Cilt Yenilenmesinin Sırrı Çözülüyor mu?

Vücudumuzun her yapısında olduğu gibi cildimiz de kendisini yenilemeye meyillidir. Hatta bu konu cilt için daha hayatidir çünkü cildimizi vücudu koruyan bir zırh gibi düşünürsek her zaman sağlam olması gerekir. Nature Communication’da yayımlanan bir makaleye göre derimizin bu rejenerasyonu nasıl gerçekleştirdiği keşfedildi.

Yaşlandıkça cildimizdeki koyu renklenmeler ve kırışıklıklar artar. Bunlar kronik yaşlanma olarak adlandırdığımız epidermal ve dermal değişiklikler sonucu oluşur. Ancak Güneş’ten gelen UV ışınları ciltteki bu yaşlanmayı hızlandırır ve kronik yaşlanmadan farklı bazı belirtilere sebep olabilir. Buna da Fotoyaşlanma deriz. Lazer tedavisi fotoyaşlanma tedavisinde rutin olarak kullanılır. Böylece daha genç bir cilt amaçlanır.

Resimdeki kişi 28 yıl tır şoförlüğü yapmış. Yüzünün sol kısmı güneşe daha çok maruz kalmış. Fotoyaşlanmanın belirgin etkisi dolayısıyla daha derin kırışıklıklar oluşmuş.

Sedef hastalığı ve akne gibi cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılan A vitamini türevi Retinoik Asit ise yine cilt gençleşmesi için kullanılan başlıca tedavi yöntemidir. Deride keratinosit ve fibroblastların çoğalmasını uyarır, fibroblastlar tarafından sentezlenen kollajen dermis yapısını düzenler.

İşte farklı bu iki tedavi yönteminin aslında aynı yolak üzerinden çalıştığı araştırmacılar tarafından kanıtlanmış oldu.

Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden dermatoloji profesörü Luis Garza ve ekibi tarafından yapılan araştırmada 17 deneğe lazer tedavisi uygulandı. Tedavi bitiminden 1 hafta sonra deneklerden alınan deri örneklerine biyopsi uygulandı ve retinoik asit artışıyla beraber dsRNA larda da anlamlı bir artış gözlemlendi.

İnsan keratinositlerinden oluşan hücre kültüründe yapılan bir diğer deneyde eksojen olarak verilen dsRNA lar sonucu retinoik asit miktarında yine artış görüldü.

Bu deneyler sonucunda dsRNAlar ile retinoik asit birikimi arasında bir ilişki olduğu bulundu. Prof. Garza “Bu bulgular iyileşmeyi artıracak, izleri önleyecek ve umarız ki gençleşmeyi sağlayacak bir dsRNA/retinoik asit kombinasyonu, tedavi stratejisini ortaya çıkaracak” dedi.

Ancak mekanizma tam olarak bilinmiyordu. Hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucu kısmen de olsa bazı cevaplar getirildi.

Araştırmacılar fareler üzerinde yaptıkları deneylerde dsRNA ların retinoik asit sentezini indüklemek için TLR3 reseptörlerini aktive ettiğini gösterdi. Burada durum ilginç bir hal aldı çünkü TLR (Toll Like Reseptör) denilen bu reseptörlerin sadece antiviral ve antitümöral olduğu biliniyor, şu ana kadar cilt yenilenmesinde bir rolü olduğu düşünülmüyordu. Bu incelemeden sonra TLR3’ün yaralanma sonrası rejenerasyonda iyi bir dsRNA reseptörü olduğu anlaşıldı.

Keşfedilen bu mekanizma ile retinoik asitin endojen sentezinin indüklenmesinin, vücuda eksojen olarak verilmesinden daha etkili olacağı düşünülüyor.

Kaynakça:

https://www.nature.com/articles/s41467-019-10811-y

https://www.medicalnewstoday.com/articles/325782.php

http://www.dermatoz.org/2015/3/dermatoz15063d1.pdf

https://www.timeturk.com/tr/2012/06/02/yuzunun-bir-yani-69-diger-yani.html

Esra ESMER

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4 öğrencisi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.