Serebrovasküler Hastalık

Serebrovasküler hastalık (SVH), bir beyin bölgesinin iskemi veya kanama sonucu kalıcı ya da geçici olarak etkilenmesi ve/veya beyni ilgilendiren bir ya da daha fazla kan damarının primer patolojik hasarı olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre inme, ani gelişen, 24 saatten fazla süren ya da bu süre içinde ölüm ile sonlanan, vasküler nedenden başka bir neden ortaya konulamayan ve fokal veya jeneralize nörolojik defisittir.

SVO, sebepleri ve sonuçları yönünden oldukça heterojen bir hastalıktır. Tedavi yöntemleri sebebe göre farklılık gösterir. Hastalar tamamen iyileşebileceği gibi farklı derecelerde nörolojik defisit kalabilir ve hatta ölümle sonuçlanabilir. Altmış yaş üstü nüfusta kardiyovasküler hastalıklardan sonra serebrovasküler hastalıklar dünyada ikinci sırada ölüm nedenidir. Sakatlık ve işgücü kaybının ise birinci nedenidir. Türkiye’de sosyal güvenlik kurumu verileri baz alınarak yapılan bir çalışmada, 2008-2013 yılları arasında 400 bin kişinin SVO nedeniyle öldüğü ve yaklaşık 1.5 milyon kişinin etkilendiği, prevelansının ise %2,2 olduğu gösterilmiştir.

İnme iki ana tipe ayrılır:

İskemik inme olguların büyük bir kısmından sorumludur. İskemik inme beyni besleyen bir arterin tıkanarak doku ölümü ve nörolojik defisitlere yol açması durumudur. Bu durum ateroskleroz, kardiyoembolizm veya küçük damar hastalığına sekonder olabilir.

Hemorajik inme beyin damarlarından birinin rüptürü sonucu gelişir. Hemorajik inmeler spontan intraserebral kanama ve subaraknoid kanamayı kapsar. İntraserebral kanama genellikle hipertansif küçük damar hastalığı veya serebral amiloid anjiopatinin sonucu olarak gelişir. Subaraknoid kanama ise subaraknoid boşluğa olan kanamadır. Bu durumun nedeni olguların %85’inde anevrizma rüptürüdür. Serebral venöz tromboz ise beynin ven ve sinüslerinin trombozu tablosudur. 

Yaklaşık olarak inmelerin %80’ini iskemik inme iken, %20’sini hemorajik inme oluşturmaktadır.

İnmede risk faktörleri, değiştirilemeyen risk faktörleri ve değiştirilebilir risk faktörleri olarak ayrılmaktadır. Değiştirilebilir risk faktörlerini tanımak ve bunlarla mücadele etmek hastalığı önlemede çok önemlidir.

Yaş, cinsiyet, düşük doğum ağırlığı, ırk ve genetik faktörler değiştirilemeyen risk faktörlerini oluşturmaktadır. Değiştirilebilir risk faktörleri arasında kesinleşmiş olanlar; hipertansiyon, diyabetes mellitus, sigara, dislipidemi, atriyal fibrilasyon, diğer kalp hastalıkları, asemptomatik karotis arter stenozu, orak hücreli anemi, postmenopozal hormon tedavisi, oral kontraseptif kullanımı, diyet ve beslenme, fiziksel inaktivite ve obezitedir. Değiştirlebilir risk faktörlerinden daha az kesinleşmiş olanlar; migren, metabolik sendrom, alkol kullanımı, ilaç bağımlılığı, uykuda solunum bozukluğu, hiperhomosisteinemi, lipoprotein-a artışı, hiperkoagülabilite ve enflamasyon-enfeksiyondur.

İnmenin %70’i ilk inme olduğu için primer koruma önemlidir. Bu nedenle değiştirilebilir risk faktörleri üzerinde yoğunlaşılmaktadır. Bunların arasından da sağlıksız beslenme, fiziksel aktivitede eksiklik, sigara kullanımı ve alkolün zararlı kullanımı ön plana çıkmaktadır. Yani bulaşıcı olmayan bu hastalıkların çoğu, bu 4 temel davranışsal risk faktörünün azaltılmasıyla önlenebilmektedir.

Bu konuyla ilgili olarak Avrupa Sağlık Ağı’nın önerileri:

Tuz tüketiminin azaltılması

Meyve ve sebze tüketiminin arttırılması

Doymuş yağ ve trans yağ asitleri tüketiminin azaltılması

Bedensel aktivitenin artırılması

Vücut kütle indeksi (VKİ)’nin azaltılmasıdır.

Bireylerde farkındalık oluşturma, varsa diyete uyumunu kolaylaştırma, tekrarlayan görüşmeler ve motivasyonel görüşmelerle Avrupa Sağlık Ağı’nın önerileri teşvik edilebilir ve böylece vasküler hastalığa yol açan risk faktörleri gelişimi geciktirilebilir / azaltılabilir.

Oldukça sık görülen ve ölümle sonuçlanabilecek bu hastalığın önlenmesi, hastalık oluşmuşsa erken tanısı önem taşır. Son 20 yılda tanı ve tedavi alanındaki gelişmeler sayesinde SVO’ya bağlı ölüm oranlarında belirgin azalma görülmüş olup 2000 yılında %35,8 olan ölüm oranı 2010 yılına gelindiğinde %22,8’lere düşmüştür. SVO’da öncelikle iskemik ya da hemorajik ayrımın yapılması, lezyon büyüklüğünün ve yaşının belirlenmesi, vasküler kökenli ise etkilenen damar ya da damarların belirlenmesi, damarın ne kadar etkilendiğinin ve kollateral durumun değerlendirilmesi ve kurtarılabilir parankimin değerlendirilmesi tedavi seçimi açısından önem taşımaktadır.

KAYNAKÇA:

  1. Silvestrelli G, Paciaroni M, Caso V et al. Risk factors and stroke subtypes: results of five consecutive years of the perugia stroke registry, Clinical and Experimental Hypertension 2006;28:279-86.
  2. WHO MONICA Project Principal Investigators, The World Health Organisation MONICA Project (Monitoring Trends and Determinants in Cardiovascular Diseases): A major collaboration. J Clin Epidemiol 1988;41:105-14.
  3. Goldstein LB, Bushnell CD, Adams RJ, Chaturvedi S, Creager MA. Guidelines for the Primary Prevention of Stroke: A Guideline for Healthcare Professionals From the American Heart Association/American Stroke Association. Stroke 2011;42:517-84.
  4. http://turkradyolojiseminerleri.org/sayilar/12/buyuk/198-210.pdf
  5. http://www.turkiyeklinikleri.com/article/tr-serebrovaskuler-hastaliklar-patogenezi-78886.html
  6. https://www.who.int/topics/cerebrovascular_accident/en/
  7. Ankara Med J, 2015, 15(2):106-113 DOI:10.17098/amj.48090
  8. Ankara Med J, 2015, 15(4):196-208 DOI: 10.17098/amj.79435

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.