BENİ ASLA BIRAKMA

https://unsplash.com/

“Çünkü belki de sandığımız kadar geride bırakmamıştık birçok şeyi. İçimizde bir şey, bir parçamız olduğu gibi kalmıştı; etrafımızdaki dünyadan korkuyorduk ve -kendimize bundan dolayı ne kadar kızarsak kızalım- birbirimizi bırakamıyorduk.”

https://unsplash.com/

 Bugün yazıma Nobel ödüllü yazar Kazuo Ishiguro’nun en sevdiğim kitabından bir alıntı ile başlamak istedim. Hiç düşündünüz mü? Okuduğumuz roman ne kadar distopik olursa olsun ,ya da ütopik, karakterin yaşadığı duygularla benzer duygular yaşıyoruz. Otomatik Portakal’ı okurken hissettiğimiz rahatsızlığı, günlük hayatta okuduğumuz bir haber  karşısında da yaşayabiliyoruz. Önceki yazılarımdan birinde “Baktığımız gökyüzü aynı fakat gördüklerimiz bambaşka.” demiştim. Fakat gördüklerimiz bambaşka olsa bile, birbirimize benzer duygularla bağlıyız.  Bundan aylar öncesinde, kongremizdeki sunumumuza hazırlanırken Nörobilimci Ramachandran’ın güzel bir TED konuşması ile karşılaşmıştım. Hepimizin ayna nöronlarımız ile birbirimize bağlı olduğunu söylüyordu. Tıpkı ormandaki ağaçların kökleriyle birbirine bağlanması gibi.  Ayna nöronlar sayesinde çevremizdeki insanların hislerini anlayıp düzgün iletişim kurabiliyoruz evet, ama yaşadığımız zaman ve gerçeklikten bağımsız olan hayali bir karaktere nasıl bu kadar bağlanıp onun dünyasında yaşıyor gibi oluyoruz?

https://unsplash.com/

Cevap, aslında çok basit. Avucumuzun içinde yazarın yaşam tecrübesini ve hayata bakışını tutuyoruz.  Kitaplar, bir ayna misali duygularımızı hayatımızı yansıtıyor. Ne kadar fantastik olursa olsun. Empati ve akıl yürütme gücümüzü geliştiriyor. Bu yüzden aslında hiçbirimiz, on bir yaşında iken kabul mektubu almadığımız halde hepimiz Hogwarts’da okumuş gibi hissediyoruz. Ya da sıcacık bir yaz gününde Mihail  Bulgakov ‘un yaşadığı soğuk bir kış gününün ruhumuzu üşütmesine izin veriyoruz. 

https://unsplash.com/

Romanlar, hayatın gerçeklerinden kaçış yolu olarak yanına koştuğumuz bir arkadaşımız olsa da, işinin ehli tarafından yazıldığında, aslında hayatın ta kendisini bizlere sunan akıl hocalarımız oluyor. “Ben, bu dünyada olan sayılı zamanımda yaptığım hataları ve yaşadıklarımı tecrübeler yığını olarak bu sayfalarda biriktirdim.” diyerek bizlere yol gösteren akıl hocalarımız. 

https://www.idefix.com/Kitap/Beni-Asla-Birakma/Edebiyat/Roman/Dunya-Roman/urunno=0000000229312

Bu yazıyı yazarken bana ilham olan  Kazuo İshiguro’nun “Beni Asla Bırakma” isimli romanı da bana yol gösterdiğine inandığım akıl hocalarımdan bir tanesi. Distopik romanlara karşı beslediğim derin sevgi sayesinde rastgele karşılaştığımız bu roman, aynı türde yazılan diğer romanların aksine hikaye evreninden çok kişilerin yaşadıkları ve düşünce değişimine odaklanmasıyla dikkatimi çekmişti. Olayların yaşandığı mekan ve zaman ne kadar farklı olursa olsun kitap sayfalarında gezinen ve hiçbir şeyden haberi olmayan bu insanlarla aynı duyguları yaşayabileceğimizi ilk bu kitapla iliklerime kadar hissetmiştim. Hiçbir şeyi geride bırakıp kitaplara sığınamayacağımı en çok bu roman ile anlamıştım. Onların da her insan gibi dertleri vardı, her ne kadar bu dünyadan olmasalar da. Sayfalara hapsolmuş bu insanlara yapabileceğimiz tek iyilik ise tecrübelerinden ders alıp hayatımıza yol göstermelerine izin vermekti. Ancak bu şekilde yazımın başında alıntıladığım döngüden kaçış yolunu bulabilir ve onları kendi dünyamızda da yaşatabilirdik.

-Collins K.L., Zweber A., Irwin AN. Impact of a Fictional Reading Intervention on Emphaty Development in Student Pharmacists. Curr Pharm Teach Learn. 9(3):498-503, 2017.

-TED, The Neurons that Shaped Civilization/VS Ramachandran.

-Beyhan Budak, Roman Okumak Seni Geliştirir mi? Kişisel Gelişim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.