topluluğunun veya DNA’nın başka bir organizmada bulunmasıdır. Bu durumun en yaygın sebebi gebelikte anne ile fetüs arasındaki hücre transferi olmakla beraber kemik iliği transplantasyonu (KİT), kan transfüzyonu gibi olaylar da mikrokimerizmin sebepleri arasındadır. Normalde bir birey, vücudundaki farklı genotipteki hücrelere karşı immün yanıt geliştirir. Fakat gebelikte ve KİT öncesi immün sistemin baskılanmış olmasından dolayı bu hücreler dokulara yerleşebiliyor. Hadi şimdi biraz beyin fırtınası yapalım.

        Mesela fetal hücreler gebelikte gidip tiroide yerleşmiş olsun. Annenin immün sistemi eski haline döndükten sonra bu fetal hücrelere immün yanıt geliştirse ama kronik süreçte bu immün yanıttan diğer tiroid hüceleri de etkilense ne olur? Elbette Haşimato hastalığı ortaya çıkar. Bu durumu diğer dokular için de geçerli. Peki bu hipotez otoimmün hastalıkların kadınlarda daha sık olmasını ve hatta hamilelik sonrası sıklığının artıyor olmasını açıklamamıza yardımcı olabilir mi? Otoimmün hastalıklar multifaktöryel olduğu için ileri araştırmalara ihtiyaç var ama hipotez gayet mantıklı duruyor açıkçası.

         Peki bu hücreler beyne gitse ne olur? Burada küçük bir spoiler vereyim: Son yayınlar birçok psikiyatrik hastalığın aslında immünolojik kökenlerinin de olduğunu ortaya koyuyor. Yani belki de kimerizm bazı psikiyatrik hastalıkların da sebebi olabilir. Keza ülkemizde yapılan bir çalışmada; postpartum depresyonun prevalansı %17.5 olarak bulunmuştur. Bu çalışmada yüksek parite ile postpartum depresyon arasında belirgin bir ilişki görülmüştür. Doğum sayısının artışı ile bozukluk riskinin artması, bebekten anneye kimerik hücre geçme riskinin artması ile ilişkili olabileceği ve yine benzer şekilde kimerik hücrelere karşı gelişen immün yanıtın, santral sinir sisteminde oluşturduğu etkinin postpartum psikoz gelişimi için tetikleyici olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca gebelik döneminde annenin rubella ve influenza enfeksiyonu geçirmesi ile çocukta şizofreni gelişmesi arasında ve herpes simpleks virüs enfeksiyonu geçirmesi ile de çocukta erişkin dönemde ortaya çıkan psikoz arasında bir ilişki saptanmıştır.

           Sonuç olarak her ne kadar kimerizm ile hastalıklar arasındaki ilişki hakkında literatürde yeterli yayın bulunmasa da mevcut veriler bize böyle bir ilişki olabileceğini düşündürtmektedir. Bu alanda yapılacak ileri çalışmalar otoimmün, psikiyatrik ve başka birçok hastalığı önlemeye ve tedavi etmeye yönelik yeni stratejiler geliştirmemize katkıda bulunabilir. Bu arada Yunus Emre, yukarıdaki dizelerinde belki de kimerizmi kast etmedi ama çok doğru bir noktaya temas ettiği kesin 🙂 Sağlıcakla ve bilimle kalın.

Kaynakça:

  1. Aaron N, Zehner O.(2008). “Which Half Is Mommy?: Tetragametic Chimerism and Trans-Subjectivity”. Women’s Studies Quarterly. Fall/Winter: 106–127.
  2. Boddy AM, Fortunato A, Sayres WM, Aktipis A. (2015) Fetal microchimerism and maternal health: A review and evolutionary analysis of cooperation and conflict beyond the womb. BioEssays, 1106–1118.
  3. Kinder JM, Stelzer IA, Arck PC, Way SS. (2016) Immunological implications of pregnancy-induced microchimerism. Nat Rev Imm.
  4. Özmen Ş, Danış R, Altıntaş A, Bayan K, & Yılmaz Ş. (2006). Tıpta güncel bir muamma: mikrokimerizm. Nobel Medicus. 33-36.
  5. Chan, WF, Gurnot C, Montine T J, Sonnen JA, Guthrie KA, & Nelson JL. (2012). Male microchimerism in the human female brain. PLOS ONE
  6. Barbara Sperner-Unterweger. (2005) Immunological Aetiology of Major Psychiatric Disorders. Drugs. 1493–1520.
  7. Eren Tİ. (2007) Postpartum depresyon; prevalansı, ve sosyodemografik risk faktörleri (Uzmanlık Tezi). Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İstanbul.
  8. Demirbek B. (2010) Psikotik Bozukluklarda Mikrokimerizm Etyolojik Bir Faktör Olabilir mi? Bir Hipotez Önerisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar. 417-420.
  9. Keskin İ, Müdok T. (2015) Bir ben var benden içeri; Kimerizm. Ibni Sina Journal of Medical Sciences.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.