BEETHOVEN İŞİTME KAYBINA RAĞMEN NASIL BESTE YAPABİLDİ?

Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Ludwig van Beethoven (1770-1827) Almanya’nın Bonn şehrinde doğmuştur. İlk öğretmeni kendi babasıdır. Küçüklüğünden itibaren müzikle yaşayan Beethoven 16 yaylı dörtlüsü, 32 piyano sonatı, 5 piyano konçertosu, 9 senfonisi ve ‘’Fidelio’’ adında bir adet opera eseri bulunmaktadır. En çok bilinen eserlerinden biri olan ve günümüzde Avrupa Birliği Marşı olarak da kullanılan 9. Senfoni’yi, ise işitme yetisini tamamen kaybettiğinde yazmıştır. Bu bilgiyi öğrendiğinizde sizin de aklınıza ‘’Peki bu ünlü besteci nasıl işitme kaybına rağmen şaheserler yaratabiliyor?’’ sorusu gelmiştir. İsterseniz bu sorunun cevabını öğrenmek için Beethoven’ın müzik hayatına göz atalım.

Beethoven’ın kariyeri genellikle üç bölümde incelenir: erken, orta ve son. Erken dönem çocukluğuyla başlar ki o zamanlarda babasından ve çeşitli öğretmenlerden dersler alarak küçük topluluklar önünde sanatını icra etmiştir. 21 yaşına geldiğinde ise Viyana’ya giderek ünlü besteci Joseph Haydn ile çalışmaya başlar. 1802 yılında son bulacak erken dönemi sırasında Mozart ve Haydn gibi değerli sanatçılardan öğrendikleriyle daha uzun ve tutkulu besteler yapmaya başlar ve genelde Viyana stili kompozisyonlarda ustalaşmaya çalışır. Erken dönemin sonlarına doğru beste yazmakta oldukça hızlanan ünlü bestekâr kısa zaman dilimleri içerisinde birçok sanat seri ortaya çıkarır. Bu dönem aynı zamanda orta döneme geçiş olarak da değerlendirilir.

Orta dönem aynı zamanda destansı-kahramansı dönem olarak da bilinir. Bu periyot ‘’Eroica Senfonisi’’ ile başlamaktadır. Kariyerinin orta periyodunda depresyondan muzdarip olan Beethoven’ın bu ruhsal durumunun müziğine yansıması açıkça görülmektedir. Erken döneme göre çok daha karanlık duygular taşıyan besteler yazmıştır. Bu dönemin sonu aynı zamanda Beethoven’ın profesyonelliğinin ve stilinin az çok kendini göstermeye başladığı zamandır. Tahminen 26 yaşlarında kulağında çınlamalar duymaya başlayan Beethoven 30 yaşında doktor olan bir çocukluk arkadaşına gönderdiği mektupta şunları demiştir:

‘’Son üç yıldır duyma yetim oldukça zayıfladı. Bu tuhaf işitme kaybından sana örnek vermem gerekirse tiyatroda orkestrayı duymak için yanlarına gitmem gerektiğini söyleyebilirim. Orkestrayla aramda uzak mesafe olması durumunda enstrümanlar ve sanatçıların çıkardığı tiz sesleri duyamıyorum.

Birileri bağırdığında ise buna tahammül edemiyorum’’

Arkadaşına bu şekilde yazan Beethoven giderek artan işitme sorunun kariyerini çok kötü etkileyeceğini düşündüğünden bunu kimseye söylemiyordu.

Araştırmacılar orta dönemdeki eserlerde çok fazla tiz ses kullanılmamasının nedenini işitme kaybının başlangıcına yormaktadır. Ünlü sanatçı işitme kaybının başladığı dönemlerde sesi güçlendirmek için çeşitli trampetler kullanmıştır. Evdeki yardımcısının ilettiği bilgilere göre ise bazı zamanlarda dişlerinin arasına kalem veya çubuk alarak notaları çaldığında çubukta oluşan titreşimler yardımıyla beste yapmaya çalışmıştır.

Final periyodunda tamamen işitme yetisini kaybetmiş sanatçı sadece zihninde canlandırarak beste yapmasına rağmen eserleri yüzyıllar sonra bile klasik olarak nitelendirilmektedir. Bu şaheserler yeni jenerasyonlara öğretilmekte ve hala herkes tarafından dinlenip takdir edilmektedir.

KAYNAKÇA VE İLERİ ARAŞTIRMA İÇİN:

https://www.britannica.com/biography/Ludwig-van-Beethoven

http://www.lvbeethoven.com/Bio/BiographyDeafness.html

https://en.wikipedia.org/wiki/Beethoven%27s_compositional_method

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.