Neandertallerden Miras Aldığımız DNA, COVID-19 Riskini Arttırıyor
Antropoloji; sosyolojiden biyolojiye, paleontolojiden coğrafyaya, tıptan felsefeye, jeolojiden arkeolojiye, psikolojiden iktisadi bilimlere hemen her bilim dalıyla yakın temastadır. Farklı konularla ele alınabilen ve bazı konuların altında yatan sebepleri açıklayabildiğimiz; her gün yeni bir keşif ortaya konan, ucu bucağı olmayan bir alandır.
Tıbbi antropolojide; antropologlar toplumun hastalık deneyimleri, hastalıkları algılayış biçimleri ve tedavi yöntemleri üzerine epidemiyolojik çalışmalar gerçekleştirirler. Yeni bir çalışmada bilim insanları COVID-19’a yakalanma riskimizi arttıran bir antropolojik neden keşfettiler.
Kromozom 3’te 6 farklı gene yayılmış bu genom parçasının COVID-19 için ciddi hastalık riskini arttırdığına dair geçenlerde çevrimiçi bir araştırma yayınlandı. Bu genom parçası, 60.000 yıl önce Neandertallerden aktarıldı. Bilim insanları bu bahsettiğimiz özel segmentin, koronavirüsten kaynaklanan ciddi hastalık riskini neden arttırdığını henüz bilmiyorlar.
Henüz bilimsel bir dergide yayınlanmamış olan yeni bulgular bize modern sağlığa dair bazı ipuçlarının antik tarih kaynaklı oluşunu gösteriyor. Princeton Üniversitesinde genetikçi olan ve yeni çalışmaya dahil olmayan Joshua Akey, “60.000 yıl önce meydana gelen bu melezleşme etkisi bugün hala etkisini sürdürüyor.” dedi.
Dr. Pääbo, DNA segmentinin, neden yüksek bir oranda Bangladeşli insanların COVID-19’dan hayatını kaybettiğini kısmen açıklayabileceğini söyledi. Bu varyant insanların %63’ünün en az bir kopya taşıdığı Bangladeş’te şu anda yaygın. Güney Asya’nın tamamında insanların neredeyse üçte biri bu segmenti miras almış durumda. Bunun dışında farklı kıtalarda, çok daha az yaygın konumda. Avrupalıların yalnızca %8’i bunu taşıyor ve Doğu Asya’dakilerin ise sadece %4’lük kesiminde bulunuyor. Afrika’da ise hiç yok.
Son 60.000 yılda bu dağılımı hangi evrimsel modelin ürettiği açık değil. Yeni çalışmanın yazarlarından biri olan İsveç’teki Karolinska Enstitüsü’nden genetikçi Hugo Zeberg, “İşte cevabı 10.000 dolarlık soru bu.” dedi.
Bir olasılık ise Neandertal geni taşımanın zararlı olduğu ve her şeyden önce gittikçe daha nadir hale gelmesidir. Segmentin Güney Asya’daki insanların sağlığını iyileştirip, belki de bölgedeki virüslere karşı güçlü bir bağışıklık tepkisi de sağlaması mümkündür.
Almanya, Leipzig’deki Max Planck Evrimsel Antropoloji Enstitüsü müdürü Dr. Zeberg’in ortak yazarı Svante Pääbo, “Bu noktada bunun saf spekülasyon olduğu vurgulanmalıdır.” dedi.
Araştırmacılar, günden güne COVID-19’un etkin olduğu insan gruplarını daha net ayrıştırmaya başlıyorlar. Yaşlı insanların gençlere ve erkeklerin kadınlara göre daha fazla risk altında bulunması gibi yeni gerçekler gün yüzüne çıkarılıyor.
Genlerin de rolleri çok büyük. Geçen aylarda araştırmacılar İtalya ve İspanya’da COVID-19 ile çok hasta olan insanları, yalnızca hafif enfeksiyonları olanlarla karşılaştırdı. Genomda daha büyük bir riskle ilişkili 2 farklı nokta buldular. Biri Kromozom 9 üzerinde ve kan grubunu belirleyen bir gen olan ABO’yu içeriyordu, diğeri ise Kromozom 3’teki Neandertal segmentiydi; ancak tüm bu genetik bulgular, koronavirüs ile enfekte olan daha fazla insan araştırıldıkça hızla güncelleniyor. Geçtiğimiz haftalarda “COVID-19 Host Genetics Initiative” adlı uluslararası bir bilim insanı grubu, kan grubu riskini küçümseyen yeni bir veri seti yayınladı.
Tüm bu yeni veriler, hastalık ve Kromozom 3 segmenti arasında daha da güçlü bir bağlantı olduğunu gösterdi. Varyantın iki kopyasını taşıyan kişilerin ağır hastalıklara yakalanma olasılığı varyantı taşımayanlara göre üç kat daha fazladır. Yeni veri yığını ortaya çıktıktan sonra, Dr. Zeberg Kromozom 3 segmentinin Neandertallerden geçip geçmediğini bulmaya karar verdi.
Yaklaşık 60.000 yıl önce, modern insanların bazı ataları Afrika’dan yola çıkarak Avrupa, Asya ve Avusturalya’ya ulaştı. Bu insanlar, Neandertallerle karşılaştı ve melezleşti. Neandertal DNA’sı gen havuzumuza girdikten sonra, Neandertallerin neslinin tükenmesinden çok sonra bile nesiller boyunca yayıldı. Çoğu Neandertal geninin modern insanlar için zararlı olduğu ortaya çıktı. Bunlar insanların sağlığı üzerinde bir yük oluşturmuş ve çocuk sahibi olmalarını zorlaştırmış olabilir. Sonuç olarak, Neandertal genleri daha nadir hale geldiler ve çoğu gen havuzumuzda kayboldu; ancak bazı genlerin evrimsel bir avantaj sağladığını ve oldukça yaygın olduklarını görebiliyoruz. Mayıs ayında yine Max Planck Enstitüsü’nden Dr. Zeberg, Dr. Pääbo ve Dr. Jenet Kelso, Avrupalı kadınların üçte birinde Neandertal hormonu reseptörü olduğunu keşfettiler. Bu doğurganlığın artması ve daha az düşükle ilişkili.
Dr. Zeberg, günümüzde yaygın olan diğer Neandertal genlerinin virüsle savaşmamıza bile yardımcı olduğunu biliyordu. Modern insanlar Asya ve Avrupa’ya yayıldıklarında, Neandertallerin hali hazırda savunma mekanizması geliştirmiş oldukları yeni virüslerle karşılaşmış olabilirler. O zamandan beri bu genleri elimizde tutuyoruz.
Dr. Zeberg, Neandertal genomlarının çevrimiçi veritabanındaki Kromozom 3’e baktı. İnsanların şiddetli COVID-19 riskini arttıran versiyonunun 50.000 yıl önce Hırvatistan’da yaşamış bir Neandertalde bulunan versiyonuyla aynı olduğunu buldu.
Çalışmaya dahil olmayan Vanderbilt Üniversitesinden bir genetikçi olan Tony Capra, Neandertal DNA parçasının başlangıçta bir fayda sağlamış olacağının makul olduğunu düşünüyordu, hatta belki diğer virüslere karşı bile. “Ama bu 40.000 yıl önceydi ve şimdi buradayız.” dedi.
Eski virüslere karşı işe yarayan bir bağışıklık tepkisinin yeni koronavirüse karşı aşırı tepki göstermesi olasıdır. Şiddetli COVID-19 vakaları geçiren insanlar tipik olarak bunu yaparlar. Çünkü bağışıklık sistemleri, akciğerleri yaralayan ve iltihaplanmaya neden olan kontrolsüz saldırılar başlatır. Dr. Zeberg ve diğer araştırmacılar daha fazla hastayı incelerken, bu Neandertal segmentinin COVID-19 ile güçlü bir bağ kurmaya devam edip etmediği açık bir soru ve neden bazı yerlerde bu kadar yaygın hale gelip diğerlerinde görülmediğini anlamak için, modern insanın eski fosillerindeki bu segmentin keşfi gerekebilir.
İlerleyen araştırma çalışmalarıyla birlikte bu genom hakkında daha fazla bilgiye ulaşacağımız kesin. Ancak Dr. Zeberg, türümüzdeki bu DNA parçasının 60.000 yıllık yolculuğunun bugün neden bu kadar tehlikeli olduğunu açıklamaya yardımcı olabileceğini söyledi. “Onun evrimsel tarihi bize bazı ipuçları verebilir.” diyerek destekledi.
Kaynakça:
- https://doi.org/10.1101/2020.07.03.186296
- The New York Times, Carl Zimmer, 4 Haziran 2020.