AİDİYET VE ÖZGÜRLÜK

https://www.yesilist.com/wp-content/uploads/2017/08/5992a63cac2ad_kF06WfN__880.jpg

Eski Yunan mitolojisinde çok bilinen bir hikaye vardır.AİDİYET VE ÖZGÜRLÜK terazisinde bir türlü yerini bulamayan,toprak ve denizin birleşmesinden doğan Nerites’in hikayesi.Okyanusun derinliklerinde yaşayan bu yakışıklı genç, aşk tanrısı Afrodit’e aşık olur. Güçlü ve güzel bu tanrıça genç adamın aşkını karşılıksız bırakmaz.Ancak tanrıların katında Zeus, Titanlar Savaşını  başlatır ve on iki tanrıyı gökyüzüne çağırır.Gitmekten başka çaresi olmayan Afrodit Nerites’i de götürmek ister .Nerites okyanustan,topraklarından ve kız kardeşlerinden ayrılmak istemez fakat Afrodit’ e de deli gibi aşıktır.Tanrıça genç adamın kendisiyle gelmesi karşlığında hep merak ettiği gökyüzünde özgürce uçabilmesini sağlayacak bir çift kanat vaadeder.Ancak Nerites  ait olduğu yeri bırakamaz  ve teklifi reddeder.Bu reddi hazmedemeyen Afrodit, genç adamı, bulunduğu yere yapışıp kalan kabuklu bir deniz canlısına dönüştürür ve Nerites sonsuza kadar bir kayalık dibine hapsolur.İşte bu mitolojik öykü filozoflar dahil herkesin kendi aidiyet ve özgürlük kavramlarını sorguladığı  bir fenomen haline gelir.Çünkü biz de koskoca bir okyanusun ortasındayız bu efsaneler gibi fakat bu sefer binalar var karşımızda .Ürkütücü,soytarı binalar.Şehir var içlerinde.Birde insanlar var bu şehrin içinde.Onların içinde de insani olmayan sanrılar.Dürtüleri var bu sanrıların.İnsanı yoran,tanıyan ve sorgulayan… 

Bir aidiyet kavramı var hayatımızda.Belki tanrı belki evren tarafından biz insanlara bahşedilmiş  bir his bu gelebilecek her şeye karşı olabilir buduygu.Kilitlediğimiz zincirler,yarattığımız duvarlar ,suladığımız kökler ,saklandığımız evler.Her birine bir bağlılığımız ,bir sorumluluğumuz ,bir sığınma iç güdümüz var.Bir yere ,bir eşyaya ,bir insana ait olabiliriz.Kimi zaman yalnızlığa kimi zaman bir kalabalığa…Hatta dinlediğimiz bir müziğe bile ait oluruz bazen.Peki nedir aidiyet?Ne demektir?Görünmez kalkanlarla  kurduğumuz güvenli bir bölge mi?Bir kaçış noktası mı?Öz benliğimizin doğduğu ,ruhumuzun doyduğu yer mi?Yoksa çırpındıkça dibe batıran bir bataklık,kurtulmaya çalıştıkça içine çeken bir girdap mı?Kendiğimizden şüphe duyduğumuz mu yoksa emin olduğumuz yer mi aidiyet?Bu his öyle bir his ki fazlası aptallaştırıyor,yokluğu sersemleştiriyor .Dozunda kullanılan bir ilaç  gibi…Bir yere mensup olmadıkça hangi rüzgarın yönü olduğumuzu bilmiyoruz.Fazla mensup oldukça da bir fanusun içine sıkışıyor ve ne kadar ışığımız varsa hepsini söndürüyoruz.Hayatımızda olması gereken gerçek aidiyet ise karşılıklı olarak bir şeye ait olmamız ve aynı zamanda o şeyin de bize ait olmasının verdiği sonsuz güven ,huzur ve kabulleniş hissi 

Peki özgürlüğü düşünelim .Nedir sizce ?Neye göre ,kime göre tanımlıyoruz özgürlüğü?Ben özgürüm diyebilir mi insan bir solukta? Nasıl ifade edilir insanların uğruna can verdiği bu duygu? 

Özgürlük bir bağımlılıktır.Kendini keşfetmektir.Bir kere tadarsınız ve bütün hücreleriniz esir düşer.Ruhunuz teslim olur artık .Göreceli de bir histir aynı zamanda .Kimine göre yeni şeyler denemektir.Kimine göre prangalardan kurtulmaktır.Ama kesin olan şudur ki denizin ortasında baktığımız,var olduğunu bildiğimiz ama kanıtlayamadığımız ufkun ardıdır ve gerçek dünyadıözgürlük.Nefesin en derin noktasıdır. 

Aidiyeti ve özgürlüğü ne zaman birlikte  düşünecek olsam iki başlı bir yönetim düzeni geliaklıma.Sizce de öyle değil mi? Biz insanlar hem ait hem de özgür olabilir miyiz?Yoksa özgür olmak için tüm duygusal iyeliklerimizden kurtulmamız mı gerekir?Ait olmak   insanın omzunda bir yük müdür? 

Tüm bu soruların cevabı oldukça aşikar aslında .Çünkü ayrılmaz bir ikilidir aidiyet ve özgürlük.Sahhip olmak,ait hissetmek ve sınırları aşmak,farklı solukları içine çekmek …Asla birbirlerinden bağımsız düşünülemezler. 

Aidiyet her ne kadar bizi mayıştıran ,ısıtan sıcak bir duşsa; özgürlük de bir o kadar bizi ayıltan ,kendimize getiren soğuk bir duştur.Neticede bu evrende hepimizin  bir aidiyet alanı var.Her birimiz çeşitli büyüklükte yerler kaplıyoruz ve bir şekilde sığıyoruz bu düzene.Çitlerle örüyoruz evimizi.Zihnimizdeki bu evde bize maske taktırmayan,korunaklı hissettiren  ve dış dünyanın kapılarını aralayan her bir şey mevcut.Çitlerimizde kapılar aralanıyor bazen ve yeni aidiyet alanları keşfetmek için çıkıyoruz dışarı .İşte bu noktada özgürlük beliriyor.Başkalarının aidiyet alanlarına konuk oluyor,kendimize yeni meziyetler katıyor,yepyeni algılar,düşünceler ve içleri doldurulacak çerçevelerle evimize geri dönüyoruz.Belli kümelerimiz ve sınırlarımız olmalı anlatmak istediğim.Olmalı ki sınırları aşacak cesaret dürtüsü bizi özgürlüğe ulaştırsın.Aksi takdirde kör bir boşluk içinde kaybolur ve bir rüzgara kapılırız.Halbuki rüzgarın yönü bizi ait olduğumuz noktaya bir şekilde geri götürmeye meyillidir.Bu aidiyeti bulamayan rüzgar bizi oradan oraya savurup durur.Bu rüzgarın içinde özgürlüğü keşfetmediğimiz takdirde gerçek dünyanın yalnızca bizden ve bizim olanlardan oluşan bir küre olduğu yanılsamasına kapılırız.Bir şeylerin himayesi altında yaratılan toz pembe ütopyamızın ruhumuzu ve zihnimizi kandırmasına izin veririz. 

Son olarak söylemek istediğim şu ki biz bir ağacız .Köklerimiz aidiyetimiz ,yapraklarımız ise özgürlüğümüz .Bize biz hissettiren her şeyle sulanıyor ve büyüyoruz .Büyüdükçe yapraklarımız yükseğe tırmanıyor.Ancak yapraklarımızın hiçbiri diğer ağaçların yapraklarına değmiyor ve nefes almasını engellemiyor.Tıpkı okaliptüs ağaçlarında görülen taç utangaçlığı fenomeni gibi.Yapraklarımız sayesinde de ormanı kuş bakışı görüyoruz ve fark ediyoruz ki orman ne kadar büyük,gökyüzü ne kadar da sonsuz .İşte aidiyet ve özgürlük birbirini böyle tamamlıyor.Kalıplara girmeden ait ,sınırları  aşmadan özgür olabiliriz ve özgürlüğü tattıkça da aidiyet alanlarımızın  genişlediğini görürürüz.Öyle ya ,evimizin çatısında sonsuza dek gökyüzünü seyredemeyiz.Gücümüzü ve hayallerimizi paraşüt yapıp atlamak varken … 

HTTP://ACİKERİSİM.PAU.EDU.TR/XMLUİ/HANDLE/11499/2865

(IMMANUEL KANT’TA ÖZGÜRLÜK VE SORUMLULUK İLİŞKİSİ 

(Töle, Mustafa Harun) 

2 thoughts on “AİDİYET VE ÖZGÜRLÜK

  • 23 Temmuz 2020 tarihinde, saat 00:37
    Permalink

    “Kalıplara girmeden ait, sınırları aşmadan özgür olabiliriz.”
    Ne güzel ifade etmişsin ama insan yine de düşünmeden duramıyor; belki de bu kavramları tartışacağımız, tartıştıkça cevabını bulduğumuzu sanacağımız, hem özgürüz nidaları atıp hem de aidiyetin beraberinde getirdiği huzur ve rahatlama duygularını yaşayacağımız bir kurulu düzende hapisteyizdir…

    Yanıtla
    • 24 Temmuz 2020 tarihinde, saat 01:58
      Permalink

      Elbette sayın Dilara Hocaoğlu bir noktada hep hapisteyiz. Ancak evren o kadar büyük ve sonsuz ki bunu keşfedip ucunu görene kadar zaten başka bir sonsuzluğa geçmiş olacağız. Ancak analtmak istediğini bu simülasyon teorisi de kayda değer bir tartışma kapısı…

      Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.