Google İnsan: Brad Williams

Neredeyse her şeyi hatırlayabildiğinizi hayal edin. Zihniniz; isimlerin, resimlerin, tarihlerin ve olayların ansiklopedik bir not defteri olarak işlev görüyor. Sizce de oldukça enteresan olmaz mıydı?

İşte, Brad Williams’ın tam olarak bu özelliği onu Google’ın kişiselleştirilmiş bir versiyonu yapıyor. Kapsamlı hafızası, neredeyse her türlü haber olayını, yaşadığı her şeyi, belirli tarihleri ve hatta hava durumu da dahil olmak üzere birçok şeyi hatırlamasına olanak tanıyor. Anıları zamanla kaybolan çoğu insanın aksine; Williams’ın hayatının çoğu, silinmez bir şekilde zihnine kazınmış durumda.

Gelin, bu hikâyeyi Williams(1956 doğumlu)’ın ağzından dinleyelim:

Google Logosu
Kaynak: Pixabay
https://pixabay.com/images/id-408194/

“Ailem için bir nevi Google insanım. Hayatımın her gününü hatırlıyorum.Bana son 65 yıldan bir tarih seçip nerede olduğumu, haberlerde ne olduğunu ve hatta haftanın gününü kadar sorarsanız size söyleyebilirim. Bunu dört yaşımdan beri yapabiliyorum. Bu bir hafıza numarası değil ve anımsatıcılara güvenmiyorum. Benim için 10 yıl öncesini hatırlamak, bu sabah ne yediğimi hatırlamaktan farksız.”

Brad Williams
Kaynak: Flickr
https://flic.kr/p/5aEguo

“Çocukken, hayatımdaki her şeyi kesin olarak hatırlayabilmenin olağandışı olduğunu hiç fark etmemiştim. Herkesin yapabildiğini düşünüyordum. İlk olarak, dördüncü doğum günümdeki bir tarihle başka tarih arasında bağlantı kurduğumu hatırlıyorum. O günden sonra, ne zaman bir şey hatırlamak istesem, o yılın takvimini hayal eder ve kelimenin tam anlamıyla zihnimin gözünde kontrol ederim. Zeki olarak kabul edildim. İki yaşımdayken okuyabiliyordum. Tabii, 60’lı yıllarda üstün zekalı ve özel yetenekli kişiler için ayrı bir eğitim programı yoktu. Bu yüzden normal bir okul kariyerim vardı. Mezun olduktan sonra bir radyo istasyonunda haber sunucusu oldum ve mükemmel hafızam insanlarla yaptığım röportajlarda oldukça işe yaradı. Başlangıçta radyo sahibi, bu kadar çok şeyi hatırlama yeteneğimin özel bir şey olduğunu düşünmemişti. Yıllar geçtikçe, aynı olayları diğer insanlardan katbekat ayrıntılı olarak hatırlayabildiğimi fark ettiğini söyledi.” 

“Beş yıl önce; erkek kardeşim Eric, Kaliforniya Üniversitesi’nden nörobiyoloji profesörü Dr. James McGaugh tarafından yönetilen, hafızayı ele alan bir araştırma projesine denk gelmiş. 2006 yılında ise bilim adamlarınca AJ( Jill Price) lakabıyla anılan bir kadın hakkında makale okumuş. AJ, bilimsel olarak belgelenmiş ilk üstün bellek vakasıydı. Eric, makaleyi ilk okuduğunda ‘’İnanamıyorum, bu sensin!’’ dedi.”

“Kaliforniya Üniversitesi Irvine’deki Öğrenme ve Hafızanın Nörobiyolojisi Merkezi’nde nörobilimciler tarafından incelemeye alındım. Kapsamlı testler ve MRI taramalarından sonra, dünyada son derece üstün otobiyografik hafıza sendromu (HSAM) diğer adıyla hipertimezi teşhisi konan ilk insanlardan biri oldum.”

Brad Williams ve MRI Görüntüsü
Kaynak: Flickr
https://flic.kr/p/4T3Uvk

“Film yapımcısı olan kardeşim Eric Williams, zihnimin iç işleyişiyle yakından ilgileniyordu. Benim hakkımda “Unutulmaz(2010)’’ başlıklı bir belgesel programı hazırladı. Bu video serisinde bana yöneltilen 20 sorunun 18’ine doğru cevap verdim üstelik tüm bu uzun metrajlı soruları yanıtlarken Google’dan 11 dakika daha hızlıydım.”

Brad Williams ve Eric Williams
Kaynak: Flickr
https://flic.kr/p/4uf1R4

“Örneğin, ilkokulda ‘’X’’ tarihinde aldığım bir sınav sonucum sorulduğunda ‘‘B’’ aldığımı ve bu gereksiz bilgiyi unutmaya çalıştığımı onlara söyledim.” 

“Aile albümünden rastgele seçilmiş siyah beyaz bir resmi sorduklarında ise ; Güney Dakota’nın Badlands bölgesinde 28 Temmuz 1964 Salı günü çekildiğini, bu tarihin Rushmore Dağı gezisi ile aynı gün olduğunu, o gün sıcaklığın kaç derece olduğunu ve içecekleri arabanın arkasındaki bir termosta soğuk tutmaya çalıştığımızı hatırladım.”

“Beynimin barındırdığı aşırı bilgi miktarı bana asla bunalmış hissettirmedi. Zihnim tüm bunlarla başa çıkabiliyor gibi görünüyor ve bilgiler düzgün bir şekilde saklanıyor. Üzücü bir anı düşündüğümde, herkesin yaptığını -bir kenara koymaya çalışıyorum- yapıyorum. Dedemin öldüğü günü – 29 Nisan 1968 – ve önceki gün hastaneye gittiğimizde hissettiğim üzüntüyü hatırlayabiliyorum. Ayrıca Hair müzikalinin aynı gün Broadway’de açıldığını da anımsıyorum. İkisi de zihnimde aynı ölçüde yer ediyor. Hafızam daha net diye bunun benim için daha zor olduğunu sanmıyorum. Güçlü hafıza, duygularımı daha keskin ya da canlı yapmıyor.” 

“Üstelik bir günün benim açımdan unutulmaz olması için olağanüstü olması da gerekmiyor. Çoğu insan dün ne yaptığını hatırlayabilir ama benim için her gün dün gibi. 23 yıl önce bir araba yolculuğu sırasında kardeşimle bir hafıza oyunu oynadım ve 23 yıl sonra hala şu kelimeleri hatırlayabiliyorum: balık, kitap, peynir, ördek …”

“Bana herhangi bir tarih söylerseniz, diyelim ki 26 Aralık 1962, size o tarihte ne olduğunu anlatabilirim. Büyükanne ve büyükbabamın çiftliğindeydik ve zeminin ayaklarımın altında ne kadar soğuk olduğunu hissedebiliyorum. Büyükannemin kahvaltıda hazırladıklarını ve odun sobasının kokusunu hala alabiliyorum.”

“1969 yılında Spelling Bee’de şampiyon oldum. Bu beceriye sahip olmak bana hep özel ve gururlu hissettirdi. Artık insanlar benim hafızamı biliyor ve genellikle doğum günlerinde neler olduğunu öğrenmek istiyorlar. Hatta bunun için bir radyo programında dinleyicilerin beni test etmek için aradıkları özel bir yerim dahi var.”

Brad Williams Spelling Bee Şampiyonluk Kupası
Kaynak: Flickr
https://flic.kr/p/4sLZPx

“Bazı insanlar, “İşte Brad yine beyni ile şov yapıyor!” şeklinde sinirlenebiliyorlar. Bu tür durumlarda tartışmaya girmemeye özellikle dikkat ediyorum. Çünkü ben her zaman haklıyım ki bu pek de sevimli bir durum değil. İnsanlar bir gerçeği yanlış anımsadığında, onları düzeltme dürtüsünü bastırmaya çalışıyorum. “

“Şaşırtıcı hafızama rağmen, anahtarlarımı hala kaybedebiliyorum. Diğerleriyle aramdaki tek fark, onları kaybettiğim tarihi hatırlayabilmem…”

“Artık bu yetenekle hatırlandığım için, kimi zaman hafızamın eskisi kadar iyi olmadığından endişeleniyorum. Kim bilir belki yaşlandım belki de onu kullanmak konusunda tembelleşiyorum. Düşünsenize; ‘’Google İnsan” dan “Hiçbir Şey Hatırlayamayan Adama” geçmek trajik olmaz mıydı?”

Eric Williams’ın ‘’Unutulmaz’’ başlıklı belgeselinden bir kesit.

Williams’ın otobiyografisine bir de bilimsel/tıbbi yönden bakalım:

Son derece üstün otobiyografik bellek (HSAM), dilimizde hatırlamak anlamına gelen Yunanca ‘’Thymesis’’ kelimesinden köken almaktadır. HSAM, hipertimik sendrom olarak da isimlendirilir. Bu sendroma sahip kişilerin beyin yapısına “hipertimik beyin” denir. Kişisel yaşantıları, bilgileri, yaşanılan olayların tarihlerini ve ayrıntılarını herhangi bir bellek stratejisi kullanmadan; otomatik, kontrolsüz ve olağanüstü bir şekilde hatırlama yetisini ifade etmektedir. Bu konuda yapılan çalışmalar; HSAM vakasına sahip bireylerin, kişisel ve toplumsal olayları kontrol grubundaki diğer katılımcılara kıyasla son derece ayrıntılı hatırladıklarını, diğer bellek testlerinde ise onlara benzer bir performans sergilediklerini göstermiştir. HSAM vakaları, herhangi bir bellek geliştirme tekniği kullanmadıkları ya da savant özellikler göstermedikleri için üstün belleğe sahip diğer vakalardan farklı olarak değerlendirilmektedir.

HSAM ile ilişkili bellek türü, otobiyografik bellek veya görsel bellek olarak adlandırılır. Bu tür hafızaya sahip kişiler olayları, görüntüleri, tarihleri ve hatta konuşmaları dahi dakikalar içinde hatırlar ve bu anıları zahmetsizce çağırabilirler. HSAM’li kişiler genellikle çocukluk çağlarından beri yaşadıkları her şeyi hatırlayabilir; ancak yaklaşık 10-12 yaşlarından sonra meydana gelen olayların hatıraları daha canlı ve ayrıntılıdır.

Otobiyografik hafıza, hayatta kalmak için gerekli olan kişisel deneyimleri hatırlama yeteneğine dayanır. Birtakım beyin hasarlarının(AMs) beyinde nerede ve nasıl temsil edildiği de uzun süredir tartışılan bir sorudur. Yüksek kapasiteli hipokampüsün ve prefrontal korteks bütünlüğünün geçmiş deneyimleri canlı bir şekilde geri almak için gerekli olduğu konusunda fikir birliği vardır. Literatür kanıtı da ilgili bölgelerin baskın bir biçimde rol oynadığı yönündedir. İşte HSAM’li bireylerle birlikte aktif olarak yürütülen çalışmalar da tam olarak bu noktada devreye giriyor.

Araştırmacılar, hipertimik beynin üç boyutlu resimlerini oluşturmak için bir MRI kullanıyorlar. Zira ortalama beyne kıyasla herhangi bir beyin yapısının boyut olarak farklı olup olmadığını görmek istiyorlar.

Yakın zamanda, ileri yaştaki HSAM’li hastalardan ve kontrol grubundan oluşan bireyler üzerinde MRI araştırması yapıldı. MRI taraması sırasında, ilk kez edindikleri bir tecrübeyi (örneğin, “ilk kez bir araba sürdükleri zamanı” veya “ilk kez gittikleri konseri”) ve son zamanlarda gerçekleştirdikleri bir aktiviteyi (örneğin, “en son gittikleri restoranı” veya “en son pişirdikleri yemeği”) zihinsel olarak ele almaları istendi. Katılımcılar, soruları bir yanıt düğmesine basarak cevapladılar. Bu soru-cevaplarla otobiyografik hafızanın bireysel etkisine dikkat çektiler. Sonrasında da olayı 30 saniye boyunca bir zaman penceresinde, mümkün olduğunca (ayrıntılı olarak) yeniden yaşamaya devam ettiler. Bu noktada; düğmeye basmak, “Erişim” aşamasını  “Yeniden Yaşama” aşamasından ayırmaya olanak sağladı.

Davranışsal olarak, HSAM’li bireylerin geçmiş anılarına daha hızlı eriştikleri ve hatırlanan otobiyografik olayın uzaklığına bakılmaksızın daha fazla ayrıntı bildirdikleri gözlemlendi. Nörogörüntülemede ise Sol Medial Prefrontal Korteks’te hem ventromedial (vmPFc) hem de dorsomedial (dmPFc) düzeyde, -özellikle erişim aşamasında- sol hipokampüste artmış nöral aktivite gözlemlendi. Bu nöral aktivitenin, HSAM’li bireylerde daha fazla olduğu sonucuna varıldı.

HSAM’li kişilerin ve kontrol gruplarının nöral aktivite grafikleri
Kaynak: Elsevier 
https://www.sciencedirect.com/science/article/abs/pii/S0010945220301842?via=ihub

Prefrontal korteks, beynin ön tarafında bulunuyor ve öğrenme veya hafıza ile değil karmaşık düşünme ile ilişkilendiriliyor. Prefrontal korteksteki bazı yapıların diğer insanlara kıyasla hipertimestiklerde önemli ölçüde büyük olduğu düşünülüyor.

Peki ya bu kişilerin bellekleri gerçekten harikaysa Pi Sayısının 76928. basamağını da kolaylıkla söyleyebilirler mi?

Bu sorudan önce, uzun süreli belleğe bakmak gerekiyor.

Uzun süreli bellek ikiye ayrılır; epizodik ve semantik bellek.

Epizodik ve semantik bellek sistemlerinin kendi içerisinde bilişsel süreçlerine dair birtakım ayrımlar öne sürülmüştür. Örneğin, Tulving uzun süreli bellekte hatırlama ve bilme süreçleri arasındaki ayrıma dikkat çekmiştir. Bu ayrıma göre hatırlamak (epizodik), geçmişte olan bir olayın yer ve zamana dair detaylarıyla bilinçli ve aktif bir şekilde anımsanması iken; bilmek (semantik), geçmişte olan bir olaya dair epizodik detayları hatırlamadan sadece aşinalık hissinin duyulmasıdır. Bu ayrıma bir örnek vermek gerekirse bir kişi kardeşinin ne zaman doğduğunu bilebilir (semantik); fakat bu, o kişinin kardeşinin doğumunu hatırladığı (epizodik) anlamına gelmez. Benzer bir hatırlama/bilme farkı toplumsal olaylar için de olasıdır. Örneğin, bir kişi Çanakkale Zafer’ini biliyor olabilir; fakat bu zaferi, bilinçli ve aktif bir şekilde hatırlamıyor olabilir. Bir diğer örnek ise:

Epizodik bellekle, geçtiğimiz bayram akrabalarımızla geçirdiğimiz bir anı hatırlanırken; semantik bellekle, derste öğrendiğimiz bilgileri veya bir pasta için kaç tane yumurta gerektiğini hatırlarız.

Hipertimezisi olanlarla yapılan çalışmalarda ise epizodik belleklerinin normale kıyasla gelişmiş, semantik belleklerinin ise ortalama olduğu bulunmuştur. Yani bu kişiler Pi sayısını ezberlemekte veyahut bir ansiklopediyi olduğu gibi aktarmada normal bir belleğe sahip olanlardan çok daha iyi değiller.

Peki ya bu hastalığın teşhis ve tedavisi nasıl yapılıyor?

Toplumdaki diğer bireylere kıyasla aşırı bir hatırlamaya sahip olan kişiler, bir süre sonra bunun kendilerine has bir durum olduğunun farkına varıyorlar ve doktora başvuruyorlar. Birtakım MRI, otobiyografik hafıza testi ve beyin görüntüleme uygulamalarından sonra kolayca teşhis edilebiliyor. HSAM teşhisi konulması halinde, doktor bir yönetim planı geliştirerek hasta ile birlikte çalışmaya başlıyor. 

Bununla birlikte, HSAM’li bireylerde birkaç özellik ortak görülmektedir. Bunlardan bazıları:

1- Geçmişte başlarına gelen şeyleri düşünmek için çok zaman harcayabilirler.

2- Bulundukları çevredeki dikkat dağıtıcı unsurları engelleyerek; derinlemesine konsantre olma yeteneğine sahiptirler.

3- Yoğun hatıralarından ötürü; kolayca dikkatleri dağılabilir ve etraflarında olup biten şeylere odaklanamazlar.

4- Hayal kurma yetenekleri çok daha yüksektir.

5- Pek çoğu, özenle düzenledikleri ve katalogladıkları büyük koleksiyonlara sahiptir. 

HSAM herhangi bir fiziksel yan etki veya komplikasyon taşımasa da bu kadar çok bilgiyi absorbe etmek ve saklamak, zihinsel olarak yorucu olabilir. Bu sebeple, kimi zaman bir hediyeyken kimi zaman zihne karşı bir meydan okuma olabilir. Bu aşamada ilgili doktor, başa çıkma mekanizmaları hakkında hastaya tavsiyelerde bulunur. Birçok hasta, düşüncelerini karıştıran anılarla mücadele ettiklerini bildirmiş olmasına rağmen çoğu zaman içerisinde, iyi anılara odaklanmayı öğrenir.

Halihazırda HSAM hakkında keşfedilmeyi bekleyen birçok nokta mevcuttur. İlerleyen süreçlerde yapılacak araştırmalar, birçok soru işaretini kaldıracaktır. Zenginleşecek HSAM bilgimiz, otobiyografik belleğin işleyişi hakkında da benzersiz bilgiler sağlayacaktır.

Araştırmacılar:

‘’Umarım bu insanlardan olabildiğince çok kişiyi tanımlayabiliriz çünkü hipertimestiklerle ne kadar çok özdeşleşir ve çalışırsak, beyin ve hafıza hakkında asla anlayamadığımız temel şeyleri çözme olasılığımız o kadar artar. Hafıza kaybını tedavi etmek için yeni yöntemler keşfedebiliriz.’’ diyor. Devam eden bilimsel çalışmalara dahil olmaları için üstün otobiyografik hafızaya sahip insanlar teşvik ediliyor. 

Peki, ya sizin seçme şansınız olsaydı; geçmişe dair gerek hüzünlü gerek sevinçli her anı hatırlamayı ve böyle muazzam bir hafızaya sahip olmayı ister miydiniz?


KAYNAKÇA:

TUĞBA YILDIRIM

Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi Tıp Fakültesi BETAT Genel Sekreteri

5 thoughts on “Google İnsan: Brad Williams

  • 18 Aralık 2020 tarihinde, saat 19:01
    Permalink

    Google insanın hikayesi gerçekten çok güzel. “Otobiyografik hafızalı” biri olarak kendini anlattığı kısım ayrı bir tat katmış 😉 Hikayenin başında kahramanın hafıza tekniği kullandığını ya da her olayı çok fazla duygu katması sebebiyle hatırladığını düşünmüştüm. Yazıyı okudukça böyle olmadığını gördüm. Eğer seçme şansım olsaydı… Kendi hafızamla mutluyum 🙂

    Yanıtla
    • 18 Aralık 2020 tarihinde, saat 21:20
      Permalink

      Beğenmene çok sevindim. Bu konudaki genel düşünceleri merak ediyordum katkın için de çok teşekkür ederim:))

      Yanıtla
  • 18 Aralık 2020 tarihinde, saat 19:25
    Permalink

    Diğer yazıların gibi bu da çok güzel bir yazı olmuş, tebrik ederim. Metnin ilginç konusunun yanında cümlelerini çok etkili bir üslupla kullanman, okuyanın güvenli adımlarla merak duygusunun peşine gitmesini sağlıyor. Ellerine sağlık ☺️

    Yanıtla
    • 18 Aralık 2020 tarihinde, saat 21:30
      Permalink

      Güzel bakış açın için çok teşekkür ederim Merve:)) Bir nebze de olsa merak uyandırdıysa ne mutlu bana☺️

      Yanıtla
  • 30 Aralık 2020 tarihinde, saat 16:59
    Permalink

    Ele aldığın konuyu merakla okudum. Çünkü beyin hakkında çok az şey biliyoruz ve buradan çıkan örnekler gercekten şaşırtıcı oluyor ilgi uyandırıyor o yüzden daha fazla bu tip konularda yazı görmek isterim senden. Ve yine harika bir yazı olmuş tebrikler:))

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.