CANAVAR ÇALIŞMASI

CANAVAR ÇALIŞMASI

Kaynak: istockphoto.com ID: 1198320695

Bilim insanı; bilimsel bir dalda çalışmalar yapan, araştırmalar yürüten ve bunların sonucunda elde edilen verilerle bilime ışık tutan kişidir. Bilimi aydınlık yarınlara taşıyan araştırmaların azımsanmayacak bir kısmını oluşturan tıbbi araştırmalar ise çoğunlukla bir bozukluğun veya hastalığın temeline inerek altta yatanı keşfetmeye, onu iyileştirecek bilgiye ulaşmaya ve halk sağlığını geliştirmeye çalışmaktadır. Her ne kadar böylesine faydalı bir hedefle yola çıkılsa da, özellikle insanlar üzerinde yürütülen tıbbi deneylerde, araştırmaların birçok etik sorun doğurduğu tarihte sayısız örnekle sabittir. Bugün bu örneklerden biri olarak günümüzde tıbbi etik ihlaller açısından hala tartışmalarda yer alan ‘‘Canavar Çalışması’’ deneyinden bahsedeceğiz.

CANAVAR ÇALIŞMASI KİM TARAFINDAN YÜRÜTÜLMÜŞTÜR?

Kaynak: https://www.nicholasjohnson.org/wjohnson/wjoldca2.jpg
Mary Tudor ve Dr. Wendell Johnson

Canavar Çalışması, 1939 yılında Iowa Üniversitesi’nde bir konuşma patoloğu olan Dr. Wendell Johnson kondüktörlüğünde 22 yetim öğrenci üzerinde kekemelik hakkında 6 ay boyunca yürütülen bir çalışmadır. Kendisi de bir kekeme olan Dr. Johnson kekemeliğin doğuştan geldiğini savunan dönemin hâkim teorisine 1936 yılında karşı gelerek bu konuya ilişkin olgu serisi çalışmaları yürütmüş, kekeme çocuklarla ve velileriyle yaptığı görüşmelerde çocukların küçük yaşlardan itibaren kekeme olarak etiketlendiğini saptayarak ‘’Kekemelik çocuğun ağzında değil dinleyicinin kulağında başlar’’ teorisini öne sürmüştür. Kekemeliğin temelinde aşırı duyarlı ebeveynlik davranışının yattığını; ebeveynlerin, konuşması sırasında basit tekrarlamalar yapan çocuğunu kekeme olarak etiketleyerek çocuğunun daha çok gerilmesine sebep olduklarını, dikkati konuşmasına çekilen çocukta sonuç olarak kekemeliğe yol açtıkları görüşünü savunmuştur.

CANAVAR ÇALIŞMASINDA NELER OLDU?

Dr. Johnson 1938 yılında daha önce de birçok araştırmanın yürütüldüğü Davenport’taki Iowa Asker ve Denizcilerinin Yetim Evi’ndeki yetkililerden gerekli izinleri alarak 1939’da çalışmaları başlatmış, araştırmayı gerçekleştirmek için yüksek lisans öğrencisi olan Mary Tudor’u görevlendirmiştir. 17 Ocak 1939’da anaokulundan 9.sınıfa kadar olan çocuklar konuşma patolojisi eğitimi almış 5 jüri üyesi tarafından üçer dakika dinlenerek konuşma akıcılıkları açısından 1-5 puanlık skalayla değerlendirilmiş ve 256 çocuktan 22’si araştırma için seçilmiştir. 10’u konuşması bozuk 12’si normal konuşmacı olarak 2 gruba ayrılan çocuklar sonrasında da tekrar bölünerek 4 grup oluşturulmuştur. Buna göre Grup IA ve IB beşer konuşma bozukluğu olan çocuktan; Grup IIA ve IIB altışar normal konuşmacıdan oluşmaktaydı. Grup IA ve IIB normal konuşmacı, Grup IB ve IIA ise kekeme olarak etiketlenmişti. Bu grupların bir kısmına hiçbir yönlendirme yapılmazken bir kısmına pozitif, bir kısmına da negatif terapi uygulanmıştı. Buna göre beş konuşma bozukluğu olan çocuktan oluşan ancak normal konuşmacı olarak etiketlenen Grup IA çocuklarına aşağıdaki ifadeler sarf edilerek pozitif terapi uygulanmıştı:

‘’Konuşmayı sever misin? Sesli okumayı sever misin? Daha çok konuşmalı ve sesli okuma yapmalısın. Pek çok çocuk senin içinde olduğun soruna sahip. Ama aslında bu gerçekten bir sorun değil, bu sadece çocukların içinden geçtiği belirli bir süreç. Kısa sürede bu durumun üstesinden geleceksin ve şimdi olduğundan çok daha iyi konuşacaksın. Bu duruma aldırma, yakında özgürce ve mükemmel bir şekilde konuşabildiğini göreceksin. Başkalarının konuşma kabiliyetin hakkında söylediklerine aldırma çünkü onlar içinde bulunduğun durumun yalnızca konuşma gelişiminin bir aşaması olduğunun farkında değiller. Kısa süre içerisinde çok iyi konuşabileceksin.’’

Konuşma bozukluğu olan ve kekeme olarak etiketlenen 5 çocuğa yani Grup IB çocuklarına hiçbir yönlendirme veya öneride bulunulmamış, sadece kekemeliklerine ilişkin birtakım sorular sorulmuştu.

6 normal konuşmacıdan oluşan ancak kekeme olarak etiketlenen Grup IIA çocuklarına aşağıdaki ifadeler sarf edilerek negatif terapi uygulanmıştı:

‘’ Ekibimiz konuşmanda çok ciddi sorun olduğu sonucuna varmıştır. Konuşmandaki kesintiler istenilmeyen durumlar. Bu kesintiler kekemeliği gösterir. Kekemeliğe başlayan bir çocuğun birçok semptomuna sahipsin. Aslında kekelemeye başlamışsın. Derhal kendini durdurmaya çalışmalısın. İrade gücünü kullan. Hedefine tek bir kesinti olmadan konuşmayı koy. Bunu yapman oldukça gerekli. Kekelememek için ne gerekiyorsa yap. Akıcı konuşmak için çok çalış. Herhangi bir kesinti yaşarsan dur ve baştan başla. Kekeleyeceğini düşündüğün an derin bir nefes al. Düzgün yapamayacağın sürece asla konuşma. Onun (kurumda daha çok kekeleyen bir çocuğun adını söyleyerek) nasıl kekelediğini görüyorsun değil mi? Şüphesiz o da kekelemeye senin gibi başlamıştı. Her dakika konuşmanı izle ve onu geliştirmek için bir şeyler yapmaya çalış. Ne yaparsan yap akıcı konuş ve konuşmanda kesintiye uğramaktan kaçın. ‘’

6 normal konuşmacıdan oluşan ve normal konuşmacı olarak etiketlenen ve Grup IIA’nın kontrol grubu olan Grup IIB çocuklarına ise aşağıdaki ifadeler sarf edilmişti:

‘’Konuşmaktan keyif alıyor musun? Mükemmel konuşuyorsun. Konuşman oldukça iyi kalitede. Fırsatın oldukça konuş. İyi bir konuşmacının ayırt edici özelliklerine sahipsin.’’

Bu ifadeler her seansta çocuklara yöneltilmekle birlikte çocukların etiketleri ve uygulanması gereken terapi yöntemleri yetimhane görevlileri ve öğretmenlere de bildirilerek belirlenen terapi yöntemlerinin sürdürülebilir olması sağlanmıştır.

ÇALIŞMANIN SONUÇLARI

Kaynak: istockphoto.com ID:1152831259

Çalışma sonucu terapi tipiyle paralellik göstermişti. En çok etkilenenler Grup IIA’daki aslında normal konuşmacı olan ancak kekeme olarak etiketlenen çocuklar olmuştu. Çocukların hiçbiri kekeme olmasa da birçoğu konuşmaya isteksiz hale gelmişti. Konuşmadaki kesintilerin deney öncesi ve sonrasındaki yüzdeliklerine dair Mary Tudor’un tezinde yer alan tablolar ve çalışma sonuçları aşağıda verilmiştir:

Grup IA

‘’Konuşma bozukluğu olan ancak normal olarak etiketlenen ve pozitif terapi alan bu çocuklardan 2’sinde konuşma akıcılığı artarken 2’sinde azalmış, 1 çocukta ise değişiklik göstermemiş. 5 çocuktan 4’ünde konuşmadaki kesintilerin yüzdesi azalırken 1 tanesinde artmış.’’

Grup IB

‘’Konuşma bozukluğu olan ve kekeme olarak etkilenen ancak hiçbir terapi ve yönlendirmeye tabi tutulmayan bu çocuklardan 3’ünde konuşma akıcılığı artmış. 5 çocuktan 4’ünde konuşmadaki kesintilerin yüzdesi azalırken 1 tanesinde artmış.’’

Grup IIA

‘’Normal konuşmacı olan ancak kekeme olarak etiketlenen ve negatif terapi uygulanan bu gruptaki çocukların tamamında deney süresince benzer tip konuşma davranışı gözlenmiş.

  1. Hepsinin sözel çıktısı azalmış; çocuklar konuşmaya isteksizleşmiş ve sadece gerekli hallerde konuşur duruma gelmişler.
  2. Daha yavaş konuşur hale gelmişler.
  3. Cevapların uzunluğu kısalmış.
  4. Hepsi daha içine kapanık ve utangaç olmuş.
  5. Konuşmalarında kesinlikle yanlış bir şey olduğu gerçeğini kabullenmişler.
  6. Çocukların davranışlarında belirgin değişiklik meydana gelmiş, hepsi de konuşmalarındaki kesintileri belirli bir tepkiyle karşılamış: Bazıları başını öne eğerken, bazıları nefesini tutup elleriyle ağızlarını kapatmış, bazısı ise utanç içinde gülerek karşılık vermiş.‘’
Grup IIB

‘’Normal konuşmacı olan ve normal olarak etiketlenen ve pozitif terapi uygulanan bu gruptaki 6 çocuktan 2’sinde konuşma akıcılığı artarken 3’ünde azalmış. Geriye kalan çocuk son kontrol sırasında hastaymış. Çocukların tamamında konuşmalarındaki kesintilerin yüzdesinde düşüş saptanmış.’’

YILLAR SONRA ALINAN KARAR

Mary Tudor’un tez çalışması, yayınlandıktan 62 yıl sonra (Dr. Johnson’ın ölümünden 35 yıl sonra) medyanın güçlü spot ışığı üzerine düşene dek üniversite kütüphanesinde halka açık halde diğer çalışmalar arasında sessizce yerini almış. 2001 yılında Jim Dyer Mercury News’taki haberi ile dikkatleri çalışmanın üzerine çekerek çalışmaya dahil olan çocukların gerçeklerden haberdar olmasını sağlamış. Bunun sonucunda yine aynı yıl içerisinde Iowa üniversitesi kamuoyundan özür dilemiş. 2 yıl sonra, 2003 yılında, normal konuşmacı olan ancak kekeme olarak etiketlenen 6 kişi deneyin ömür boyu sürecek psikolojik etkileri olduğunu öne sürerek davacı olmuş ve devletten 13.5 milyon dolar tazminat talebinde bulunmuş.  Devletin 925.000 dolar tazminat ödemeyi kabul etmesi üzerine uzlaşma sağlanmış ve 2007’de mahkeme anlaşmayı onaylayarak davacıların beşine yani Dornbush’a, Kathryn Meacham’a, Betty Romp’un mirasçısına, Clarence Fifer’in ve Philip Spieker’ın mirasçısına 900.000 dolar; altıncı davacı Mary Nixon’a da 25.000 dolar ödenmesine karar vermiştir.

TARTIŞMALAR

Günümüzde bu çalışmanın etik ihlalleri konusundaki tartışmalar devam etmektedir. Bazıları dönemin koşulları göz önünde bulundurularak bunun orijinal bir çalışma olması yani bu alanda yapılan ilk çalışmalardan olması nedeniyle zararlarının o dönemde öngörülemeyeceğini öne sürmektedir. Araştırmada yapılan tek girişim konuşmak olduğundan ve buna benzer konuşmaları pek çok ebeveynin kendi çocuklarıyla yapması ihtimal dahilinde görüldüğünden, araştırmacıların çocuklara zarar vermekle suçlanamayacağı; buna ek olarak bahsedilen çocukların o dönemde yetimhanede başka araştırmaların da parçası olmaları nedeniyle çocukluk veya erişkinlik dönemlerinde yaşadıkları sosyal ve ruhsal sorunların salt olarak bu araştırmaya bağlanamayacağı da savunulan görüşler arasındadır. Bazı kesimler de pek çok kekemenin bu araştırmadan yararlandığını ve ebeveynlerle paylaşılan araştırma verileri sayesinde milyonlarca çocuğun kekeme olmaktan kurtulduğu fikrini öne sürerek eğer bir zarar verildiyse bile bunun günümüz risk standartları içerisinde olduğunu iddia etmektedir. Tüm bunlara rağmen araştırmanın yetim çocuklar gibi savunmasız ve hassas bir grup üzerinde yapılmış olmasının bile tek başına etik ilkelere aykırı olduğu görüşü de karşıt görüş olarak sunulmakta ve bu konudaki tartışmalar sürüp gitmektedir.

KAYNAKLAR:

https://iro.uiowa.edu/esploro/outputs/graduate/An-experimental-study-of-the-effect/9983777385602771

https://web.archive.org/web/20130122003906/http://www.uiowa.edu/~cyberlaw/writing/CUNY1213.html#VIII.%20Conclusion

https://evrimagaci.org/psikolojide-canavar-calisma-cocuklarda-konusma-bozukluklarina-yonelik-bir-davranis-deneyi-948

https://web.archive.org/web/20110927051740/http://www-psych.stanford.edu/~bigopp/stutter2.html

http://news.bbc.co.uk/2/hi/americas/6952446.stm

https://www.washingtonpost.com/archive/politics/2001/06/11/experiment-taught-orphans-to-stutter/79343ece-01fb-4c80-903c-a720790ed43d/

https://www.nbcnews.com/health/health-news/iowa-pay-subjects-925k-stuttering-study-flna1c9469063

Son erişim tarihi: 10.08.2022

Editörler: Mustafa EMRE ve Ekin GÜMÜŞ

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.