YÜZÜN YENİDEN YAPILANDIRILMASI: ARTİSTİK Mİ ANATOMİK Mİ?

   Yüzün anatomisi ve doğal yapısına uygun yeniden yapılandırmalar genel olarak iki temel alanda kullanılıyor: adli araştırmalar ve arkeoloji. Adli tıpta ölüm gerçekleştikten sonra kimliği belli olmayan kişilerin kimliğini belirlemede yardımcı olurken arkeolojide zamanla böcekler ve çeşitli canlılar tarafından büyük hasarlara uğramış iskelet kalıntılarından üç boyutlu tahmini yüz görüntüleri oluşturmada kullanılıyor.

Adli yüz antropolojisi özellikle fazla sayılarda can kaybının olduğu felaketlerde kullanılıyor fakat bunun pek de sağlıklı olduğu söylenemez çünkü bu felaketlerde ceset sayısının fazlalığından dolayı yavaşlayan kimlik belirleme işlemlerinden dolayı yüzde çeşitli değişiklikler meydana gelebiliyor ya da felaket sırasında yüz o kadar hasar alıyor ki kimse tarafından kimlik tam olarak belirlenemeyebiliyor. İstatiksel bir örnek vermek gerekirse 12 Ekim 2002’de Bali’de gerçekleşen bombalı saldırı sonucunda kadavraların  %50’sinin kimliklerinin yanlış belirlendiği ortaya çıkmıştır.

Yüz yeniden yapılandırmasının en temel aracı tanınmayacak durumdaki yüz kalıntılarından in vivo bir tahmini yüz oluşturmaktır. Fakat bu yeniden yapılandırmanın kimlik belirlemede bir kanıt değil bir araç olduğunu vurgulamak gerekir.

   14 yüz kemiği ve 8 kraniyel olmak üzere kafatası toplam 22 kemikten oluşmaktadır. Büyüme ve gelişim sırasında yumuşak dokuda meydana gelen küçük değişiklikler bile yüzün görünüşünü büyük oranda etkilemektedir. (Landau, 1989; Bruce & Young, 1998)

Artistik anatominin başlangıcı Gaetano Guilio Zumbo (1656-1701)nun çürüyen vücut parçalarını konu alan çalışmalarıyla oldu. En ünlü eserlerinden biri gerçek bir kafatası üzerine balmumuyla kasları üç boyutlu olarak gösterdiği eserdir.

Eski çağlara ait kafataslarının yeniden yapılandırılmış biçimleri bilim insanları tarafından eleştiri topluyor. Bilim insanları yeniden yapılandırmanın öznel olduğunu, sanatçıların bir şeyler ekleyip çıkarabileceğini ve sanatçının yeteneğine göre uyuşma oranının değişebileceğini savunuyorlar.

Yeniden yapılanmış yüzün gerçek yüze uygun olması özellikle adli araştırmalar ve buna dayalı davalar için çok önemlidir. Eğer yeniden yapılandırılmış bir yüz ve o yüze sahip kişinin akrabaları ya da tanıdıkları varsa yüksek oranda doğru eşleştirmeler gerçekleşmektedir. Fakat yeniden yapılandırılmış yüzün kimliğini belirleyecek bir tanık yoksa eşleştirmeler hangi oranla doğru yapılır? Bu sorunun cevabını merak eden Kemp ve arkadaşları 1997 yılında bir deney gerçekleştirmiştir. Belli sayıda yeniden yapılandırılmış yüz ve bu yüzlerin asıl sahibi olan insanların ölüm öncesi fotoğraflarını vererek eşleştirme yapılması istenmiştir. Deneyin sonucunda %10 kadar düşen eşlenme doğruluğu gözlemlenmiştir. Arka plan ve yüz ekspresyonlarındaki değişim sonrasında ise bu oran daha da azalmıştır.

Bu şekilde insanlar tarafından benzerliğe bakılarak tanı koyulan yöntemin mantıksız olduğu düşünülmüştür. Onun yerine yüz havuzu ve antropometri yöntemlerinin kullanılması tavsiye edilmiştir. Yüz havuzu daha önce tahmin edilmeye çalışılmış tüm yüzlerin datasının olduğu bir bilgi havuzudur. Cinsiyet, ırk gibi çeşitli özellikleri kullanarak yüzün havuzdaki en yakın olduğu diğer yüzü bulmaya çalışır. Benzeyen yüzleri de kendi içinde benzeme yüzdeliğine göre gösterir. Antropometri yöntemi ise bilgisayar CT tarama yöntemiyle yüzü sanal olarak üç boyutlu oluşturur. Bu taramalarda 2 mm gibi küçük hatalar görülebilir. En çok hatanın görüldüğü yerin kulaklar ve dudak olduğu belirlenmiştir.

Yüz yeniden yapılandırılması üç aşama ile gerçekleşir: anatomik modelleme, morfolojinin belirlenmesi ve sonucu halka sunma.

1)Anatomik Modelleme:

Yüzümüzdeki kaslar ve bunların bağlanışları varyasyonları ortaya çıkarmaktadır. Araştırmalara göre kas hacmi ve aktivitesi kraniyel morfolojiyi direkt olarak etkilemektedir. Temporalis kas bağlantısı temporal kemiğin yüzeyinden görülebilir. Masseter kasının inferior sınırı çenede, zigomatik kas kökenleri zigomatik kemiklerde görülebilir. Gerasimov’un gözlemlerine göre yanak kemiklerinin ağır ve birbirinden uzak olduğu durumlarda zygomaticus major ve minor kas kökleri zigomatik kemiğin kemiğin anterior yüzeyinde bulunurken tam tersi durumda kas kökleri zigomatik kemiğin lateral yüzeyiyle bağlantı yapar.

2)Morfolojinin Belirlenmesi:

Göz morfolojisini belirlemede Whitnall ve Wolff’un araştırmaları kullanılırken burunda Gerasimov, dudakta Angel ve Gerasimov tarafından yapılan araştırmalar kullanılmaktadır. Deri ise genel datadan gelen bilgilerle tahmin edilmektedir. Çünkü deride kesin bir sonuca varmak için gözden geçirilmesi ve bilinmesi gereken birçok kriter vardır ve genellikle de bunlar hakkında bilgi yoktur. Bu kriterler içerisinde yaş, sigara içme durumu, uyuma pozisyonu, güneş yanıkları ve daha birçok örnek bulunmaktadır. Sonuç olarak en azından yüzün %67’si bilimsel temellere dayanarak modellenebilir. Modellenmesi en zor olanlar dudak ve kulaklardır. Gözlük kullanımı ya da saç gibi faktörler de büyük etkiler oluşturmaktadır.

3. aşama olarak da toplanan bilgilerin halka sunulması gerçekleştirilir.

Adli davalarda yapılandırılan yüzün kişiyle eşleşmesi gerekirken arkeolojik araştırmalarda böyle bir şart aranmamaktadır. Bu yüzden kalıntılardan çıkan bilgilerin kullanılmasının yanında yüzü yeniden yapılandıran kişi saç, göz rengi gibi bazı özellikleri öznel bir biçimde yansıtır.

Antik Mısır’da mumyalanmış ve incelenebilecek birçok kafatası bulunmaktadır. Bazıları kimyasal ayrıştırıcılar tarafından hasar görmüştür. Daha fazla zarara uğramaması için bilgisayarla CT tarama yöntemi kullanarak üç boyutlu görüntüler ortaya çıkarılır. Hatta bazen mumyalarda kalıntı olarak bulunan saç gibi materyaller de görselleştirmede yardımcı olur. Arkeoloji kalıntılardan yeniden yapılandırmanın en büyük örneklerinden ikisi Grauballe Man ve Clonycavan Man’dir.

Arkeolojik kazılarda bulunan bazı kafataslarında ise yara ve iyileşme izleri bulunmuştur. Buna dayanarak bilimsel olarak yüzde bir hasar ya da iz olduğunu ortaya çıkabiliriz. Yine de yeniden yapılandırma sırasında bu yaranın izinin yüze uygulanması artistik farklılıklar ortaya çıkarabilir.

Kafatasından yüzün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili son çalışmalardan bir örnek vermek gerekirse Alman besteci Johann Sebastian Bach’ın portresini örnek verebiliriz. Kafatası taramaları ve Bach’a ait portreye dayanarak üç boyutlu olarak yüz yeniden yapılandırılmıştır.

   Sonuç olarak; artistik yetenekler kas sistemini ortaya koymak için kullanılabilirken asıl yüzle anatomik uyumluluk sağlandığında artistik eklemeleri işin içine dahil etmemek gerekmektedir. Yüz morfolojisi belirlenirken kulaklar ve dudak dışında kesinlikle kanıtlar kullanılmalıdır fakat dudak ve kulakların ortaya çıkarılması bilimsel yöntemlerle kesin sonuca ulaşamadığından artistik yetenekler kullanılabilir. Derinin oluşturulmasında ise genel data havuzuna paralel gitmek daha mantıklıyken arkeolojik kazılarda bulunan kafatasları için artistik eklemeler yapılabilir.

Yüzün nasıl yeniden yapılandırdığıyla ilgili bir video izlemek isterseniz tıklayabilirsiniz:

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/8/8d/Woman_of_Naharon_-_timelapse_of_forensic_facial_reconstruction.ogv

KAYNAKÇA VE İLERİ ARAŞTIRMA İÇİN:

https://www.crimemuseum.org/crime-library/forensic-investigation/facial-reconstruction/#:~:text=Facial%20reconstruction%20is%20a%20method,but%20it’s%20not%20a%20requirement.

https://www.nationalgeographic.com/culture/2019/01/facial-reconstruction-history-england-uk/

https://en.wikipedia.org/wiki/Forensic_facial_reconstruction

https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/20447245/?from_term=face+anatomy&from_filter=simsearch2.ffrft&from_page=4&from_pos=4

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.