Selçuklularda Tıp Eğitimi

Her ilmî sahada olduğu gibi, tıp alanındaki gelişmelerde tarihi birikimle taşların üst üste koyulmasıyla elde edilmiştir. Günümüz teknoloji çağındaki, muazzam gelişmeler de hiç şüphesiz bir kültürün bir birikimin neticesidir. Bu yazıda da, hem ülkemiz tıbbının hem dünya tıbbının gelişiminde mühim bir yeri olan Selçuklularda tıp eğitimini ele alacağız.

Anadolu’daki tıp eğitiminin geçmişine baktığımızda dört asır boyunca Selçuklu, altı asır boyunca da Osmanlı’nın izlerini görmekteyiz. Esasında kaynakları incelediğimizde, tıp eğitiminin temellerinin Selçuklular tarafından atıldığını Osmanlıların da bu kültürü aynen devam ettirdiğini görüyoruz.

Fakat ne yazık ki, Selçuklular dönemindeki tıpla ilgili bilgilerimiz çok kısıtlı. Çünkü, Selçukluların dört asırlık tıp esasları maalesef dünya tıp tarihi kitaplarına ayrıca yazılmamış ve bu tababet de, tabipleri ve müesseseleri de Araplığa mal edilerek değerlendirilmiştir.

Bu konuda ‘Selçuk Tababeti’ adlı kitabında Süheyl Ünver “ Biz selçuklu tababetine ait bir temel bulsaydık şüphesiz bir kat ilavesine çalışırdık ” demektedir.

Selçuklu dönemindeki tıp eğitimine gelecek olursak:

Teorik dersler

Önce tıp eğitimine başlayan öğrencilerin teorik bilgileri eski tıp üstadlarının eserlerini ezberleyerek öğrenmeleri gerekir. Hocalar, tıp öğrencilerine çeşitli hastalık olgularını, Galenos, er-Razi, İbn Sina,Hipokrat gibi eski üstadların eserlerine ve kendi görüşlerine göre değerlendirerek anlatırlardı. Pratiğe dayalı teorik derslerin analizinin nasıl yapılacağını öğretirlerdi. Bu teorik dersler her gün üç saat sürüyordu.

Pratik dersler

Türkler, tıp eğitimini eskiden beri câri usullerle daima hasta başında uygulamalı olarak yapmıştır. Hastanın başucunda serîr (yatırıp kontrol altında bulundurarak hastaya bakmak, kliniğe yatırmak) dersleri verilmiştir.

Teorik bilgilerin hastanelerden elde edilecek tıp pratiği ile takviyesinden şu şekilde bahsedilir: “Bu sanatta öğrenciye düşen işler arasında evvela devamlı surette hastanelerde ve oradaki sakinlerin içinde bulunduğu şartları devamlı olarak göz önünde bulundurması gerekmektedir. Bu görevi, en yetenekli tıp hocalarının refakatinde, hastaların göstermiş olduğu semptomları görerek ve okumuş olduğu değişiklikleri zihninde muhafaza ederek, bunlardan iyi veya kötü endikasyonlar çıkaracaktır. Eğer öğrenci böyle davranacak olursa, bu sanatta en yüksek dereceye erişecektir”.

Selçuklu medeniyetindeki tıbbi uygulamalardaki bilgi kaynağı, İslam dünyasında kabul gören öğretiler ve 4 unsur (hılt) kuramıdır. Ayrıca; nabız, cilt rengi ve idrar muayenesinin de ayrı bir yeri vardı.

İbn Sina Kânûn’unda, tıp eğitiminde nabızla teşhisin çok önemli olduğundan bahisle, tıp öğrencilerinin bunun için matematik ile mantık bilmesini ve müzik eğitimi yapmış olmasını, nabzın ritmini ve ahengini iyi tespit ederek sağlıklı teşhis koyabilmesi bakımından önemli saymaktadır.

Bir sonraki yazıda, Selçuklu tıbbını irdelemeye devam edeceğiz, kalın sağlıcakla.

Emrullah Şimşek

Kaynakça:

Ünver AS. Selçuk Tababeti (XI-XIV. Asırlar). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları; 2014. p. 47-51.

Keskinbora HK. Selçuklu Darüşşifalarında Tıp Eğitimi ve Dünyaya Olan Etkileri. Usmanbaş Ö, editör. İslam Tıbbı. Ankara: Türkiye Klinikleri; 2018. p.1-14.

Emrullah Şimşek

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi 3.sınıf öğrencisi II Mail: simsekemrullah@ogr.iu.edu.tr

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.