BİR ARAŞTIRMA WORKSHOP’INDAN NOTLAR
Merhaba, meraklı, heyecanlı ,araştırmacı ruhlar! Bu yazımda, 11-12 Ocak 2020 tarihlerinde, Ankara Yüksek İhtisas Üniversitesi Tıp Öğrenci Birliği ev sahipliğinde yapılan Research Workshop’ında konuşmacı olan değerli hocalarımızın araştırmacılığın ruhu hakkındaki önemli tavsiyelerini kendi süzgecimden geçirerek sizlerle paylaştım. Bakalım hocalarımız geleceğin kaşiflerine neler söylemiş?
1.) ÖNCE BİR DERDİNİZ OLSUN.
Hepimizin bildiği gibi her araştırmanın birinci basamağı, var olan problemi görmektir.Problemin tespiti, çözümün merakını; çözümün ne olduğunun merak edilmesi ve yapılan tahminleri doğrulama isteği, çalışmanın ve deneylerin devamı için gereken motivasyonu doğurur. Anlayacağınız üzere problem olmadan araştırma olmaz. Bu noktada araştırma yapmış ve başarılı sonuçlara ulaşmış bilim insanlarının önce etrafına bakıp bir problem bulduğunu sonra bu problemi araştırmaya başladığını düşünebilirsiniz. Elbette bu şekide başlayan araştırmalar var ve bu gerçekten de pragmatik bir yaklaşım. Ama hocalarımız, probleme sahip olan veya problemin içerisinde olan yani bir derdi olan kişilerin çözümü bulma yolunda diğer araştırmacılara göre çok daha büyük bir motivasyona sahip olduğunu söylüyor. Bu insanlar bu dertten kurtulabilmek için adeta yanıp tutuşuyorlar, fon yetersizliği ve diğer kötü koşulların bir şekilde üstesinden geliyorlar.Bakınız babası William H. Bragg ile
iş birliği içinde yürüttükleri çalışmalarıyla Lawrence Bragg ,
1915 yılında Nobel Fizik Ödülü’ne layık görüldüklerinde daha 25 yaşındaydı.
X-ışınının dalga boyu ve basit bir kristaldeki atom katmanları arasındaki uzaklıkla bu katmanlara çarpan bir X-ışını demetinin yansıma açıları arasındaki ilişkiyi açıklayan Lawrence ve babası William H. Bragg, yansıyan ışınların enerjisini ölçerken kristallerin belirli açılara getirilmesini sağlayan bir cihaz geliştirdi. Bu cihaza X-ışını spektrofotometresi adı verildi .Evet bu iki insan en baştan beri bilim dünyası içerisindeydi ,matematik ve fizikle ilgileniyorlardı. Ama
Lawrence çocukken bisikletten düşüp kolunu kırmasaydı babası laboratuvarındaki ekipmanlarıyla X-ışınlarını kullanarak kırığı görüntüleyip incelemeye çalışmayacaktı. Üstelik bu uygulama, X-ışınlarının Avusturalya’da tıbbi amaçlı ilk kullanımıydı.
13 yaşındayken bir aile yakının pankreas kanserinden dolayı vefat etmesi sonucu yaşadığı kafa karışıklıkları ile sadece internetteki açık kaynaklardan faydalanarak pankreas ve diğer kanserler için erken tanıyı sağlayacak bir bakış açısı geliştiren Jack Andradaka’nın hikayesi de buna bir örnektir. Yine Freud ve Carl Gustav Jung ruhsal çözümleme yöntemlerini geliştirirken kendi içlerinden beslenmişlerdir.
2.) YAŞINIZ VE STATÜNÜZ ÖNEMSİZDİR.
Araştırma yapmak için konunun uzmanı, öğretim görevlisi veya profosör olmanız gerekmez. Öğrenciyken de sahip olduğunuz merak, tutku veya bir ”dert” sizi bir araştırmaya sürükleyebilir. Bir araştırma grubu içerisinde çalışma imkanı bulabilmek için ilgilenilen konuyla ilgili yayın yapan kişilerle iletişime geçebilir veya fakültenizdeki öğretim görevlileri ile bağlantı kurabilirsiniz. Bu noktada hoca ,araştırma yapmayacak olsa bile her tıp öğrencisinin araştırma metodolojisini öğrenmesinin gerekliliğini vurguluyor.
3.) İYİ BİRER GÖZLEMCİ OLUN VE BAĞLANTILAR KURUN.
Problem tespitinde , hipotez kurarken veya çalışmalarınızı yürütürken ip uçlarını görmek ve yeri geldiğinde bu ip uçlarını birleştirebilmek önemlidir.İyi bir gözlem; doğru yerde, doğru zamanda, doğru soruyu sormanızı sağlar.
Prof. Dr. Tahsin Aygün, 1960’larda kök hücreden tarihte ilk defa söz eden, ABD ve Almanya’da kök hücre çalışmaları yapmış bir hekimimizdi.Tıp tarihinin kara lekesi,
binlerce çocuğun sakat doğmasına neden olan “thalidomid faciasından” yine onun çalışma ve gözlemleri sayesinde Türkiye’de kimse etkilenmedi. Çünkü onun sayesinde kimyasalın ülkeye ilaç olarak girişine izin verilmedi. Yine
Meksika ve ABD çöllerinde yaşayan iki kertenkele türünün zehrini inceleyen bilim adamlarının zehirli tükürükte bulunan ‘exendin-4’ adlı kimyasal maddenin ikinci derece diyabet hastalarında kan şekerinin düşmesini sağladığını keşfetmeleri bağlantı kurmaya iyi bir örnektir diyor hocamız.
4.) ÇALIŞKAN VE SABIRLI OLMAK GEREKİR.
Araştırmanızda amacınızı ve kullanacağınız yöntemi belirlediniz ve sıra kontrollü deneylere geldi.Bu deneyleri yapabilmek için uygun bir çalışma ortamına, para fonuna, yönteminize göre deney hayvanlarına veya gönüllü insanlarla işbirliğine ihtiyacınız var. Tabii etik kuruldan da çalışmanızı gerçekleştirebilmek için onay almalısınız. Bütün bu faktörlere ek araştırmalara gönüllü bulmanın ve bulunsa bile katılımda devamlılığın sürdürülmesinin zorluğu araştırmacıda caydırıcılık yapabilir.Buradan da çok sabırlı olmamız gerektiği sonucu çıkıyor.
Bazı araştırmalarsa konusu itibariyle çok uzun sürer ve bu durum yine çalışkan olmayı ve sabrı gerekli kılar. Örneğin dünyanın en uzun deneyi ”The Grunt Study” Harvard Üniversite’nde 1938 yılında başlamış ve 75 yıl sürmüştür.
724 erkek denek hayatlarının tamamında araştırmaya dahil olmuş, araştırmacılar da ”mutluluğun formülünü” bulabilmek için devamlı gözlem ve testler yapmışlardır.Böylesine uzun bir çalışma her iki tarafında disiplinli olmasını gerektirir.
5.)ARAŞTIRMA EKİP İŞİDİR.
Araştırma ekip işidir ama ekip kurmak oldukça zordur.Çalışma grubu içerisinde farklı alanlarda uzmanlaşmış kişilerin olması zamandan tasarruf ve profesyonellik sağlar. Örneğin genetik bilimci, istatistikçi, veteriner hekim…
6.)ARAŞTIRMAK SİZE KUTSAL BİR HEDİYE VERİR.
Araştırmanın sonucu bulunan bu kutsal hediyeyi Orhan Bursalı’nın Aziz Sancar’ı anlattığı kitabından bir alıntıyla açıklıyor hocamız. Kitabın ”On Nobel Verseler de Değişmem”adlı bölümünden Aziz Sancar aktarıyor:
“Nobel için biyografimi yazarken bu keşfin değeri üzerine tekrar düşündüm ve ‘Değil on , on milyon Nobel verseler değişmem’ diye içimden geçirdim. Çünkü Nobel Ödülü verilmesi bile başkalarının (Nobel Komitesi’nin) takdirine bağlıdır.
Ancak ‘Bunu bir Allah bir de ben biliyorum’ şeklindeki bir keşif kati-kesin bir veridir, olgudur. Bu bugün de öyledir, bundan 100 sene sonra da öyle olacaktır.
Bu biraz felsefi ve duygusal bir düşünce tarzı olarak görülebilir ama bu biz Türklerin tabiatıdır. Bir Amerikalı veya bir İngiliz bu keşfi yapsaydı, sanırım benim kadar sevinirdi. Ama benim yaptığım gibi bir karşılaştırma yapmayı düşünmezdi. Onların kişiliği ve düşünce tarzı başkadır.”
Ayrıca hocalarımız yayınlanmayan bir araştırmanın unutulmaya mahkum olduğunu sık sık hatırlatıyor .Yeni bir keşfin de kongre kongre çok fazla anlatılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunuyorlar 😉
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere…
KAYNAKÇA:
1.) Lawrence Bragg Nobel Prize
https://www.nobelprize.org/prizes/physics/1915/wl-bragg/biographical/
2.) The Grant Study
https://en.wikipedia.org/wiki/Grant_Study
3.) Jack Andradaca TED talks
https://www.ted.com/talks/jack_andraka_a_promising_test_for_pancreatic_cancer_from_a_teenager?language=tr#t-21840
4.) Diyabet 2 tedavisinde kertenkele zehri
https://www.telegraph.co.uk/news/uknews/1550871/Lizards-spit-leads-to-diabetes-drug.html
5.) Orhan Bursalı, Aziz Sancar ve Nobel’in Öyküsü, Kırmızı Kedi Yayınevi 8. Baskı, Yayın Tarihi 2019-10-11, Sayfa sayısı 212