Veba, ama danslı olanı!

Yıllardan 1021, günlerden Noel. Almanya’nın Kölbigk kasabasında 18 kişi bir kilisenin önünde buluştu. Vahşice, çılgınca dans etmeye başladılar. Kilisedeki rahip Noel ayinini gerçekleştiremiyordu, çünkü çok gürültülü dans ediyorlardı. Rahip onlara durmaları gerektiğini söyledi. Aldırış etmediler. Deli gibi dans etmeye devam ettiler. El ele tutuşup halka oluşturdular, alkışladılar, ilahi söylediler, zıpladılar… Rahip çok öfkelendi; onlara yaptıkları saygısızlık ve ciddiyetsizlikleri yüzünden 1 yıl boyunca dans etme yasağı verdi. Cidden 1 yıl boyunca dans etmediler. Fakat bu çok sürmeyecekti… Bir sonraki Noel geldi, bu grup yine kol ve bacaklarını çalıştırmaya başladı, dansa koyuldu. Çok yoruldular, yıprandılar ve uyuyakaldılar. Bazıları hiç uyanmadı…

Veba, ama danslı olanı!
Kölbigk dansçıları

Bu hikaye kulağa oldukça imkansız ve uydurma geliyor fakat ortaçağ insanları bu duruma inanmakta hiç zorlanmamış. Olay, ayinlerde yer ederek doğaüstü güçlerle açıklanmaya çalışılmış. Bu Kölbigk olayı, veba salgınlarının ilki olarak kabul edilebilir.

Yıl 1374, Almanya’nın Aache kentinde yine böyle bir şey gerçekleşti. İnsanlar halka açık yerlerde delice dans ediyorlar, bağırıyorlar, çığlıklar atıyorlar, halüsinasyonlar görüyorlardı. O kadar yorgun düşüyorlardı ki artık bacakları vücutlarını kaldıramayıp düşüyorlardı. Fakat ne kadar yorgun olurlarsa olsunlar yine de yerlerinde dönüp durmaya devam ediyorlardı. Ta ki bayılana kadar. Bazıları yorgunluktan, bazıları göğüs kafesi ve bel kırıklarından ölüyordu. Bu çılgınlık Avrupa’ya yayılıyordu.

Yıl 1518, Fransa’nın Strazburg kentinde Frau Troffea adında bir kadın, sokaklarda dolanırken dans etmeye başladı. Aynı önceki olaylar gibi yorgunluktan bayılıncaya kadar dans etti. Evet, cidden bayıldı. Birkaç saat uyudu ve yerinden kalktı. Ne yaptı dersiniz? Dans etmeye devam etti. Üçüncü gün kadının artık ayakları kanıyordu fakat dansa durmadan devam ediyordu. 1 hafta geçti, ona 34 kişi daha katıldı. 1 ay geçti, sayı 400 ü buldu. İnsanların çoğunluğu kalp krizi veya beyin kanaması sonucu hayatlarını kaybettiler. Her gün 5 kişi, dans etmekten hayatını kaybediyordu. Hastalık adeta bir salgına dönüşünce sağlık görevlilerinden yardım istendi. Neden olarak doğaüstü sebepler dışlandı, doktorlar bu durumun kanın kaynar olmasından kaynaklandığını ve eğer kan soğursa iyileşme olacağını söyledi. Kan soğutmanın yolunun da daha fazla dans etmenin olduğu ileri sürüldü ve evet, insanlar dans salgınından kurtulmak için daha fazla dans ettiler. Hatta insanlar sıkılmasın, onlara eşlik edenler olsun diye profosyonel dansçılar görevlendirildi. Ama nafile, hiçbir fayda olmadı.

3 ay sonra salgın, başladığı gibi sona erdi ve en ünlü dans salgınlardan biri olarak kayda geçti. Dans salgınına kapılan insanlar artık dans etmiyordu, normal hayatlarına geri dönmüşlerdi. Allah aşkına ne olmuştu da insanlar deliler gibi ölene kadar dans etmeye başladı ve bir anda herkes normale döndü?

Açıkçası bu durumun bilinen, kanıtlanmış bir sebebi yok ama ortalıkta bir sürü fikir ve teori var. Hadi bunların birkaçından bahsedelim:

1) Koca bir yalan!

İlk akla gelen, böyle bir hikayenin ve bu zamana kadar yazılan her şeyin tamamen uydurma olduğu. Ama tarihi belgeler bu olayların uydurma olma olasılığını siliyor. Farklı yerlerdeki doktorların notları, Strazburg şehrinin notları gibi birbirinden bağımsız, hiçbir iletişimi olmayan kaynaklar bu dans salgınlarından bahsediyor. Örneğin 1237 yılında Almanya’nın Erfurt kentinde, 100’ün üstünde çocuğun dans etmeye başladığını ve bir yolda ilerleyerek yorgunluktan mahvolmalarına rağmen dans ettiklerini anlatan hikayeler dahi var. Çocuklar daha sonradan ailelerine kavuşturulmuş, fakat dönen çocuklardan bazıları hayatını kaybetmiş.

2) Kimyasal

Nemli çavdar saplarında oluşan Ergot adı verilen bir küf mantarı var. Bu küf ergotamin üretir. Ergotamin, yaklaşık 40 ülkede yasaklanmış, psikoaktif bir madde olan LSD nin hammaddesidir. Bu küfün tüketilen ekmeğe karışması sonucu insanlara geçtiği düşünülüyor. Ergotamin; halüsinasyonlara, titremelere ve sarsılmalara sebep olur ve belki de bu danslar aslında, dans edermiş gibi gözüken sarsılmalar olabilir. Ama bu teoriye karşı da itirazlar mevcuttur. Doktorlar; titreme ve sarsılmaları bildiklerini, dans etmekle ayırabileceklerini söylerler. Bu durumun sarsılmadan farklı olduğunu, insanların gerçekten dans ettiklerini savunurlar. Ayrıca bu kimyasal rastgele, koordine olmayan hareketlere sebep olur. Dans gibi dikkat ve koordinasyon gerektiren kompleks eylemlere sebep olmuş olamazlar.

3) Stres kaynaklı psikoz

Bir diğer teori de dans salgınının stres ve kaygının kitlesel bir depresyona yol açması sonucu psikoz tablosunun gelişimidir. John Waller adlı bir tarihçi 1518 dans salgınını incelemiş. O, böyle bir psikoz ve histerinin şehir sakinlerini transa soktuğunu ve dans ettirdiğini söylüyor. Halkın; özellikle dansçıların muhafızı, koruyucusu olan St. Vilus adlı bir azize inandıklarını ve inancın da bu sanrılara sebep olduğunu belirtmiş. Rivayete göre bu aziz insanları dans etmeye karşı zorluyormuş ve insanların dans etmek dışında yapabileceği bir şey kalmıyormuş. Bu inanç yavaş yavaş kaybolunca dans salgını da tarihe karışmış. Ama tabii ki bu teorinin de çok eksiği ve sorunu var.

Maalesef ki bu ilginç, herkesi aniden dans ettiren, öldürene kadar da devam ettiren ve bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi hayatlarına geri döndüren salgını tam olarak açıklayabilecek hiçbir şey bulunmuyor. Günümüzde bu durum hala gizemini koruyor. Dozunda dans edelim ve aman kimseye bulaştırmayalım lütfen!

Kaynakça

  • https://www.bilimoloji.com/gizemli-dans-salgini/
  • Waller J. A forgotten plague: making sense of dancing mania, 2009

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.