YABANCI AKSAN SENDROMU
Bir gün uyandığınızda anadilinizi unutup bilmediğiniz bir dilde konuştuğunuzu hayal edebilir miydiniz?
Herhangi bir fiziksel travma sonucunda, beynimizin sol temporal lobundaki Wernicke ve Broca alanlarındaki deformasyon sonucu bu sendromla yüz yüze kalma ihtimaliniz var. Ama korkmayın hastalığın 1907 yılında Fransız nörolog Pierre Marie tarafından tanımlandığı zamandan günümüze kadar sadece 63 vaka tespit edildi.
Beynimiz, oldukça karmaşık bir çalışma sistemine sahip ve hızlı çalışmak için bazı önceliklere sahip. Bu öncelik, dil söz konusu olduğunda elbette anadilimize ait. Örneğin ikinci bir dil öğrenmeye başladığınızda, kendi kendinize çalışırken, birileriyle konuşmaya çalıştığınızda elde ettiğiniz sonuca göre daha iyi olduğunuzu fark etmişsinizdir. Çünkü stres altında beyniniz otomatik olarak, kendinizi tamamen rahat hissettiğiniz anadile koşacaktır. Bu mantıklıdır, zira sonradan öğrenilmiş ve kişiyi güvende hissetirmeyen bir dili, zorlu koşullar altında kullanmaya çalışmak ek yüktür. Bunun bir diğer açısı, birçoklarının aslında etrafa yansıtmayı başardıklarına kıyasla bir dili çok daha iyi bildiğini düşünüyor olmalarıdır. Fakat iş bu bilgilerini “sergilemeye” geldiğinde sıkıntı çekmektedirler; çünkü beynin ilgili bölgeleri baskı altında bu akıcılığın önüne geçmektedir. Bu, çok büyük ihtimalle beyin sinyallerinin birbirine öncelikli olması sebebiyle gerçekleşmektedir.
Ancak beyin travması ve koma gibi çok ciddi durumlar, beynin sinyal akışında aksamalar yaratabilmektedir. Bu durumda, halihazırda bildiğiniz ya da öğrenmeye başladığınız ikinci bir dil, bir anda normalde olduğundan çok daha akıcı hale gelebilir. Benzer şekilde, halihazırda aşina olduğunuz bir aksan, bir anda çok daha tanıdık ve doğal gelebilir. Çünkü beynin kendi iç mekanizmasında aksaklık yaşanmıştır ve beyin, normalde yapacağı gibi önceliklerine sarılamaz. Kısaca beyin, travma sonrasında normal çalışma biçimine hemen dönemediği için bu süreçte gereksiz bilgileri filtrelemeksizin öğreniyor olabilir. Ancak ne zaman ki şahsın beyni normal fonksiyonlarına geri döner, işte o zaman o bilgiler de filtrelenmeye başlar. Uzman Dr. Karen Croot:
“Bu durum, bir çeşit motor kontrol bozukluğudur. Konuşma, yaptığımız en karmaşık işlerden birisidir ve beynin birçok bölgesi, konuşmayla ilgili süreçleri kontrol etme sürecine katılır. Eğer ki bu bölgelerden bir veya birkaçı hasar görürse, konuşmayla ilgili zamanlamada, melodide ve gerginlikte değişimler yaşanabilir.”
Son olarak, konu hakkında elde bulunan az sayıda vaka üzerinde yapılan incelemeler, beynin Serebellum bölgesinin bu sendromla ilişkili olduğu fikrini veriyor. Bu son derece mantıklı, çünkü Serebellum beynimizde alınan motor fonksiyon kararlarını vücuda gönderip uygulamadan sorumlu olan beyin bölgesidir (Tabii ki bundan başka birçok diğer görevi de vardır.). Dolayısıyla, Serebellum beyin ile vücut arasında bir denetim köprüsü görevi görür. Eğer ki travma veya inme gibi olaylar bu bölgeyi etkileyecek olursa, dil üretimi ve konuşmada da bu tip sorunların oluşması beklendik olacaktır.
Hastalığa özel vakalar eşliğinde bakacak olursak Kay Russell ve Sarah Colwill vakaları hastalığı anlamada iyi birer örnek olacaktır. Her iki hasta da migren atakları problemiyle hastaneye başvurduklarında bu sendromun tanısıyla yüz yüze kaldılar. Colwill migren atakları sonucu Çin aksanıyla, Russell ise Fransız aksanıyla İngilizce konuşmaya başladığı bir sabaha uyandı. İşin ilginç yanı Colwill, hayatı boyunca hiç Çin’e gitmediğini, Russell ise yalnızca birkaç kez Fransa’da bulunduğunu bildirmişlerdir.
Daha da ilginç olan küresel anevrizma vakalarına bakalım. Bir trafik kazası sonrasında komaya giren Avusturyalı bir genç, uyandığında İngilizce’yi tamamen unutup akıcı biçimde Mandarin Çincesi konuşmaya başladı. 13 yaşındaki Hırvat bir kız çocuğu ise komadan çıktığında Hırvatça’yı unutmuş ve akıcı biçimde Almanca konuşmaya başlamıştı.
Hırvat kız çocuğunun okulda seçmeli Almanca dersi aldığını, Avustralyalı gencin daha önce bir kez Çin’e seyahat ettiğini, Kay Russell’ın birkaç Fransa’da bulunduğunu ve Sarah Colwill’in daha önce hiç Çin’e gitmediğini vurgulamak konumuz için oldukça önemli.
Bu durum, insanların dil öğrenimi süreçlerinin sınırlılığıyla ilgili pek çok soruyu akıllara getiriyor. Sorunun kaynağı anadil kaybı sonrası farklı dil konuşmaya başlayan vakalar üzerine düşününce yabancı dil öğrenmeye başlamanın farkına varmadığımız, bilinç altına yönelik bilişsel yetenek kazandırıp kazandırmadığıdır. Diğer taraftan aksan değişimi vakaları da bazı soruları akıllara getiriyor. Mesela Yabancı Aksan Sendromu sonucu neden tanımlayamadığımız bir konuşma değişimi ortaya çıkmıyor da farklı coğrafyalardan izler taşıyan aksanların özelliklerini barındırıyor. Acaba algıda seçiciliğimiz vakalardaki konuşma tarzı farklılığına anlam yükleyip belirli aksanlara benzetmemizden ibaret mi yoksa gerçekten de fark edilemeyecek kadar küçük bir yabancı dil verisine maruz kalmak bile ses üretme yeteneğimizde bilinçaltımıza etkiler mi bırakıyor? Bu gibi soruların cevabı, Yabancı Aksan Sendromu ve Küresel Amnezi bilim camiası tarafından henüz tam olarak aydınlatılamadı.
Kaynakça:
http://www.mirror.co.uk/news/uk-news/foreign-accent-syndrome-how-kay-247475