Meme Kanserinde Yeni Bir Çığır: Bal Arıları

Geçtiğimiz “Pembe Ekim” meme kanseri farkındalık ayıydı. Ben de bu ayki yazımda meme kanseri ve bal arıları ile ilgili yeni yayınlanmış, beni çok heyecanlandıran bu araştırmadan sizleri de haberdar etmek istedim .

Peki nedir bu çoğu kadınımızda görülen meme kanseri?

 Kısaca inceleyecek olursak; meme kanseri, meme dokusu içindeki süt kanallarında oluşan kanser hücreleridir. Daha çok 50-60 yaşlarında ortaya çıktığı gösterilse de Türkiye’de 50 yaş altı nüfusta da görülme sıklığı artmıştır. Meme kanserlerinin %80’i invaziv duktal karsinom olup süt kanallarında gelişirken %20’si ise invaziv lobüler karsinom olup süt bezlerinden gelişir. Toplumda bu kadar sık görülmesi, üzerinde çokça araştırma yapılmasına neden olmuştur. Bugün bu araştırmalardan biriyle sizlerleyim.

Batı Avustralya’da bulunan Harry Perkins Tıbbi Araştırma Enstitüsü’nde Ciara Duffy’un doktorasının bir parçası olarak gerçekleştirilen bir araştırmada bal arısı zehrinin meme kanseri hücrelerini yok ettiği ortaya çıkarıldı. Bal arıları tarafından üretilen bal, polen, arı sütü, propolis yıllardır tıbbi olarak kullanılan ürünlerdir. Bal arısı zehrinin kuru ağırlığının yarısını melittin oluşturmaktadır. Melittin 26 aminoasitli, hücre zarlarında gözenekler oluşturarak dakikalar içerisinde parçalanmasına neden olan bir polipeptittir. Pek çok zehrin kanserleri hedef aldığı bilinse de altta yatan moleküler mekanizma hala kafa karıştırıcıydı.

Pek çok zehir, kanserleri hedef alırken arı zehri neden belli bir kanseri hedef alsın ki?

Bu düşünce ekibin kafasını fazlaca kurcalamaya başladığı için bununla ilgili çalışmalar yapılmaya başlandı. Bal arıları dünyanın çeşitli yerlerinden toplanarak parçalandı ve melittin sentezlendi. Bunu takip eden çalışmalarda normal benzeri hücrelerin hücresel yanıtı test edilerek bal arısı ve melittinin antikanser özellikleri değerlendirildi. Elde edilen sonuçlarda bal arısı zehri ve melittinin, TNBC (Triple-Negative Breast Cancer) ve HER2 ile zenginleştirilmiş meme kanseri hücrelerinin canlılığını önemli ölçüde azalttığı gözlendi. Aynı zamanda membran bozulması ve kaspaz 3 aracılı apoptoz yoluyla hücre ölümününde de etkisi gözlendi. Melittinin; primer olarak EGFR ve HER2’nin aktivasyonunu inhibe ederek meme kanseri hücrelerinde aşağı akış onkojenik Akt ve MAPK sinyal yollarını modüle ettiği açıklandı. Böylece melittinin, kanser hücrelerinin plazma membranında aşırı eksprese edilen aktive edilmiş reseptörlerin dimerizasyonunu, birliğini ve/veya aktivitesini bozduğunu ve böylece aşağı akış aktivitesini inhibe ettiği tahmin edildi.

Öncelikle negatif yüklü “DEDE-mellitin” peptidi sentezlenerek peptid mühendisliğiyle melittin yükü değiştirildi. Bu kanser hücrelerinde melittin aktivitesi ortadan kaldırılarak pozitif yükün anti-neoplastik etki için gerekli olduğu, ayrıca oluşan peptidin kanser hücrelerine karşı daha seçici olduğu gösterildi.

Mellitin peptit toksini; Apitoksinin (bal arısı zehri) ana bileşenidir.

Melittin hücre zarlarında gözenekler oluşturduğundan hücrelere kemoterapilerin veya küçük moleküllerin girişini kolaylaştırabileceğini aksi takdirde tümör varlığında özellikle de in vivo olarak iletilmesi zor olabileceği varsayımında bulunuldu. Bu nedenle, in vivo bir TNBC allogreft fare modelinde melittin tedavisi Dosetaksel (kemoterapi ilacı) tedavisi ile birleştirildi ve bu kombinasyonun kanser hücresi proliferasyonunu ve tümör büyümesini önemli ölçüde azalttığı keşfedildi. İlginç bir şekilde tümörlerde  PD-L1(the levels of the immune-checkpoint protein programmed death ligand-1) seviyeleri de melittin tarafından azaltıldı. Melittin bu nedenle kemoterapi varlığında TNBC’lerde yaygın olan tümör mikro ortamının immün baskılayıcı etkilerini azaltabilir. Meme kanserlerinin bağışıklık tedavilerine daha iyi yanıt vermesine yardımcı olabilecek, melittin ile bağışıklık tepkilerinin güçlendirilmesi için çalışmalar hala devam etmektedir.

Yapılan çalışmalar bu uzun soluklu yolculuğun henüz daha başlangıcıdır. İnsan denemelerinden önce, maksimum tolere edilen dozları ve toksisiteleri resmi olarak değerlendirmek için daha birçok deneye ihtiyaç duyulmaktadır. Şu ana kadar yapılan çalışmalara genel olarak göz atacak olursak elde ettiğimiz bu bulgular bal arısı ve melittinin meme kanseri hücre yaşanabilirliğini hızlı ve güçlü bir şekilde azalttığını gösterirken aynı zamanda meme kanserinin oldukça agresif alt tiplerinin tedavisi için de kemoterapiler veya diğer küçük moleküllerle beraber kullanılabileceğini ortaya koymuştur.

.

.

KAYNAKÇA:

1.Duffy, C.,vd. (1 September 2020). Honeybee venom and melittin suppress growth factor reseptör activation in HER2-enriched and triple negative breast cancer. npc Precision Oncology. Article number:24. (https://www.nature.com/articles/s41698-020-00129-0)

2.https://cancercommunity.nature.com/posts/honeybee-venom-in-breast-cancer-treatment-behind-the-paper

3.BBC. “Honeybee venom kills some breast cancer cell” (Last update: 2 September 2020)  https://www.bbc.com/news/world-australia-53994058

4.T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Kanser Dairesi Başkanlığı https://hsgm.saglik.gov.tr/tr/kanser-turleri/kanser-turleri/meme-kanseri.html

senayaren

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi 4. sınıf öğrencisiyim. Liseden beri araştırmaya ve yazmaya çok meraklıyım. Artık yazılarıma bu blogda devam edeceğim.

7 thoughts on “Meme Kanserinde Yeni Bir Çığır: Bal Arıları

  • 20 Kasım 2020 tarihinde, saat 13:07
    Permalink

    Yazının içeriği gerçekten çok ilgi çekici. Böyle bir yazı ortaya çıkardığı için yazar arkadaşı tebrik ediyorum.

    Yanıtla
  • 20 Kasım 2020 tarihinde, saat 13:12
    Permalink

    Çok önemli bir noktaya değinmişsiniz, kesinlikle çok faydalı bir yazı. Teşekkürler paylaşım için….

    Yanıtla
  • 20 Kasım 2020 tarihinde, saat 15:27
    Permalink

    Hem Türkiye’de hem de dünya üzerinde kadınlarda en sık görülen kanser türüne yönelik böyle bir çalışma gerçekten umut vaadediyor. Faydalı ve açıklayıcı bilgilendirmesi için yazarımıza da teşekkür ederiz.

    Yanıtla
  • 20 Kasım 2020 tarihinde, saat 15:27
    Permalink

    Günümüzde sıkça görülen meme kanseriyle ilgili bu tür araştırmalardan haberdar olmak çok güzel ve umut verici. Bu yazı için teşekkürler.

    Yanıtla
  • 20 Kasım 2020 tarihinde, saat 16:33
    Permalink

    Bu yazının konusu toplumun bilgilendirilmesi için gerçekten önemli. Bu konu ve toplumun şuan içinde bulunduğu Covid-19 gibi diğer önemli konularda da yapılan araştırmaların paylaşılmasını diliyor ve yazara teşekkür ediyorum.

    Yanıtla
    • 22 Kasım 2020 tarihinde, saat 21:02
      Permalink

      Öncelikle iyi dilekleriniz VE görüşleriniz için teşekkür ederim. Görüşleriniz dikkate alınacaktır :))

      Yanıtla
    • 29 Kasım 2020 tarihinde, saat 20:10
      Permalink

      Ülkemizde özellikle kadınlarda çok sık rastlanan meme kanseri ile ilgili böyle bir yazıyı bizlerle paylaştığın çok teşekkür ediyorum.Gayet faydalı ve ilgi çekici bir yazı olmuş.Merakla yazıların devamını bekliyorum.

      Yanıtla

senayaren için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.