TAŞIYICI ANNELİĞİN ETİK SORUNLARI

Çocuk sahibi olmak isteyen fakat çeşitli sebeplerle olamayan iki birey in vitro fertilizasyon  adı verilen bir teknik sayesinde çocuğa sahip olma şansını yakalayabilir. Bunun için anneden yumurta babadan sperm olmak üzere erkek ve kadının üreme hücreleri vücutlarından alınır ve dış ortamda bir araya getirilip gerekli koşullar sağlanarak embriyo oluşması sağlanır. Oluşan embriyo taşıyıcı anne olacak başka bir kadının rahmine yerleştirilir. Böylece bebek biyolojik annesi olmayan bir kadının vücudunda gelişimini tamamlar ve doğar. Doğan bebek taşıyıcı annenin genetik bilgisine kesinlikle sahip değildir çünkü bebeğin genetik bilgilerini oluşturan yumurta ve sperm bebeğin biyolojik anne babasından elde edilmiştir.

Taşıyıcı annelik çeşitli sebeplerden çocuk sahibi olamayan aileler için bir çözüm kaynağı ve evlat edinmenin bir alternatifidir. 1970’lerin ortasında başlayan taşıyıcı annelik sayesinde o tarihten bulunduğumuz güne kadar birçok başarılı doğum sağlanmıştır ve taşıyıcı annelik sayesinde bir çocuğa sahip olmak isteyen birçok insanın hayalleri gerçek olmuştur. Diğer yandan taşıyıcı anneliğin yaygınlaşmasıyla beraber yanında bazı etik problemleri getirmiştir. Bu sorunlar başlıca

-doğum ve ücret

-cinsiyet

– eşitsizliktir.

DOĞUM VE ÜCRET

Taşıyıcı anneler bildiğimiz üzere biyolojik olarak kendi genlerine sahip olmayan bir bebeği dokuz ay boyunca taşıyorlar ve daha sonrasında gerçek bir doğumu gerçekleştiriyorlar. Bu durum taşıyıcı anneliğin nasıl ücretlendirileceği konusunda etik bir soru ortaya çıkarıyor: Taşıyıcı annelik maaşlı bir çalışandan farklı mı ve eğer  farklıysa nasıl bir karşılığı olduğunu belirleyebilir miyiz?

Bazı filozoflar gebelik sırasında bebeği taşıyan kadının kendi vücutlarıyla ve hormonlarıyla üst düzeyde bağ kurduklarını düşünüyor ve gebeliğin özel bir durum olduğunu dolayısıyla satın alınamaz olduğunu savunuyorlar. Bunun yanında gebeliğin genel işlere kıyasla çok daha büyük bağlılık gerektirdiğini savunuyorlar. Örneğin herhangi bir çalışan genellikle günde 8-9 saat çalışırken taşıyıcı anneler 9 ay boyunca bir günün her dakikası bu ‘’işi’’ yapıyorlar.

Buna karşı çıkan diğer filozoflar balerinlik ya da astronotluk gibi daha geleneksel işlerin bazılarının da vücut üzerinde daha fazla kontrol gerektirdiğini öne sürüyor ve onların da en az taşıyıcı anneler kadar yiyip içtikleri besinlere, egzersiz rutinlerine dikkat ettiklerini söylüyorlar. Bunun yanında kitap yazmakta olan bir yazarın kitabının gebelik sürecinden uzun sürebileceğini söylüyor dolayısıyla taşıyıcı anneliğin diğer işler gibi bazı gereklilikleri olan ve ölçülebilen bir ücreti olabilecek bir iş olarak görüyorlar.

CİNSİYET

Taşıyıcı anneler  gebelik sayesinde vücutlarında gebelik nedeniyle artan bazı hormonların etkisiyle daha hassas ve duygusal oluyor ve bunun yanında anatomilerinde çok önemli ölçülerde değişiklikler yaşıyorlar. Dolayısıyla taşıyıcı anne vücudunun üzerindeki kontrolün büyük bir kısmını kaybediyor.

Bunun yanında bebekte yapısal bir problem olduğunda kendi çocuklarını istemeyen ve taşıyıcı anneyi suçlayan ebeveynler de görülüyor. Örneğin Tayland’da biyolojik ebeveynler otizimli çocuklarını taşıyıcı annede bırakıp kaçtılar. Bebek Gammy’nin otizimli oluşunda taşıyıcı annenin herhangi bir suçu yoktu, genlerini biyolojik anne babasından almıştı.

EŞİTSİZLİK

Dünyada çok çeşitli ülkelerde uygulanan taşıyıcı anneliğin bir diğer etik problemi ise çeşitli ülkelerde taşıyıcılıkla ilgili eşit, ortak koşulların olmayışı. Örneğin bazı ülkelerde bebeğin biyolojik annesi henüz bebek doğmamışken ebeveynlik haklarına kendileri gebeymiş gibi sahip olurken bazı ülkelerde biyolojik anne babalar ancak bebek doğduktan 6 hafta sonra ebeveynlik haklarına sahip olabiliyorlar. Ülkeden ülkeye değişen taşıyıcı annelik kuralları da bu şekilde etik problemler ortaya koyuyor.

Başarılı bir şekilde gerçekleştirildikten sonra biyolojik yollarla çocuk sahibi olamayan ailelere umut olan taşıyıcı annelik yanında birçok etik dilemma getirse de günümüzde de çocuk sahibi olmak için çokça kullanılıyor. Birçok insana umut aşılayan ve gelişen teknoloji sayesinde çoğunlukla başarılı olan taşıyıcı anne sayesinde bebeğe sahip olma ne kadar tıp ve birçok diğer camiada etik sorunlara ve sorulara yol açsa da başarısının inkar edilmesi mümkün değildir.

KAYNAKÇA VE İLERİ ARAŞTIRMA İÇİN:

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC3531011/

https://www.bbc.com/news/health-47826356

https://www.birmingham.ac.uk/news/thebirminghambrief/items/2018/09/the-ethics-of-surrogacy.aspx

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.