Geleceğin Yönünü Değiştiren İnsanlardan Biri: Alan Turing

Turing testi… Turing ödülü… Bunları hiç duymuş muydunuz? Duyduysanız da bu ismin hiç kime ait olduğunu düşünmüş müydünüz, araştırmış mıydınız? Hadi, sizlere bir soru daha sorayım! Enigma aleti nedir veya onu daha önce hiç duymuş muydunuz? Bütün bu soruların cevabı, bu yazının ana kahramanı olan Alan Turing ile ilişkili. Sizi çok fazla detaya boğmak istemediğim için bu bilim adamı hakkında bilmeniz gereken temel bilgilerden sizlere bahsetmeyi planlıyorum.

1912’de Londra’da doğan Alan Turing’in matematiğe özel ayrı bir ilgisi vardı ve bütün hayatını ona adayarak geçirecekti. Cambridge’de üniversite eğitimini tamamladıktan sonra en önemli çalışmalarından kabul edilen Hesaplanabilirlik Teorisi hakkındaki yazısını yayımladı. 2.Dünya Savaşı’na kadar kendini matematiğe adayan Turing, savaş zamanında ise Bletchley Park’ta toplanan küçük bir gruba katıldı. Bu grubun temel hedefi, Alman askerlerin birbirleriyle iletişimde kullandıkları şifreli mesajlaşma sistemini deşifre edebilmekti.

Turing ve Enigma’nın Hikayesi

Grubun ilk hedefi Almanların kullandığı ve Enigma adı verilen aletin işleyişini kavrayabilmekti. Dışarıdan bakıldığında bir daktiloya benzer bir görünümü vardır Enigma’nın: Tuşlardan oluşan bir klavye ve kâğıdın durduğu bir alan. Peki bu makineyi dünyanın en iyi şifreleme makinelerinden biri haline getiren özelliği neydi? İçindeki üç çarklı yapısıydı. Klavyesinde bir harfe (örnek olarak A harfi diyelim) basıldığı zaman içindeki bu çarklar sayesinde harf, üç kere farklı bir harfe dönüştükten sonra kâğıda geçiyordu. Örneğimizden devam edecek olursak bizim bastığımız A harfi, makinenin içinde sırasıyla D’ye, M’ye, Z’ye dönüşüyor ve kâğıda Z harfi basılıyor. İşleri daha da çözülemez hala getirmek için Enigma’nın mühendisleri makineye küçük bir ayrıntı daha eklemişler: Her bir harfe basıldıktan sonra en az bir çark hareket ediyor. Peki bunun sonucu ne mi oluyor? Örneğimiz üzerinden konuşursak ikinci kez A harfine bastıktan sonra kâğıttan Z harfi yerine farklı bir harfle karşılaşıyoruz. Bu makine ile yazılan metinler mors alfabesi ile askerler arasında birbirlerine iletiliyordu. Mesajı alan Alman askerleri, Mors alfabesini deşifre edip sadece kendilerinin bildikleri bir sistemle Enigma’yı tersinir çalışacak şekilde ayarlıyor ve o garip harflerin yan yana geldiği metni anlaşılabilir bir metne çevirebiliyorlardı.

ENİGMA
"

Mors sinyallerini yakalayan İngiliz hükümetinde ise anlaşılamaz metinlerden oluşan bir kâğıtlar üst üste yığılıyordu. Edebiyatçılardan, kriptograflardan ve birkaç matematikçiden oluşun orta büyüklükte bir grup gizlice bu yığın üzerinde çalışıyordu. Yalnız çalışmayı daha çok seven Turing, çoğu kişinin çözülmesi imkânsız olarak gördüğü, denizcilerin kullandığı Enigma üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırdı. Turing bir noktada bu metinlerin ancak bir makine tarafından deşifre edilebileceğini düşünmeye başladı. O zamana kadar insan beyni her şeyden üstün görülmüştü ve bu iddiaya ilk Turing karşı çıkacaktı. Şifreli metinlerde bazı harflerin daha fazla kullanıldığını fark eden Turing, buna dayalı bir teori ile Bombe makinesini icat etti. Bu makine sayesinde Pasifik Savaşı’nın galibi İngiltere Hükümeti oldu. Turing’in savaşa en büyük katkılarından bir diğeri ise Normandiya Çıkartması öncesinde şaşırtma olarak planlanan Fortitude Operasyonu’nunda Almanlar’ın mesajlarını dinleyebildikleri için kandırmacayı gerçekçi kılmaları kolaylaşmıştı. Bazı kişilere göre Turing sayesinde savaş normalde süreceğinden iki yıl kısa sürmüştür ve binlerce kişinin hayatı kurtulmuştur.

Turing Testi ile Yapay Zeka

Turing bu dönemki çalışmaları ile bilgisayar beyninin ne kadar ileri gidebileceğini düşünmeye başlamıştı. 1950 yılında, bilgisayarların sadece hesap makinesi olarak yer aldığı bir dönemde, yapay zekânın teorisini ortaya atmıştı ve ileride bir makineyle bir insan arasında anlaşılır bir fark kalmayacağını ortaya atmıştı. Bu teorisini test etmek içinse Turing Testi’ni oluşturdu. Test şu şekilde gerçekleştirilmeliydi: Bir kişi elindeki bilgisayar üzerinden birisiyle konuşmaya başlar, 5 dakika sonunda kişinin, karşısında konuştuğu kişinin gerçek bir insan mı yoksa bir bilgisayar mı olduğuna karar vermesi gerekir. Deneklerin %30’undan fazlasını kandırabilen yapay zekâ testi geçer. 1950 yılında ortaya atılmış bu testi sadece bir yapay zekâ geçebilmiştir. 2014 yılında Eugene Demchenko isimli yazılım %33 oranında insanları, kendisinin 13 yaşındaki erkek bir çocuk olduğuna inandırdı. Turing’in bu konudaki çalışmaları şu an hala kullanılmakta olan Captcha’nın temellerini atmıştır. Belki böyle deyince size bir anlam ifade etmemiştir (Bana etmemişti.) ama sitelerde şifre girdiğinizde sizin insan olduğunuzu anlamak için fotoğraf gösteren sistemin temelinden bahsediyoruz.

Homoseksüellik, Elma ve Ölüm

Bu saydığımız başarılara ve daha nicelerine imzasını atan Turing’in maalesef hayatının geri kalanı çok mutlu mesut geçmiyor. Bletchley Park’taki çalışmalar gizli tutulduğu için elde edilen zafer için hakkettiği övgüyü göremiyor. 1952 yılında homoseksüel olduğu ortaya çıkıyor ve o dönemde İngiltere’de bu yasal suç sayılmakta. Turing’e iki seçenek veriliyor: ya hapse girecek ya da hormonal tedavi almaya başlayacak. Hormon tedavisini seçen Turing’in, sosyal hayattan soyutlanma ve ilaçların üzerinde yarattığı psikolojik, fiziksel değişiklikler nedeniyle bunalıma girdiği düşünülmekte. 1954 yılında siyanür zehirlenmesinden dolayı yatağında ölü bulunan Turing’in yanı başında yarısı yenmiş bir elma durmaktadır. Elma üzerinde yapılan araştırmalar, elmanın siyanürlü olduğunu göstermektedir. Bu da akla tek bir soru getirmektedir: Turing intihar mı etti? Ancak bu sorunun cevabı hiçbir zaman tam olarak netleşmedi. Bu olay insanların aklında önemli üçüncü elma olayı olarak kaldı (diğer ikisi ise Havva’nın ve Newton’un elmayla hikayesidir). İngiliz hükümeti 2000’li yıllarda Alan Turing’e verilen cezaları kaldırdı ve yapılanlar için özür diledi.

Bilgisayarlar yokken bilgisayar için satranç oyunu tasarlayan, yapay zekadan bahseden bir zekâ, böylece olması gerekenden çok daha önce yok oldu. Ancak onu ve onun hikayesini yaşatmak için 2014’te “The Imitation Game” isimli bir film çekildi. Filmin konusu kadar oyunculukların da izlenmeye değer olduğunu düşünüyorum. Daha sonra başka bir hikayeyle görüşmek üzere…

Kaynakça

https://stanford.library.sydney.edu.au/archives/win2016/entries/turing/

https://link.springer.com/chapter/10.1007/978-1-4020-6710-5_3

https://www.sciencedirect.com/topics/mathematics/computability-theory

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.