Anaksimenes: Milet Okulunun Son Üyesi

<strong>Anaksimenes: Milet Okulunun Son Üyesi</strong>

Yaşamı:

Eurystratos’un oğlu Miletli Anaksimenes, aktarılanlara göre Thales ve Anaksimandros’la çağdaştır (Fikirlerinin benzer fazlaca yönü olması bunu doğrular nitelikte) ve Anaksimandros’un “yardımcısı” olmuştur.

Arkhesi:

Anaksimandros’un arkhe olarak gördüğü madde havaydı. Thales’ten itibaren sırayla Anaksimandros ve Anaksimenes’e geçtiyseniz bunun Anaksimandros’un Apeiron’una göre bir geriye gidiş olduğunu düşünebilirsiniz ki bunu düşünmekte kısmen haklsınız ancak Anaksimandros havayı seçerken ona bir “zıt” atfetmemiştir.

Bununla beraber Anaksimandros’un havanın sınırsız olduğunu söylemiş ve kendisinden önceki iki teorinin ortak yanlarını buluştururken başka önemli bir şey yapmıştır. O da havanın diğer her şeyin kaynağı olması mekaniğini açıklarken “spektrum” şeklinde düşünmesidir. Yani havanın kendisi dışındaki her şeyi yoğunluğunun azalması veya çoğalmasıyla oluşturduğunu belirtmiştir; havanın yoğuşarak yağmuru oluşturması veya en yoğun kıvamına gelerek toprağı, gezegenleri oluşturması bunlara örnektir. Bu düşünce şahsen benim önemli bulduğum bir gelişme çünkü maddelerin günlük hayatta niteliksel ve nispeten daha subjektif olan özelliklerini somut bir eksende açıklamaya yönelik benim bildiğim ilk çaba budur.

Örnek vermek gerekirse günlük hayatta havaya sıcak desek de aslında fiziksel olarak ölçtüğümüzde bizim anlayışlarımızdan tamamen bağımsız derece gibi bir değer karşımıza çıkacaktır. Anaksimenes de bu evrendeki her farklılığı havanın yoğunluğu gibi somut bir değere dayandırarak bence günümüz bilimsel düşüncesi için devasa bir adım atmıştır.

Peki Anaksimenes’i arkhe olarak havayı seçmeye ne itmiştir?

Öncelikle Milet Okulu’nun arkhe için hep son derece dinamik yapıda bir arkhe seçmeye yöneldiğini görebiliriz. Su; çeşitli formlara sahip, hayatın her yerinde kendini belli eden bir maddedir. Tıpkı hava gibi ancak hava hakkında başka bir dikkat çekici nokta da Yunancadaki “psykhe” yani “ruh”un aynı zamanda nefesi betimlemek için kullanılmasıdır yani insanlar Anaksimenes’ten önce de insanların aldığı solukla ruh/yaşam bağdaştırması kurduğu barizdir. Benzer bir durum Arapçada “nefs” sözcüğü için de geçerlidir. Kısacası Anaksimenes havanın hem tüm evrende sürekli değişerek farklı varlıklara öncüllük eden arkhe olduğuna hem de insanın kendi benliğini oluşturduğuna inanıyordu. Bu makro(evren)-mikro(insan) dünyalar anlayışı tarihte birçok yerde daha karşımıza çıkıyor. Yazıyı yazarken benim aklıma ilk gelen Da Vinci’nin insanın arterlerini doğadaki ırmaklara benzetişi oldu.

Anaksimenes’in bu konu hakkında söylemlerinin aktarımıysa şöyle:

“Nasıl ki hava olan ruhumuz bizi tutmaktaysa, soluk ve havanın da bütün dünyayı çevrelediğini söylemekteydi.”

Astronomisi:

Anaksimenes’in Dünya modeli Anaksimandros’a göre daha ilkel diyebiliriz, bu sebeplerden bazıları şunlardır:

1) Anaksimandros’un bence en ufuk açıcı iddiası olan “boşlukta durma” teorisi Anaksimenes’te yoktur. Onun yerine evrenin de kaynağı olarak atfettiği hava dünyayı taşımakta ve dünya bir kapak gibi onun üstünde durmaktadır.

2)Güneşin batış ve doğuşunu da düz bir Dünya’nın etrafında dolaşırken dağların ardına saklaması da bir diğer geriye gitmedir.

Ancak sadece gerileme yoktur. Örneğin Anaksimenes Ay, Güneş ve tutulma ilişkisini günümüzdeki isabetliliğiyle açıklamıştır ve Ay’ın ışığının Güneşten faydalandığını ve tutulmanın sebebinin de Güneş’le Dünya arasına girmesinden kaynaklandığını söyleyerek Ay’ı diğer yıldızlardan ayırmıştır. Bu tespite hayran kalma konusunda Anaksimenes’in açıklamasını bilmediğim için geri adım atsam da bence Anaksimenes’in bu tahmini yapmasını sağlayan şey Ay’ın üzerindeki kraterleri gözlemlemiş ve tamamen ışık hüzmesi olarak görünen yıldızlardan ayırmış olması olabilir. Tabi ki bu sadece bir tahminden ibaret.

https://owlcation.com/humanities/Natural-Philosophy-of-the-Ancient-Greek-Anaxagoras-of-Clazomenae

Ayrıca Anaksimenes’in modelinde yıldızlar da Ay’ın aksine gökte sabittir ve bu tema ileriki yüzyıllarda da birçok kaynakta insanlığın karşısına çıkacaktır.

Milet Okulunun Sonuna Gelirken:

Milet okuluna dair bütün yazılarımda vurguladığım noktayı seriyi bitirirken bir daha tekrarlamak isterim: Milet Okulu’nun önerdiği teorilerin günümüzdeki doğruluk oranları önemli değildir. Önemli olan nokta bu kişilerin geçmişteki insanların inançlarını ve dogmalarını yıkıp düşünmeleri, ortaya teori atmaları, mevcut teorileri eleştirip geliştirmeleri ve bölgelere özgü gerçeklerden ziyade evrensel doğruları aramalarıdır.

Günümüzde her yıl binlerce makalelik bilgi üretebiliyor, uzaya çıkabiliyor, kendi vücudumuzun içerisindeki bir organelin içerisindeki molekülden uzaydaki akla hayale sığmayan mesafeler üzerine hesaplamalar yapabiliyorsak bence bunların hepsi milattan önce 500’lü yıllarda Ege bölgesinde bu entelektüel atılımları yapan insanlar sayesindedir. Onlar bu koskocaman ateşin ilk kıvılcımıdır.

Seriyi Bertrand Russel’ın Milet Okulu hakkında sözlerini alıntılayarak bitirmek istiyorum:

“Milet Okulu başardıklarından ötürü değil, kalkıştıklarından dolayı önemlidir.”

Kaynakça:

Burnet, John (1892). Early Greek Philosophy

Arslan, Ahmet (2006). İlkçağ Felsefe Tarihi 1/ Sokrates Öncesi Yunan Felsefesi. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Russel, Bertrand (2022). Bertrand Russel, “Batı Felsefesi Tarihi Cilt 1”, Alfa Yayınları, 11. Baskı, Çev. Ahmet Fethi

Zeller, Eduard (1886). Outlines of the History of Greek Philosophy. New York: Routledge. Edited by Wilhelm Nestle.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.