ÇEVRE İLE ARAMIZDA BİLİNMEYEN BİR BAĞ: BAĞIRSAKLAR

Mesleğimiz, hobilerimiz ya da fobilerimiz, kurduğumuz arkadaşlıklar, sorunları yönetme biçimimiz, herhangi bir konuda kendi nedenlerimize göre yaptığımız tercihler ve daha nicesi…

Şüphesiz kişilik olarak nitelendirdiğimiz bu geniş kümenin daha birçok elemanı bulunuyor. Çevrenin kişiliğimizi şekillendirmede çok önemli bir rolü olsa da sanılanın aksine etkileyici faktörlerin %50’si kalıtsaldır.

Dahası ikinci beyin olarak adlandırılan mikrobiyotanın davranış şekillerimizi etkilediğine dair kanıtlar gün geçtikçe artıyor. Özellikle depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik rahatsızlıklarla mikrobiyota arasında bulunan bağlantılar bu hastalıklar için yeni tedavi yöntemlerine kapı aralıyor.

Hatta gastrointestinal problemlerin sıklıkla eşlik ettiği otizme sahip bireyler üzerinde yapılan bir fekal transplantasyon işlemi sonucunda bireylerin sadece gastrointestinal rahatsızlıklarının değil aynı zamanda sosyal davranış biçimlerinin de iyileşme gösterdiği belirtilmiştir. 

Mart 2020’de “Human Microbiome Journal” da yayımlanan bir makalede ise insan mikrobiyotasındaki mikroorganizma içeriği ve çeşitliliğinin, kişisel özelliklere nasıl etki ettiği araştırıldı. Çalışma 4 farklı kıta ve 20 farklı ülkeden toplam 655 katılımcıyla yapıldı. Her birinden fekal bir örnek alındı ve davranışsal özellikler, beslenme şekli, yaşam tarzı ve sosyodemografi gibi totalde 44 özelliği değerlendiren bir anket uygulandı.

Ayrıca bireylere doğum şekilleri, bebekken nasıl beslendikleri, son 6 ayda antibiyotik kullanımları ve probiyotik takviyesi alıp almadıkları da soruldu.

Fekal örnek tahlil sonuçları ve anket cevaplarının karşılaştırılmasıyla birtakım çıkarımlar yapıldı. 

Sonuçlara göre bağırsaklarımızda bulunan 7 bakteri cinsi davranışlarımızı yakından etkiliyor. Örneğin sosyallik derecesi fazla olan kişiler Akkermansia, Lactococcus ve Oscillospira türlerini daha çok barındırırken Desulfovibrio ve Sutterella türlerinin miktarı bu kişilerde daha az bulundu.

Önceki araştırmalarda Oscillospira türünün düşük miktarlarının inflamatuvar hastalıklarla ilişkili olduğu ve Akkermansia türünün de antiinflamatuvar özelliğinin bulunduğu gösterilmişti.

Desulfovibrio türünün ise otizmli bireylerde oldukça fazla bulunduğu biliniyor. Hatta otizm patofizyolojisinde önemli bir rolü olduğu öne sürülüyor.

Nevrotik eğilimleri fazla olan kişilerin Corynebacterium ve Streptococcus türlerini daha az içerdikleri ortaya çıktı. Bu sonuç, üzerlerinde depresyon oluşturulan ratlarda Corynebacterium türlerinin azalmasıyla sonuçlanan bir deneyle de uygunluk gösteriyor.

Mikrobiyotanın total bakteri çeşitliliği de incelenmiş ve bununla ilgili bazı yorumlamalar yapılmıştır.  

Araştırmaya göre mikrobiyota çeşitliliği daha fazla olan kişiler sosyal hayatlarında da aktif kişiler olarak karşımıza çıkıyor. Nispeten daha az bakteri çeşitliliğine sahip kişilerin ise yaşamlarında daha az networke sahip olduğu görülüyor. Ancak bu iki olgunun hangisinin neden, hangisinin sonuç olduğu şu an için çözülememiştir.

Son olarak bağırsaklarımızdaki bakteri çeşitliliğinin pek çok faydası daha olduğunu biliyoruz. Enfeksiyonlara karşı vücudun direncini artırıyor, immün fonksiyonu iyileştiriyor ve allerjen riskini azaltıyor. Sanırım vücudumuzdaki bu küçük misafirlerin etkilerini öğrendikçe şaşırmaya devam edeceğiz.😊

Kaynakça: Johnson, K. V.-A. (2020). Gut microbiome composition and diversity are related to human personality. Human Microbiome Journal, 1-15

Görseller:

Esra ESMER

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem 4 öğrencisi.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.