AŞKIN FELSEFESİ

Aşk Nedir?Aşka Felsefik Bakış? Aşkın Evreleri? İdealde ve Pratikte Aşk? Gelin birlikte inceleyelim

Aşka “Başka” Bir Bakış

“Ben ne kadınlar sevdim zaten yoktular” Attila İlhan Şairin dediği gibiyse bu lanet, neden aşkı arar bir millet? Ya da Shakespeare’in dediği gibi “Aşk mı kaderi kovalar kader mi yoksa aşkı? Daha kimse çözemedi bu bilmeceyi.” Ben aşık olamıyorum sevgili okur. Aşka gelince körelen duygularımın esiridir aklım. Çözemez kafam bu bilmeceyi ve hayaller içinde gün görmeye bakarım. Aklım diyor ki “Bir elin parmağı kadar hormon parçasıdır aşk.” Peki kısıtlı zamanda her halini hatırladığınız biri de mi hormon işi? Daha dün ne yediğini hatırlamayan benim başkasının gözlerine sanki okyanusta yüzer gibi daldığımı aklımdan çıkaramamam peki? Nedir bu aşk? Bulamadıysa karşılık en güzel pişmanlık mıdır aşk? Kafamın içinden çıkmayan başkası mı? Masallar doğru dedi sevgili okur aşk için mucizeler gerekir. Başkasının kusurunu da sevebilmektir mesela bu köle dünyada birisinin yanında kendimizi çaresiz, savunmasız hissetmişiz çok mu? Bu kaybolmuşluğun içerisinde aklım devreye girmeli ve bana yol göstermeli.

Aşka Felsefik Bakış ve İdeal Aşk?

Örneğin : Filozoflar demeli bana, sizce Aristo’nun dediği gibi “Çözülemez mi?” kadınlar… Gelin filozofların düşüncelerini ve “Bencesine” hep beraber bakalım. Aşkın idealini incelerken esinlendiğim 3 filozof Comte, Kant ve Sartre’dı. Comte’un pozitivistliği. Kant’ın sistematik evrensel ahlakı ve Sartre’ın varoluşçuluğu beni bu filozofların düşüncelerini aşkla ilişkilendirmeye itti. Comte’un pozitivistliği aşkın materyalist yönünü açıklarken Kant’ın sistematiği insanın yaratılışından bu zamana kadar geçirmiş evriminin sistemini evrensel ahlak yasasıyla anlatırken son olarak Sartre’ın sonradan oluşan insan özü fikri aşka uyarlanabilirdi. Sartre’a göre aşk başlangıçta bir uçurumun üzerinden sıçramanın gerektirdiği andır. İnsanın düşünmeden bu uçurumdan atlaması düşünmesi halinde uçurumdan atlayamayacağını anlatır. Bu tanım aslında ne Comte’un pozitivistliğine aykırı bir tanımdır ne de Kant’ın ahlak yasalarına. Ancak bu tanım eksik bir tanımdır. Çünkü günümüz kadın hakları, hareketleri; feminizm akımı ve yeni yüzyılda değişen rolleri kısacası “Eşitlik” ilkesini içermez ayrıca “Uçurumdan Atlamak” metaforu sönümlü bir metafor ve herhangi bir ideal içermez. Bir de insanlığın oluşumundan beri varolan bu duygunun evrimini, gelişimini, oluşumunu içermemektedir

Aşkın Evreleri

OLUŞUM EVRESİ

Bu konuda bilimden, pozitivizmden yararlanacağım. İnsanın başka bir insana aşık olması fiziksel özelliklerle başlar. Bu dış görünüş, koku, zeka veya bazı davranış biçimleri olabilir. İnsan çeşitli hormonlar salgılamaya başlar; heyecan, aşırı mutluluk gibi duygular oluşur. Karar verme mekanizması bundan etkilenebilir. Salgılanan hormonların dengesi bu davranışları değiştirebileceği gibi bazı hastalıklardaki gibi belirtiler oluşturabilir. Örneğin : Obsesif Kompulsif Bozukluk hastalığında serotonin hormonu düşer ve bağlılık, bağımlılık duygusu oluşur. Aşk durumundaysa serotonin dalgalanma içerir ve bağlılık duygusu ortaya çıkar.

SÜREGELME EVRESİ

İlişki süresince anılar, davranışlar, düşünceler birikmeye başlar. Burada Evrensel Ahlak Yasaları devreye girer. (Aslında bu konu tartışmaya açıktır. Nietzsche’ye göre Evrensel Ahlak Yasaları yoktur. Ona göre üst insan kendi ahlakını oluşturur. Konuyu saptırmadan özetlersek ya genel ya da özel ahlakın uyuşması gerekir. Bu gelenek de olabilir oluşturulan ahlak da bu ayrı bir yazı konusu).Bir ilişki ne kadar evrensel değerlere yaklaşırsa tecrübeler kişilere ne kadar eşik atlatabilirse aşk da ideale yaklaşır. Aşkın ideal hale gelmesi insan davranışlarında da evrensel ahlak yasalarına uygun hale gelmeye başlar. Bunun sağlamasını yapmanın en temel yolu özlemdir. Eğer karşıdaki kişi bir aidiyet duygusu, empati duygusu oluşturmuşsa ayrılık sonrası kendimizi memnun etmenin başka yollarını arıyorsak aslında bu denklem tutmuş demektir.

Aşkın İdeali ve Pratiği

İDEALLİK EVRESİ

Bu evre uyum evresidir. Artık ikili ilişki iki tarafında yarar sağladığı bir şeye dönüşür. İnsanın varoluşunu tamamlar belki de yeni bir varoluş oluşturur. Bu evreyi açıkçası “Bungee Jumping’e” benzetiyorum. Uçurumdan atlamak aşkın bir gerçeği ancak bu sadece macera olarak anlaşılır. Bunu kısıtlamanın yolu da cinsel çekim (hormonlar) ve ahlaka yaklaşan uyumdur.(İp misali), Mecnun dağları deldi Leyla için. En sonunda “Ben Allah’ı daha çok seviyorum” dedi ve kavuşamadı. Fleabag’te son sahnede (Sevgili okur “spoiler” yemek istemiyorum diyorsan bu satırı okuma) “Seni seviyorum” dedi o da “Geçer” dedi. Uçurumdan atlamak sevgili dostlarım. Uçurumdan atlamak için sevişmek, hayal kurmak, hasret oluşturmak zayıf ilişkilerin eseridir. Normal insanlar gibi yükseltmeliyiz birbirimizi, varoluşun tadını almam gerek seni hissettiğimde 2=1 olacağız mesela birbirimize bakınca. Ne zor değil mi kendini anlamakta zorluk çektiğin dünyada başkasını hatta ikinizi anlayabilmek. Bunun için ben de düşünüp dururum sevgili okur: En sevdiğim halini, en sevdiği çiçeği, en sevdiği kahveyi hatırlayıp bir de vazgeçmişsem sevgili okur belki de gerek kalmamıştır bunca şairin sebebine. Filozoflar, şairler, şarkıcıları harmanlayıp damıttım, aşk için hayal kurdum, vazgeçtim ve köreldim. Sanırım dostlar en iyisi siz benim yazdığımı yapın, yaptığımı değil.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.