BABA ÜÇLEMESİ

The Godfather seriye şu replikle başlar…

“Amerika’ya inanıyorum.”

Sizce de manidar değil mi? İddialı bir filme yakışabilecek yüzlerce tip açılış olasılığı varken neden böyle bir replik seçilmiş olabilir ki? Anlatılmak istenen başka bir şey mi var aslında? Söylenmek istenen Amerikan sisteminin özünde vatandaşını hırpalayarak kendine muhtaç bırakması mı, yoksa kendi insanını kollayacak kadar yapıcı bir sistem olması mı? Ya da hepsinden öte, bu söylenen cümle, dünyaya egemen kapitalizmin bir toprak parçasındaki somut bir örneği mi sadece? Hikâye boyunca alttan alta bu soruların cevabı irdeleniyor belki de. Yalnızca böyle tuhaf bir başlangıcın bile farklı sonuçlara gebe olduğunu fark ediyorsunuzdur. Bu yüzden The Godfather serisi için ‘birtakım zorunlu sebeplerin farklı kaçınılmaz sonuçlarını gerçekçi biçimde inceleyen’ en temel sinemasal örnek diyebiliriz.

İşlenen Konular

“Ataerkillik” nesiller boyunca aile yapılarında varlığını hissettiren olgulardan biri oldu. Hatta kapsamlı büyük şirketlerde bile yansımalarını görüyoruz. Mesela Hollywood sektörü. Yıllardır erkeklerin tekelinde. Yazarlara, yönetmenlere, yapımcılara baktığınızda baskın olarak erkeklerin egemen olduğunu görürsünüz. Bu durum sadece sinemada değil genel anlamda kadının sanatsal yaratıcılığına da set çekiyor ne yazık ki.

https://cdn.pixabay.com/photo/2014/10/13/20/26/aggression-487274_1280.jpg

Ataerkillik, kadının toplumdaki konumunu baltaladığı ve kadına karar verme hakkı tanımayarak küçük gördüğü için kesinkes eleştirilmesi gereken bir kavram. Ki hepimiz bunu biliyoruz. Fakat bu kavram neden hala toplumdan silinmedi? Neden erkek toplumdaki gücünü ispatlamak zorunda kalıyor? Öncelikle bunların cevaplanması gereken sorular olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu soruların cevabını bulabilirsek kadına şiddetin ve geleneksel maskulen değerleri canlı tutan psikolojik sorunların kaynağını bulabiliriz.

Sorunların kaynağına inebilmek için önce sorunların ne olduğunu bilmek gerekir. İşte Baba tam da burada devreye giriyor. Biz izleyicileri; geleneksel maskulenitenin, güç zehirlenmesinin, baba-oğul çatışmalarının ve otoriter ideallerin meydana getirdiği acı gerçeklerle bir bir yüzleştiriyor. O gerçeklerin aslında aile bireyleri arasındaki ilişkileri ne kadar da yakından ilgilendirdiğine şahit oluyoruz.

Belki bahsettiğimiz tüm sorunların çözümü bir sinema filminde saklıdır. Kim bilir?

https://cdn.pixabay.com/photo/2014/02/08/16/12/glass-262105_1280.jpg

Analiz

The Godfather serisinde kullanılan bazı materyaller filmler boyunca tekrarlanır. Bu tekrarlar, hem karakterlerle özdeşleşmeye yardımcı olur hem de o materyallerin ne anlama geldiğini pekiştirmemize imkan sağlar. (Mesela serinin filmlerinde yer alan portakalların, kesik at kafasının ve balığın ifade ettiği belirli travmatik anlamlar var. Bu anlamları zaten filmlerin seyri sırasında idrak etmek zor olmuyor.)

The Godfather serisi ile alakalı sayısız çıkarım mevcut. Karakter analizinden tutun alt metin yorumlarına kadar seriye ilişkin çeşit çeşit incelemeler karşınıza çıkacaktır. Maalesef seriyle ilgili her noktaya değinebilmek mümkün değil. Ancak serinin prodüksiyon gelişimi bu seriyi diğer birçok başarılı filmden ayıran özelliği. Bu yüzden The Godfather‘ın prodüksiyonundan söz etmeden geçemem.

Yapım

https://images.justwatch.com/backdrop/273292825/s640/the-offer

The Godfather‘ın prodüksiyon aşamalarını detaylıca aktaran 10 bölümlük mini-dizi The Offer(2022)‘ı tavsiye etmekle başlayayım. Dizi, içerik itibariyle kaliteli olsa da anlatım şekli bana sorarsanız vasat kalmış. Çünkü dizi, ilerlerken olaylar aniden gelişip zıt kutuplara gidiyor ve bir yerden sonra inandırıcılığını kaybediyor. Ama yine de o diziden edindiğim önemli bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum:

The Godfather Mario Puzo’nun 1969 çıkışlı romanından aynı isimle uyarlandı. Kitap çıktığı dönemde 67 hafta boyunca bestseller listesinde kaldı ve dünya çapında 21 milyondan fazla kopya sattı. Kitaptaki bu potansiyeli Albert S. Ruddy kullanmak istedi. Tabii bu durumu İtalyan-Amerikan Sivil Hakları Derneği gibi bazı topluluklar hoş karşılamadı. Bırakın filmin uyarlanmasını, yayınlandığı ilk aylarda kitabın basılıp dağıtılmasına bile izin vermediler. Çünkü Godfather‘ın yayımlanan kitabında Sicilya kökenli İtalyan-Amerikanların zararlı kişiler olarak gösterildiği algısı yaygınlaştı. Senaryo büyük ölçüde tamamlandıktan sonra yapımcı Ruddy, Mafya Babası Joe Colombo’ya(1) senaryoyu apaçık sunarak açıkladığında ikna edebildi. Hâlbuki bu süreç karşılaşılan engeller için sadece başlangıçtı.

https://cdn.pixabay.com/photo/2020/01/06/00/27/black-cinema-4744327_1280.jpg

Öte yandan da Ruddy çalıştığı şirket Paramount’la anlaşmazlıklar yaşadı. Ruddy, Paramount’un başkanı Robert Evans’a teklifi ilk götürdüğünde yönetmen ve oyuncu seçimi konusunda binbir anlaşmazlık çıktı. İlk başta teklif Spagetti Western(2)‘in leziz örneklerini sunan Sergio Leone’ye yapıldı. Fakat o kendi projesi Once Upon A Time In America üzerinde çalıştığını söyleyip reddedince yapım, Francis Ford Coppola’ya götürüldü. Coppola başta reddetse de maddi sıkıntılarından ötürü projeyi kabul etti. Daha sonra 100 bin dolarlık ödeme karşılığında Mario Puzo ve Coppola beraber senaryoyu yazmaya başladı. Puzo’nun kitabı üçe bölündü ve ilk bölümün preprodüksiyonuna da start alındı. Evans, filmin başrollerinden biri olan “Michael Corleone” rolü için Robert Redford’u düşünüyordu ancak Coppola, Al Pacino’da ısrar edince rol Pacino’ya verildi.(3)

Mario Puzo, senaryo hazırlandığı esnada “Vito Corleone” rolü için Marlon Brando’ya mektup gönderdi. Puzo mektubunda şöyle dedi: “Baba’yı yalnızca sen oynayabilirsin.” Ruddy ve Coppola da Puzo’ya bu konuda destek çıkmasına rağmen Paramount Pictures ‘Vito’ rolü için önceki yapımlarındaki zayıf performansları gerekçesiyle Marlon Brando’ya sıcak bakmıyordu. Her ne kadar Paramount Şirketi Ruddy’nin ve Coppola’nın aksiyonlarına karşı çıksa da en sonunda Ruddy, şirketi zor bela ikna ederek filmi istediği şekilde yapabildi. Başta 4 milyonla başlayan ilk filmin bütçesi yapımcıların ve yönetmenin uğraşları sonucu 6 milyona kadar çıkarıldı. Gördüğünüz gibi The Godfather‘ın şöhretine ulaşması için birtakım ağır süreçler yaşanmış ki bildiğimiz Godfather, Godfather olabilmiş.

Sadece ilk filmin hasılatı 81,5 milyon dolar. 3 filmin tekrar gösterimlerle beraber toplam hasılatı ise 245 milyon dolar. Film sahiplerine belli ki iyi para kazandırmış 🙂

https://cdn.pixabay.com/photo/2018/06/25/12/08/money-3496648_1280.jpg

The Godfather 1973’te; En İyi Film, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Erkek Oyuncu(4) olmak üzere üç dalda Oscar ödülüne sahip oldu. Ayrıca The Godfather, IMDb’nin en iyi 100 film listesinde 9.2 puanla 2. sırada yer almaktadır. Devam filmleri The Godfather Part 2(5) 1974’te, The Godfather Part 3 ise 1990’da beyaz perdede seyirciyle buluştu.

The Godfather; aşk, şiddet, din ve politika üzerine tutarlı tespitleri bünyesinde barındırması dolayısıyla vizyona girdiği dönem itibariyle sinema tarihinin önemli köşe taşlarından biri haline geldi. Üçleme dünya çapında onlarca yıl konuşuldu, hâlâ da -şu an olduğu gibi- konuşulmaya devam ediyor. Tabii ki zevkleriniz gereği seriden hoşlanmamanız da mümkün. Fakat izlemenizi kesinlikle tavsiye edeceğim nadide bir seri. Her izleyişinizde farklı deneyimler hissedeceğiniz nadir eserlerden. Seri için kusursuz diyemem elbette, ama tartışılmaya ve analiz edilmeye değer yanlarının olduğu da aşikâr.

O zaman artık sizleri Nino Rota’nın destansı besteleri eşliğinde seri ile baş başa bırakayım…

https://cdn.pixabay.com/photo/2013/07/12/15/54/organized-crime-150556_1280.png

(1)Joseph(Joe) Anthony Colombo, New York’taki Amerikan Mafyasının Beş Ailesinden biri olan Colombo suç ailesinin patronuydu. Colombo, babasının o zamanlar Profaci suç ailesinin ilk üyesi olduğu New York’ta doğdu. 1970’te İtalyan-Amerikan Sivil Hakları Derneğini kurdu.

(2)1960-1975 yılları arasında Avrupa’da çoğunlukla İtalyan yapımcı ve yönetmenler tarafından çevrilmiş Western filmlerine (kovboy filmleri) verilen isim.

(3)Al Pacino; Baba’daki performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında, Baba II’deki performansıyla da En İyi Erkek Oyuncu dalında Oscar’a aday gösterilmiştir.

(4) En İyi Film Oscar Ödülü’nü Albert S. Ruddy, En İyi Uyarlama Senaryo Oscar Ödülü’nü Francis F. Coppola ve Mario Puzo kazanmıştır. Marlon Brando “Vito Corleone” rolüyle En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü’nü kazanmasına rağmen kendisini temsilen Meksika kökenli Apaçi Sacheen Littlefeather’ı göndererek ödülü reddetmiştir. (Dipnot: Sacheen Littlefeather “National Native American Affirmative Image Committee” isimli komitenin başkanıydı.)

(5)The Godfather Part 2 IMDb’nin aynı listesinde 6. sırada yer almaktadır.

https://cdn.pixabay.com/photo/2017/08/01/14/33/cig-2565867_1280.jpg

KAYNAKÇA

https://www.independent.co.uk/arts-entertainment/films/features/mario-puzo-at-100-the-godfather-author-never-met-a-real-gangster-but-his-mafia-melodrama-remains-timeless-b863424.html

http://images.tsa.org.tr/documents/eril_bakis_acisindan_sinemada_kadin_ve_siddet_olgusu__495/eril_bakis_acisindan_sinemada_kadin_ve_siddet_olgusu.pdf

https://www.researchgate.net/profile/Masood-Khoshsaligheh/publication/344642219_Cultural_Gate-Keeping_Policies_in_Official_Dubbing_in_Iran_A_Case_Study_of_The_Godfather_Series_into_Persian/links/5f86a4f8a6fdccfd7b5fc7e1/Cultural-Gate-Keeping-Policies-in-Official-Dubbing-in-Iran-A-Case-Study-of-The-Godfather-Series-into-Persian.pdf

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/thumb/1/16/Godfather_puppetmaster.jpg/640px-Godfather_puppetmaster.jpg

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.