Bilim ve Sanat Karması Bir Dal “Artistik Anatomi” ve Tarihi

Bilindiği gibi görsel algı, beyindeki tüm algı kanalları içinde en etkili olandır. Bir illüstrasyon, bir maket veya bir fotoğraf, sayfalarca anlatılabilecek türlü malzemeyi ve ayrıntıyı üzerinde barındırır. Bu yüzden görsel anlatım, eğitimin pek çok yerinde sıkça kullanılır. Bu alanlardan belki de en büyüğü tıp bilimleridir. Tıp eğitimi hayatımızın ilk yıllarından itibaren elimizden düşürmediğimiz anatomi atlasları; bugün halihazırda kullanılan pek çok görüntüleme yöntemi, üç boyutlu yazılımlar, gerçeğine en yakın şekilde tasarlanmış maketler düşünülürse bunun sadece küçük bir örneğidir. Sahi tüm bu kaynakların, daha kolay öğrenmemizi sağlayan ana ve yardımcı araç gereçlerin nasıl bir tarihi geçmişi var? Bilim ve sanat dediğimiz iki uç nokta nerede birleşiyor? Şu anki mevcut teknolojiler neler? Tüm bunlar ve daha fazlası bu yazımızda.

Klasik tanımlarla başlayalım; Tıbbi illüstrasyonlar, tıp ve sağlıkla ilgili konularda canlıların anatomik yapılarını, prosedürleri ve patolojik durumları gereksiz ya da dikkat dağıtan unsurlardan uzaklaşarak açıkça anlatmaktadır. Öyle ki, tıbbi içerikli bir kaynağın içinde konuyu destekleyici görsellerin olması konuya verilen önemi ve konunun hedef kitle tarafından kolay anlaşılır olmasını sağlamaktadır. (1)

Anatominin Tarihi

Bu illüstrasyonların ve çizimlerin tarihini incelemek istiyorsak öncelikle anatominin tarihine bakmamız gerekir.

İlk olarak M.Ö. 4. yy. da Büyük İskender tarafından kurulan kuramsal ve uygulamalı tıp eğitiminin yapıldığı İskenderiye’de ilk kadavra çalışmaları yapıldı. Çünkü bu dönemde ölü insan bedenlerini incelemek serbestti. Hatta İnsan vücudunun parçalanarak incelenmesi yasağının kaldırıldığı bir dönemde Anatominin babası kabul edilen Herophilos sinir sisteminin merkezi olan beyindeki karıncıkları inceleyerek beyin zarındaki sinüslerden birleşme yerlerini keşfetmiştir. M.Ö. 1. yüzyıldan günümüze ulaşan Roma duvar resimlerinde Herophilos’un tıbbi uygulamaları betimleme olarak yer almaktadır. (2)

Anatomiye olduğu kadar anatomi tarihine de katkıda bulunan araştırmacı Bergamalı Galenos çalışmalarını insana en çok benzeyen hayvan olan goriller üzerinde gerçekleştirmiş ve bunu şu sözleriyle dile getirmiştir: “İnsana en yakın hayvanların diseksiyonunu yaparsanız bunları insan üzerinde görme fırsatı bulduğunuzda edinmiş olduğunuz bilgiden yararlanabilirsiniz. Ancak hazırlıksızsanız insan üzerinde gördükleriniz de size bir şey ifade etmeyecektir.” Galenos’un en önemli eserlerinden ‘De Usu Partium’ (Vücut Parçalarının İşlevleri Üzerine) daki hatalarının çoğu da diseksiyonlarında hayvan kullanımından ileri gelmektedir. (5)

Bu arada 391 yılında İskenderiye Kütüphanesinin yakılmasıyla 700.000 ciltlik tıp kitabı da beraberinde yanmıştı. Çoğu bilim insanının eserlerine ulaşamamamızın sebebi bu olsa gerek.

Orta çağ Avrupası’nda kilisenin etkisi ile anatomi çalışmaları azalmış ve insan bedeni kutsal sayıldığı için insan diseksiyonu yasaklanmıştı. Bu yasaktan dolayı hekimlerin hayvan diseksiyonları üzerinden elde ettikleri yanlış bilgilerle hastaları tedavi etmeye çalışması ya da cerrahi girişimlerde bulunması pek çok hataya yol açmıştır (tıpkı yukarıda Galenos örneğindeki gibi).

Anatomi çalışmaları için bedenin kesilmesi 13. yy. başlarında Papa’nın karşı çıkmasına rağmen II. Frederik’in (1212-1250) izniyle tekrar başladı. İlk tıp okulunun açıldığı Bologna’da Mondino de Luzzi (1275-1321) ilk kitabı hazırlayarak ‘Anatominin Mimarı’ unvanını aldı. (2)

Rönesansın başlamasıyla sanatçılar hekimlerle birlikte kadavra çalışmalarına katıldılar. Öyle ki bu çalışmalar pek çok sanat eserine ilham oldu. Bu dönemde bilim ve sanatın iç içe girmesiyle “Artistik anatomi” kavramı oluştu.

Rönesans’ın en önemli bilim adamı Andreas Vesalius (1514-1564) idam edilen mahkûmların üzerinde bedenin iç yapısını inceledi. Bu diseksiyonlarda doğru bilgiler öğrenerek Galen’in dönemini sonlandırdı ve tıpta Rönesans’ı başlattı. Galen’in kalp, karaciğer, rahim üzerine yazdıklarının insan vücudunda olmadığını keşfederek gerçek anatomiyi inceledi. (2)

Vesalius’un kitabı, anatomi disiplininin sanatçılarla iş birliği içine girmesi ve sanatta yeni bir türün ortaya çıkmasının başlangıcı sayılabilir. Çünkü Vesalius’un kitabında yer alan çizimler günümüz standartlarına çok yakındır. Vesalius, anatomi konusundaki çalışmalarıyla hem sanatçılar için hem de anatomistler, doktorlar, bilim adamları için çok önemli, ufuk açıcı yayınlar yaptı. (4)

Anatomiden bahsedip Leonardo Da Vinci’den bahsetmemek olmaz. Yetenekleri arasında mimarlık, müzisyenlik, matematikçilik, fizikçilik, mühendislik, mucitlik ve ressamlığı barındıran bu deha, insan bedeninin dış hatlara yansıyan bölümlerini, duruşunu ve hareketini inceleyen anatomi dalının, yani artistik anatominin içeriğini ve anlamını belirlemiş ayrıca artistik anatominin fizyolojiden ve psikolojiden ayrı ele alınamayacağını belirtmiştir. Anatomiye merakı, insan kadavraları üzerinde çalışacak kadar fazladır. Morga giderek cesetleri kesip biçmiş, organların yapısını incelemiştir. (3-5)

Bu tarihlerden sonraki en önemli gelişme Dr. Henry Gray’in anatomi çalışmalarını kitap olarak yayımlamasıdır. 363 resim bulunan bu kitabın çizimleri Henry Vandyke Carter tarafından yapılır. Bugün dahi önemli ders kitaplarının başında gelir.

1973’te Johannes Sobotta, Sobotta Anatomi Atlasının ilk baskısını çıkarmıştır.

1989 da ise Frank Netter kendi anatomi atlasını yayınlamıştır. Hatta ilginç bir şekilde şu sözleri sarf eden Netter tıp eğitiminde tıbbi illüstrasyonların önemini de vurgulamıştır: “Yıllar önce patoloji, anatomi, cerrahi ve diğer tıp kollarında tıbbi illüstrasyonun eğitim açısından çok etkili olmadığını düşünmüştüm. Fakat tıbbi illüstrasyonun tarihine indiğim zaman resimlerin sadece öğretmede değil aynı zamanda cerrahinin gelişmesine katkı sağlayan hayati bir rolü olduğunu gördüm.”  (1)

İslam Tarihinde Anatomi

İslam tarihinde anatomiyle ilgili belki de en büyük eser Avicenna olarak da bilinen İbn-i Sina (980 – 1037) tarafından yazılmıştır.5 ciltten oluşan El Kanun Fi’t Tıb adlı eserinin 3. Cildi anatomi ve hastalıkları inceler. Ebu’l Kasım Zehravi (930-1013) Kitabü’t-Tasvir eseriyle cerrahi aletlerle birlikte 215 resim tasvir etmiştir. Osmanlıda ise tıpla ilgili çalışmalar 14. yy. da başlamıştır. Şirvanlı Şemseddin İtaki’nin (1570 – 1640) yazdığı “Risale-i Teşrih-i Ebdan ve Tercüman-ı Kibale-i Feylosofan” eserinde anatomik çizimler bulunur. Çizimler İtaki tarafından yapılmıştır. Osmanlı döneminde ilk tıp kitabı Şanizade Ataullah Efendi tarafından yazılmıştır. İçinde 56 adet renkli anatomi çizimi bulunduran bu kitap devlet erkanına sunulmuş ve İbn-i Sina’nın Kanun eserine benzetildiği için “Kanun-i Şanizade” ismi verilmiştir. (2)

Hekim – Sanatçı İş Birliği

Hekimler sanatçılarla birlikte çalışarak elde ettikleri bilgileri daha kolay bir şekilde kağıda aktardılar ve bu çizimleri kitaplarında kullandılar. Sanatçılar ise sahip oldukları anatomi bilgisi ile daha gerçekçi eserler yarattılar. Sanatçıların anatomi bilimine ilgileri o denli yoğundu ki, birçok kişi için sanatçı olmak, aynı zamanda anatomist olmak anlamına geliyordu. Öyle ki sanatçılar artık hekimlerin diseksiyonlarına katılmak yerine kendi diseksiyonlarını yapmaya başlamışlardı. (4) Hatta bu yüzden hekimler ve cerrahlar arasında bir çekişme olduğu da söylenir. Çünkü sanatçılar, insan kas ve kemik yapısına dair hastalıklara ve dokulara daha çok yoğunlaşmış doktorlardan çok daha fazla keşif yapmışlardı.  Floransalı heykeltıraşlardan biri olan Lorenzo Giberti 1448’den önce, heykeltıraşların ligament bağ dokusunu, kemikleri, kasları ve tendonları öğrenmek zorunda olduğuna inandı. Ona göre ‘İnsan bedenindeki kemikleri bilmeden kimse erkekçe’ bir heykel yapmayı başaramazdı. Antonio Pollaiuolo (1431/32–1498) ise her ne kadar günümüze kalan bir görsel kanıtı olmasa da insan bedeni üzerinde anatomik diseksiyon yaptığı bilinen ilk sanatçı olarak kabul ediliyor. (4)

Anatomi disiplinin gelişmesi, sadece tıp alanındaki gelişmeleri desteklemedi, aynı zamanda sanatta yeni türlerin ortaya çıkmasını sağladı. Sanatta ecorché olarak adlandırılan betimlemeler, her ne kadar anatomistlerin çalışmalarının tetiklediği bir tür olsa da sanatçıların anatomi alanına yaptığı desteğin de görselleşmiş biçimleridir. (Ecorché, derisi yüzülmüş, soyulmuş, sıyrılmış anlamına gelen Fransızca bir terimdir. Sanatta, anatomik yapıyı göstermek için bir figürün derisiz olarak betimlendiği resim ya da heykelleri ifade etmek için kullanılır.)  Bununla ilgili sayısız örnek eser var. Ama en azından birkaçını buraya ekleyebiliriz. Örneğin Antonio del Pollaiolo’nun “Çıplakların Savaşı” gravüründe bedenlerin anatomik yapısı muazzam bir şekilde resmedilmiş. Agostino Carlini’ nin “Kaçakçıyus” adlı eserinde ise, kaslar çarpıcı bir gerçeklikle gösterilmiştir. Damien Hirst’in “Bakire Anne” heykeli de (2005) Rönesans döneminin gözdesi olan ecorché çalışmalarının günümüz sanatında halen kullanılmakta olduğunun açık bir göstergesi olarak karşımızda duruyor.

Bugün Neler Kullanılıyor?

Teknolojideki gelişmeler her konuda olduğu gibi tıbbi illüstrasyonları da etkiledi. Günümüzde çizimler artık Adope Photoshop, Adope Illustrator, Coreldraw, Quark gibi programlar sayesinde 3 boyutlu bir şekilde resmediliyor ve daha gerçekçi olması sağlanıyor. Artık “Tıbbi illüstratörlük” adında bir meslek var. Üniversiteler bu alanda yeni bölümler açıyor. ABD’de 5, Kanada’da 1, İngiltere’de 3, Hollanda’da 1, Fransa’da 1 ve İsviçre’de 1 üniversitede bu bölüm okutuluyor. Ayrıca dünyadaki tıbbi illüstratörleri bir araya getiren bir kuruluş da var. AMI (Association of Medical Illustrators) olarak adlandırılan bu dernek yıllık konferanslar düzenliyor ve bünyesindeki üyelerine pek çok fırsat sunuyor. Ülkemizde ise Avrupa’daki tıp eğitiminin örnek alındığı Galatasaray’ı Mekteb-i Tıbbiyesi’nin 1841-1842 eğitim dönemi ders programına ilk defa resim dersleri konmuştur. Tıp öğrencisinin gördüğünü resmetmesi gerekli bulunmuştur. Ne var ki daha sonra bu ders müfredattan çıkarılmıştır. Şu anda tıp fakültelerinde böyle bir ders bulunmamakla birlikte bazı derslerde öğrencilerden çizim istenmektedir. (6)  Ayrıca 2006 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Tıbbi Resim Birimi kurulmuştur. Güzel Sanatlar Fakültelerinde ise “Artistik Anatomi” adında dersler verilmektedir.

Sonuca varacak olursak bilim ve sanat var olduklarından beri aslında birbirlerini besliyorlar. Bilimin kolay anlaşılabilmesi için sanata; sanatın ise kendini geliştirebilmesi için bilime ihtiyacı var. Eğitim ve meslek hayatımızda sık sık bu ikiliye denk gelecek gibiyiz. Umarım hayatımızdan hiç çıkmazlar. Bilimle ve sanatla kalın. 

KAYNAKÇA:

  1. Murat çeliker, serap yılmaz “tıbbi illüstrasyonun tıp bilimine katkısı” idil dergisi 2017, cilt 6, sayı 34,
  2. Mahbube Akar “cerrahi tekniklerin resimsel anlatımı” ART-SANAT 3/2015
  3. Bilim ve Teknik Ocak 1994 “Leonardo Da Vinci ve Anatomi”
  4. Nimet Keser “Sanat ve anatomi kavşağında bir tür: ecorchéler” Çukurova Üniversitesi 1. Uluslararası sanat araştırmaları sempozyumu
  5. Aylin Ersoy Altınok “Artistik Anatomi ve Güzel Sanatlardaki Yeri” (tez çalışması)
  6. Mahbube Akar “Tıp Eğitiminde Görsel Sanatın Etkisi” Sosyoloji Dergisi, 3. Dizi, 30. Sayı, 2015/1

Esra ESMER

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4 öğrencisi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.