Türk Antropolojisinde Türk Tarih Tezi’nin Önemi

Türkiye’de antropolojinin kurumsallaşmasıyla ulus inşası sürecinin ve bu sürecin en önemli bileşeni olan Türk Tarih Tezi’nin ilişkisine bakmamız gerekir. Türk Tarih Tezi, devletin manipülasyonuyla dönemin tarihçileri, ideologları ve bilim insanları tarafından hazırlanmış; yine devletin en önemli kurumlarından olan Türk Tarih Kurumu tarafından propagandası yapılmıştır.

Tez, 1932 yılında Türk Tarih Kurumu tarafından organize edilen Birinci Türk Tarih Kongresi’nde çeşitli bilim dallarının temsilcileri tarafından savunulmuştur. Atatürk tüm oturumlara katılıp bildirileri dinlemiştir. Kongrenin amacı Tez’in teorik temelini formüle etmek ve Tez’i destekleyecek bilimsel araştırmaları teşvik etmektir. Pozitivist bir bilim olarak antropoloji, sağlayacağı sağlam kanıtlar açısından son derece önemli bir bilim olarak kongrede ön plana çıkmıştır. Tezin temel argümanı, Türklerin prehistorik çağlara uzanan ortak ırksal, dilsel ve kültürel bir kökene sahip olduklarıdır. Türkler, ana vatanı Orta Asya olan ve orada büyük bir uygarlık kurmuş olan bir topluluktur. Bu topluluk, Orta Asya’dan göç dalgalarıyla dünyanın çeşitli yerlerine yayılmış ve büyük uygarlıkları kurmuşlardır. Tezin o dönemde Avrupa’da, özellikle de Almanya’da çok popüler olan Hint-Avrupalı ya da Aryan tezini referans aldığı çok açıktır. Aryan ırkın kökenini Orta Asya’da arayan 19. yüzyıla özgü yaklaşımı esas alan İnan’a göre Türkler Orta Asya’nın en eski halkı olduğuna göre Aryanların da atasıdır.

 Afet İnan’ın tezi açıklaması sırasındaki açıklamaları şu şekildedir:

‘’ Türkün ana yurdu, Orta Asya yaylasıdır!… Bu yurdun bel kemiği, Altaylar-Pamir mıntıkasıdır. Türkler bu beşikte, en az milâttan 9000 yıl evvel, kültür sahibi bir ırk olmuş bulunuyordu. (…) Arîler denilen insanlar, Hindikuş dağlarını işgal eden insanlardır. Bu insanlar, Hindistan’a, buralardan gideceklerdir; buradan garba gidecekler de olacaktır. Bu insanların Altay-Pamir halkından başka bir şey olmadığı meydandadır. (…)Binaenaleyh, orada, büyük Türk ailesinden başka ve ondan ayrı “İndo-Europen” namı altında bir ırk yaratmaya kalkışmak tabiata isyan olur. (…) bugünün Türk çocukları, biliyor ve bildirecektir ki, onlar, 400 çadırlı bir aşiretten değil, on binlerce yıllık, Arî, medeni, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir.’’

Türklerle Hititler arasında Atasal bir bağ kurularak da Türklerin tarihin başlangıcından beri Anadolu’nun esas halkı olduğu öne sürülüyordu.

  Ayrıca Afet İnan’ın açıklamalarının devamında ise şunlar geçmektedir:

‘’ Bir de, şunu iyi bilmek lâzımdır ki, kadîm Etilerimiz, atalarımız, bugünkü yurdumuzun ilk ve otokton sakini ve sahibi olmuşlardır. Burasını, binlerce yıl evvel ana yurdun yerine, öz yurt yapmışlardır.’’

Tezin iddialarından biri de Türklerin Avrupa’nın ana ırk unsurlarından biri olan Alpin tipli brakisefal ırkın üyesi hatta bu ırkın atası olduğu, sarı ırkla bir ilişkisinin bulunmadığıdır. Antropoloji burada devreye girmektedir: Antropolojik araştırmalarla Türkiye’de yaşayan ve geçmişte yaşamış insanların ırksal özellikleri araştırılacak, tarih öncesinden günümüze devamlılık gösteren hâkim ırksal özellikler bulunacak ve Türk ırkının gerçek yeri dünyaya tanıtılacaktır.

Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz Kansu hocamız tezde Türk Irkının özelliklerinden şöyle bahsetmiştir:

‘’ Vasatinin üstünde bir boy (167,59), brakisefal bir kafa, Leptosop (ince uzun) bir burun, kulaklar vasati dediğimiz bir eb’atta bulunuyor. Mongol gözü yok. Bu tip, avrupaî denilen Alp adamının tipinin aynidir. Hiç fark yoktur. (…) Avrupaî tip dediğimiz bu tip nereden gelmiştir? Bunu Avrupa’ya mı bağlayacaksınız? Yoksa Avrupa’yı ona mı? Tereddütsüz cevabını derhal verelim ki brakisefal Avrupa bize bağlıdır.’’

 Kongrenin hemen ardından Atatürk’ün emriyle başkent Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (DTCF) kurulmuş ve İstanbul’daki Antropoloji Tetkikat Merkezi de tüm kadrosu, ekipmanı ve inceleme materyalleriyle buraya taşınmıştır. Tetkikat Merkezi bir antropoloji bölümüne dönüşmüş ve iskelet kalıntılarının inceleneceği bir de laboratuvar kurulmuştur. Antropolojik olarak Türk ırkının temel özelliklerini bulmak için tasarlanmış en tipik ve bu ölçekteki tek çalışma Afet İnan’ın doktora tezidir. 1937’de yapılan bu dev projede Türkiye’nin farklı bölgelerinde yaşayan 64 bin kişi üzerinde antropometrik ölçümler alınmıştır.17 İnan’ın Pittard danışmanlığında yaptığı bu doktora tezi 1939 yılında Geneva(Cenova)Üniversitesi’nde kabul edilir. Tezin sonuçları şunlardır:

‘’ Türk ırkı ortak özellikler gösteren homojen bir ırktır; sarı ırkın etkisi çok azdır; Türkler ya da Türk ırkı, brakisefal kafa tipine sahip Alpin ırkın bir koludur.’’

Özetle Türk Tarih Tezi Batı’nın Türklerle ilgili önyargısını yıkmak ve Türklerin uygarlık kurma yeteneğine sahip, gelişmiş (sarı ırk gibi ilkel olmayan), Avrupalı beyaz bir ırk olduğunu ispatlamak derdindedir. Hititleri de bu ırkın bir parçası kabul eden Tez, Anadolu’nun binlerce yıldır Türklerin vatanı olduğu da vurgulamaktadır. Tez, daha çok Batıya karşı bir “savunma milliyetçiliği” aracıdır. Ayrıca Tez, yükselen Germen ırkçılığının karşısına Alpinizmi koymaya çalışan Fransız-İsviçre antropolojisi tarafından da desteklenmiştir.

KAYNAKÇA

Anadolu’nun Irk Tarihi Üzerine Antropolojik / Bir Tetkik 1.Cilt Ord. Prof. Dr. Şevket Kansu

Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Devrimi / Prof. Dr. Ayşe Afet İnan

1.Türk Tarih Kurumu Kongresi / Ord. Prof. Dr. Şevket Kansu / TTK sitesi-Kongre Tutanakları https://drive.google.com/file/d/0B7liBn5XLsAfMWRvM1JEdVBLeW8/view

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.