TAK-ÇALIŞTIR:DUYU ÖTESİ BİR GELECEK

Beynin plastisite özelliği ve yeni girdilerin beyin tarafından yorumlanması ne tür olanaklar sağlar?

Temel duyulardan oluşmuş standart bir donanımla; işitme, dokunma, görme, koku, tat ve yanında denge, titreşim, sıcaklık gibi başka duyularla geliriz dünyaya.Sahip olduğumuz algılayıcılar çevremizin sinyallerini toplamamızı sağlayan kapılardır.

Ancak gerçeklik esasında bizim algılayabildiğimiz kadarıyla sınırlı değil. İnsan gözünü düşünelim. Gözlerimiz, “görünür ışık” olarak adlandırılan, 390-700 nm dalga boyu aralığında bir görüşe sahipken, radyo dalgalarını, X-ışınlarını, ultraviyole ışınlarını ve görünür ışığın dalga boyu dışında kalan aralıkları algılayamaz(Aslında gördüğümüz, bulunanın 10 trilyonda birinden daha azı). Benzer şekilde, duyma yetimiz de 20-20000 Hz ile sınırlıdır. Mevcut duyu reseptörlerimiz ile çevremizdeki dünyanın çok küçük bir kesitini deneyimleyebiliriz. İlgili algılayıcılara sahip olmadığımız için diğer bütün bilgi kaynakları ise bizim için görünmezdir.

Hayvanlar alemine göz attığımızda, hayvan beyinlerince kullanılan çevresel algılayıcıların inanılmaz bir çeşitlilik sergilediğini görürsünüz.Yılanlar ısı algılayıcıları taşırlar.Cam bıçak balıklarında ortamın elektrik alanındaki değişimleri yorumlamaya yarayan elektrik algılayıcıları, kuşlarda ise Dünya’nın manyetik alanına göre yönlenmelerini sağlayan manyetit bulunur.Filler çok uzun mesafelerdeki sesleri işitebilir, köpekler de zengin kokularla dolu gerçeklik deneyimi yaşarlar.

Doğal seçilimin eritme potası olabilecek en muhteşem programlama atölyesidir.Kullanageldiğimiz algılayıcılar karmaşık bir evrimsel baskılar tarihinden miras aldığımız özelliklerdir; onlara mahkum değiliz.

Bu fikri ilkece destekleyen en temel kanıt ‘’Duyusal Değiştirim’’(Sensory Substitution) adını alan kavramdan gelir. Bu kavram,duyusal bilginin alışılmadık kanallar aracılığıyla (örneğin,görmenin dokunma aracılığıyla) iletildiği durumlar için kullanılır. Beyin bu bilgiyle ne yapması gerektiğini bir şekilde çözümler, verilerin hangi yolla geldiği önemli değildir;ÇÜNKÜ Beyniniz ne duyuyor, ne de görüyor. Beyniniz kafatasınızın içindeki sessiz ve karanlık kasanın içinde kilitli. Görüp görebileceği şey, farklı veri kablolarından gelen sinyaller ve tek işleyeceği şey bu, fazlası değil.

DUYUSAL DEĞİŞTİRİM

Duyusal değiştirim kavramı ilk bakışta bilim kurgu çağrışımı yapsa da, aslında oldukça yerleşik bir olgudur. Bununla ilgili ilk bulgular; Nature dergisinde 1969 yılında yayımlanmıştı. Nörobilimci Paul Bach-y Rita, makalesinde görme engelli deney katılımcılarının, nesneleri ‘’görmeyi’’ öğrenebildiklerini bildiriyordu. Çalışmada görme engelliler, üzerinde biraz değişiklik yapılmış bir dişçi koltuğuna oturtulmuş, bir kameradan akan görüntüler de sırtlarının arka kısmına basınç uygulayan bir dizi küçük pistonun dokunuşlarıyla bir örüntüye dönüştürülmüştü. Başka bir ifadeyle kameranın önüne bir daire tutacak olursanız, katılımcı sırtında bir dairenin varlığını hissedecek, kameranın önündeki bir yüz ise, sırtında hissettiği bir yüze dönüşecekti. Şaşırtıcıdır ki görme yetisini kaybetmiş insanlar, nesneleri yorumlamayı öğrenmiş, yaklaşmakta olan nesnelerin boyutça büyüdüğünü bile hissedebilmişlerdi. Bu insanlar bir anlamda sırtlarıyla görebilmekteydiler.

Bu, izleyen birçok duyusal değiştirim örneğinden yalnızca birincisidir.Yaklaşımın günümüzde yararlanılan uyarlaması ise video akışı bir ses akışına, ya da alın veya dil üzerindeki bir dizi küçük şoka dönüştürülür.

Son duruma verilebilecek örnek boyutları bir posta pulunu geçmeyecek BrainPort cihazıdır. Cihaz dil üzerine yerleştirilen küçük, kafesli bir levha aracılığıyla dile çok küçük elektrik şokları verir.Görme engelli kişi, üzerinde bir kamera bağlı bulunduğu güneş gözlüklerini takar ve kamera pikselleri dil üzerinde , gazlı bir içeceğin verdiği hisse benzer bir his veren küçük elektrik akımlarına dönüşür. BrainPort  cihazını kullanan görme engelliler, zaman içinde epeyce ustalık kazanarak engelli parkurlarında dolaşabilir,hatta basket atar hale bile gelmektedir. Kaya tırmanışlarında bu cihazdan yararlanan Erik Weihenmayer ise, dilinde oluşan örüntülerden yola çıkarak kayalık ve yarıkların konumunu belirleyebilmektedir.

Dille ‘’görmek’’ fikri size inanılmaz geliyorsa görme eyleminin, kafatasınızın karanlığına akan elektrik sinyallerinden başka bir şey olmadığını aklınızda tutun,yeter. Bunun normalde görme sinyalleriyle gerçekleşmesi, bilgilerin başka sinyalleri ile akamayacağı anlamına gelmez.Duyusal değiştirim olgusunun gösterdiği üzere, beyin gelen her türlü veriyi alır ve onunla ne yapabileceğini hesaplar.

Bir başka proje ise sinirbilimci David Eagleman yüksek lisans öğrencisi Scott Novich ile birlikte yürüttüğü duyusal değiştirme çalışması :VEST(Variable Extra-Sensory Transducer) adı verilen bir tür yelek. Normal giysilerin altına, göze çarpmayacak şekilde giyilebilen VEST, titreşimli küçük motorlarla kaplanmış durumda. Bu motorlar veri akışlarını vücut boyunca yayılan dinamik titreşim örüntülerine dönüştürüyor. VEST’in amacı, işitme engellilerin işitmesini sağlamak.Doğuştan işitme engelli olan bir kişi, VEST aygıtını yaklaşık beş gün boyunca kullandıktan sonra, konuşulan sözcükleri doğru olarak belirleyebiliyor.

BEYİN BİLGİYİ ALDIĞI SÜRECE, NASIL ALDIĞI UMRUNDA DEĞİLDİR.

Bu yazıyı hazırlarken ilham aldığım David Eagleman’ın TED konuşması.

Kaynak ve İleri Okumalar

  1. https://www.eagleman.com/
  2. https://science.howstuffworks.com/brainport2.htm
  3. https://neosensory.com/?v=ebe021079e5a
  4. https://www.nature.com/articles/221963a0
  5. ‘’The Brain The Story Of You’’ David Eagleman’s book

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.