RÜYALARIMIZA KAPI ARALAYALIM

Uyurken gördüğümüz rüyalar ya da belki de sadece bize kalan hissiyatları uyandıktan sonraki modumuz üzerine oldukça etkili. Huzurlu bir rüya gördüğümüzde pamuk gibi uyanırken kâbuslarda çığlıklar eşliğinde kalkabiliriz. Bazı zamanlar rüyanın anlamını düşünürüz ama çıkaramayız, bazı zamanlarda ise bilinçaltımızın bir oyunu olduğu barizdir. İnsanlık için uzun zamandır bir gizem olan rüyaların, yapılan birçok çalışmaya rağmen henüz tam olarak anlaşılamaması benim fikrimce gizemlerini artırıyor. Buna ek olarak tarihsel süreçte çeşitli teorilerin ortaya atıldığını görüyoruz. İsterseniz rüyanın tarihsel sürecine, bilimsel yönüne ve türlerine birlikte göz atalım.

Çağlar boyu rüyaları merak eden, araştırma yapan insanların metinlerine rastlayabiliriz. Bu metinlerin en eskilerinden biri Ninova’daki Asur kütüphanelerinde bulunmaktadır. Rüyalar Yunan mitolojisinde de önemli bir konuma sahiptir. Mitolojiye göre ‘’Morfeus’’ düşleri ifade eder ve ‘’Nyx’’ ile ‘’Hypnos’’un oğludur. ‘’Morfeus’’, uyuyan insanlara haşhaş çiçeğini kullanarak rüya gördürür. Bunun yanında rüya terminolojisine adını veren ‘’Onerios’’ da bir Yunan ilahıdır. Hipokrat da rüyalarla ilgili çalışmalarda bulunmuştur ve rüyaları geleceği gösteren araçlar olarak betimlemiştir. Hipokrat’a göre görülen rüyalar, gören kişinin gelecekteki sağlık durumunu göstermekteydi. Rüyalarla ilgili çalışma yapan diğer bir değerli kişi de Aristo’dur. Aristo’nun ‘’Rüyalar’’ isimli bir kitabı mevcuttur.

Rüyaların tarihsel sürecinde çeşitli mistik, dini, ruhani yöntemlerle yorumlanmaya çalışılmış. Bilimsel olarak incelenmesi ise 1953 yılında gerçekleşmeye başladığını söyleyebiliriz. Eugene Aserinsky isimli bir bilim insanı uyku sırasında uyuyan kişinin gözlerinin normal dışı bir şekilde hızlıca hareket ettiğini fark etti. Bir poligraf kullanarak hızlı göz hareketleri sırasında yayılan beyin dalgalarını ölçtü ve bu dalgaların normalin dışında ve hızlı olduğunu fark etti. Bu dalgalar REM dalgalarıdır ve uykunun çeşitli dönemlerinde normal bir döngüde gözlemlenirler. Fakat bazı durumlarda döngüye aykırı şekilde gözlemlenen REM dalgalarını fark eden Eugene Aserinsky bunların rüyalar olduğunu belirtti. Yapılan ölçümler sonucu rüyaların ortalama 5-20 dk sürdüğü anlaşıldı.

1953’ten itibaren rüyalar hakkında çeşitli çalışmalar yapılsa da günümüzde hala tam olarak nerede başladığını, kaynağını, nedenlerini tam olarak bilmiyoruz. Buna rağmen psikolojik, fizyolojik nedenli oluştuğuna dair çeşitli varsayımlar mevcut. Psikolojik oluştuğuna dair teorilerin en büyük savunucularından biri Freud’dur. Kendisine göre rüyalar, uyanık olduğumuz süreçte zihnimizin arka planına atarak bastırmaya çalıştığımız düşüncenin gün yüzüne çıkmasıyla oluşur. Ona göre ; toplumsal baskı, ahlak, inançlar nedeniyle kontrol altına alınmaya çalışılan isteklerin uykuda karşımıza çıkmasıdır. Rüyaların bilinç ve bilinçaltına dayalı oluşunu Jung da onaylamıştır. Ek olarak Jung rüyaların başka bir kaynaktan daha güç aldığını düşünmüştür. O kaynak da uyanıkken yaptığımız bazı hareketlerimizin telafisi ve sonuçlarıdır.

RÜYALARIN ÇEŞİTLERİ

Tarihsel süreçte rüyanın çeşitleri hakkında birçok varsayımda bulunulmuştur.  Psikofizyolojik rüyalar, Freud ve Jung’un varsaydığı bilinçaltı temelli rüyalardır. Fizikokimyasal rüyaları ise uyuşturucu veya ilaçlardan kaynaklı kimyasal rüyalar ile fiziksel bir temastan ya da ses, ışık gibi ortam özelliklerinin değişimi ile oluşan fiziksel kaynaklı rüyalar olarak ikiye ayırabiliriz. Bunların yanında psişik rüya türlerinin olduğunu varsayan kaynaklar da mevcut. Buna telepatik rüyalar örnek verilebilir ki bu rüyalarda kişi başka  bir kişinin rüyasına ulaşır. Maimonides Tıp Merkezi’ndeki  elektroansefalografi aygıtlarıyla çalışan Maimonides Rüya Laboratuvarı telepatik rüyalarla ilgili çalışmalarda bulunmuştur. En ilginç rüya tiplerinden biri ise benim fikrimce prekognitif rüyalardır ki bu rüyalar gelecekte gerçekleşecek bir olayı uyku sırasında görmekle oluşur. Lüsid rüyalar ise üzerine hala çalışmalar yapılan bir rüya tipidir. Lüsid rüyalarda rüya gören kişi rüya gördüğünün farkındadır ve hatta isterse rüyanın gidişatına yön verir. Bunların yanında rüyalar birçok sanat eserinin yaratılmasında da önayak olmuştur. Sanatçılar rüyalarında gördüklerinden yola çıkarak eser oluşturmuşlardır. Örnek vermek gerekirse Edgar Allan Poe, hikâyelerinin konusunu rüyalarından yola çıkarak oluşturmuştur.

İnsanlar için hala bir gizem olmaya devam eden rüyalar günlük hayatımızın bir parçası olmaya devam ediyor. Rüyalar hakkında birçok efsane, mit, varsayım bulunmakta. Gün geçtikçe de bunların sayısı artıyor. Bu teorilerden hangisinin doğru olduğunu ise zaman gösterecek.

Hepinize huzurlu rüyalar diliyorum:)

KAYNAKÇA VE İLERİ ARAŞTIRMA İÇİN:

  1.  ‘’Regularly Occurring Periods of Eye Motility, and Concomitant Phenomena, During Sleep’’ by Eugene Aserinsky, Nathaniel Kleitman: https://science.sciencemag.org/content/118/3062/273
  2. What Precognitive Dreams are Made of: The Nonlinear Dynamics of Tolerance of Ambiguity, Dream Recall, and Paranormal Belief by Rense Lange, Michael Schredl, James Houran: https://goertzel.org/dynapsyc/2000/Precog%20Dreams.htm
  3. Wikipedia ‘’Rapid Eye Movement Sleep’’ : https://en.wikipedia.org/wiki/Rapid_eye_movement_sleep
  4. Wikipedia ‘’Dream’’ : https://en.wikipedia.org/wiki/Dream
  5. Psychology Today ‘’Dreaming’’ https://www.psychologytoday.com/intl/basics/dreaming
  6. ”Why do we dream?”: https://www.youtube.com/watch?v=2W85Dwxx218

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.