UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?

Eternal Sunshine of The Spotless Mind Filminden bir kesit…

                                                   

Yaşadığım her şeye anlam yükleyen bir insan olmadım hiçbir zaman. Bazı şeylerin gerçekten öylesine, etkisizce gerçekleştiğine inanırım sıfır veya bir gibi. Ama ne zaman kötü bir an yaşasam; beynimi delen, kalbimi sızlatan bir kare hatırlasam hep sorarım kendime: Seni yok etmenin bir yolu yok mu ? Neden geçmişimde değil de geleceğimde ve şu anımda varsın?Neden kilitlendiğin o odada tepinip durursun? Çok geçmeden anlarım ki unutulmak,hapsedilmek istenen kötü anılar sıfır ya da bir gibi değildir. Onların her zaman bir anlamı, bir sonucu,  mekanizmasında barındırdığı gelecek için oluşturulmuş bir kodu vardır ve beyin bunu çok iyi bilir, okur, çözümler. Travmaları daima en derinlere çivilerle kazır.

Bazı travmalar vardır ve öyle can alıcıdır ki, insana tüm bildiğini unutturur. Kalbini dondurur. Ondan başka bir şey düşünemez hale gelir; yemeden, içmeden kesilirsiniz ve yine bazı travmalar vardır ki; bunları travma olarak algılamazsınız. Bunlar her gün yaşayabildiğimiz, aklımızı kurcalayan fakat içten içe bizi yiyip bitiren sıradan ensantanelerden ibarettir. Bu küçük anıcıklar her ne kadar kalıcı değil gibi görünse de duygu durumu ve bellekle birleşir ,geleceğe yön verir. Kısaca travma ve mini travma olarak nitelendirdiğimiz bu anılar ,yansıttıkları duygu durumları ile birlikte her mutlu anımızda bir gardiyan gibi beliriverir.

Peki ne dersiniz? Sizce kurtulmak mümkün  mü bu gardiyanlardan? Onları geçmişte öldürmek ,gelecekten silmek olası mıdır? Evet, Bazı kaynaklara göre bu mümkün.

A, Ben, Ai, Anatomi, Yapay Zeka, Biyoloji, Beyin, Yonga
www.pixabay.com

Hafıza  ön bellek ve ana bellekten oluşur. Ön bellek hipokampüste bulunur ve anlık kullanılan bilgilerin kaydını kısa süreli olarak tutar. İşlemi tamamladıktan sonra hafızasından siler. Bizim için hayati önem taşıyan bilgi, beceri  ve deneyimler ise ana bellekte  birikir. Yaşadığımız travma ve acı barındıran anılar da buradadır. Aynı zamanda bu anılar, beynin  duygu durum merkezini yani psikolojisini oluşturan sol prefrontal bölgede de kayıt tutar. Yani ana bellek hatıraları, prefrontal bölge ise bu hatıraların yansıttığı duyguları ve acıyı kodlar. Kodlanan bu şifreler kimi zaman anılardan, ana bellekten silinebilir ancak prefrontal bölgeden silinemez. Travmalar unutulabilir lakin hissettirdikleri duygu durum kişinin zihninde çakılı kalır. Bu da nedeni belirsiz, bozulmuş davranış biçimine, kimi zamanda bedensel olarak somut rahatsızlıklara yol açar. Psikiyatride bu gibi durumlarda rahatsızlık üreten bu duygu ve düşüncelerin ortadan kaldırılması hedeflenir. Beynin filtrelenmesinde kullanılan birçok soyut ve somut yöntem vardır. Somut yöntemler arasında EKT ve TMS vardır. EKT duygudurum bozuklukları basta olmak olmak üzere psikiyatrik bozukluklarda kullanılan etkinliği ispatlanmış güvenli ve daha eski bir tedavi modalitesidir. EKT‘nin yan etkilerinden birisi kısa süreli geçici hafıza kayıplarıdır. Bu ve benzeri yan etkileri edebiyatta veya popüler algıda hatalı olarak sıkça işlenmiş ve EKT’ye alternatif olarak daha güvenli olduğu ve hafıza işlevleri üzerine etkisi ön plana çekilerek bir diğer elektrofizyolojik müdahale enstrümanı TMS son dönemlerde daha fazla konuşulmaya ve araştırılmaya başlanmıştır. Bu yazımda sizlere son dönemin popüler konusu olan Trans Manyetik Stimülasyon tekniğinden ve gerçekten faydalı olup olmadığından bahsedeceğim.

1985 ‘de keşfedilen; 2002 de Depresyon , 2007 de de Migren tedavisi için FDA ( Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi) onayı alan TMS, günümüzde özellikle Dirençli Depresyon, Panik Atak, Anksiyete, Obsesif Kompulsif Bozukluk(takıntı) tedavisinde tercih ediliyor. Peki süreç nasıl işler ?

Tedavi süresi kişiden kişiye değişmekle birlikte genelde seanslarının her biri yaklaşık 20 dakika ve haftada 6 gün uygulanır. Uyanık haldeki hastaya manyetik bir coil aparat aracılığıyla beynin prefrontal bölgesine manyetik atımlar gönderilir. Öncesinde herhangi bir premedikasyon işlemi uygulanmaz. Hasta işlem sırasında herhangi bir ağrı veya acı duymaz. Beynin temel becerilerini etkileyen bir yan etkisi yoktur. TMS’nin yan etkileri genellikle hafif ve kısa sürelidir. En sık görülen yan etkisi geçici hafif baş ağrısı ve uygulama bölgesinde karıncalanma hissidir. Bu yan etkiler genellikle tedavinin ilk haftasından sonra kaybolma eğilimindedir. Kişi nasıl geldiyse aynı şekilde tedavi sonrasında hayatına devam edebilir. TMS tedavisinde hafıza silinmez ,beceriler gerilemez, kötü anılar ve travmalar sıfırlanmaz. Yalnızca bunların bize hissettirdiği takıntılı, depresif duygulanım geriler. Tipik olarak, tedaviye başlandıktan ilk on gün içerisinde iyileşme etkileri görülmeye başlar. Hastaların çoğu tedavinin ikinci haftasında tedaviden beklenen faydayı fark etme eğilimindedir. Hastaların bazılarında yaklaşık 6-12 ay sonra idame (devam) tedavisine ihtiyaç olabilir. Yapılan bir araştırmaya göre TMS tedavisi ; Depresyonda %63 ,Obsesif Kompulsif Bozuklukta %42 ,Anksiyetede % 33,Travma Sonrası Stres Bozukluğunda % 48.6 oranında yanıt almış ve bir seneyi aşan süreçlerde nükslerin yaşanmaya başlandığı da tespit edilmiştir.

TMS tekniği Klasik tedavilere yeterli yanıtı vermeyen  nöropsikiyatrik bozukluklar için bir alternatif olarak neredeyse deneysel aşama anlamında kullanılmakta olup etkinliği psikiyatrik hastalara uygulanan psikoterapiler ve farmakoterapiler kadar yüksek değildir. Çoğunlukla özel merkezlerde uygulanabilen bu tedavinin günümüzde, gerçek  kullanım alanının saptırılıp sağladığı faydadan çok daha fazlasının vadedildiğini görmekteyiz. Elbette belirtilen hastalıkların bazı evrelerinde tercih edilebilen bu yöntemin var olduğu kaçınılmazdır. Fakat ne yazık ki  kendi içinde oldukça kompleks, çözümlenmesi zor ve meşakkatli bir branş olan Psikiyatri’ye yan daldan dahil olmaya çalışan ,insanların ümitlerini sömüren bir kesim tarafından suistimal edildiği gerçeği de yadsınamaz. İşin tuhafı bir anda bu kadar  popülerleşen bu metod psikiyatrik rahatsızlığı olmaksızın acı çeken, üzüntü duyan, unutmak isteyen herkesin de gündeminde… Bir anda bütün anılarının silinebileceği, içinde bulunduğu buhrandan tek bir yöntemle kurtulabileceğini sanan bir kesim mevcut. Halbuki unutmanın asla ama asla mümkün olmadığı, yalnızca alışmanın mümkün olduğu gerçeğiyle yüzleşilmeli ve zihnin daima kayıt tuttuğu bilinmelidir. Beyin öyle bir oluşumdur ki ondan hiçbir şeyi silemez ve o kendi istemediği sürece ona hiçbir şeyi unutturamazsınız. Ancak anıları ve onda bıraktığı izleri dönüştürebilir, kabullenebilir ve sahiplenebilir hale getirebilirsiniz. İnsanların travmalar sonucunda veya travmalar olmaksızın sahip oldukları psikiyatrik bozukluklar uygun, etkinliği ve güvenilirliği  bilimsel araştırmalarla ortaya konulmuş tedavi biçimleri ile tedavi edilmeye çalışılır. Elbette her hastalığın olduğu gibi psikiyatrik bozuklukların da çeşidine göre tedaviye cevap verirliği, belirli seyir ve sonlanım özellikleri vardır. En sofistike tedavi çeşitleri ile bile düzelmeyen psikiyatrik bozukluklar olduğu gibi en temel ve çok hafif düzeyde tedavi modalitelerine yüksek oranda cevap veren ruhsal problemler olabilmektedir.

Leyla ile Mecnun dizisinden bir kesit…

Yazımı sonlandırmadan önce cevabını gerçekten çok merak ettiğim bir soru var. Anıları silmek, duyguları resetlemek, hafızayı temizlemek sahiden mümkün olsaydı bunu yaptırmak ister miydik? Acılar ve travmalar gittiğimiz yolda bir ulaşım aracı mıdır yoksa bizi ters yöne sürükleyen bir akıntı mı?

DİPNOT: Yazımı yazarken https://psikiyatri.org.tr/294/turkiye-psikiyatri-derneginden-tmu-ve-beyin-haritalamasi-hakkinda-basin-aciklam sitesini kaynak aldım. Hakkkında henüz ulaşılabilir resmi makaleleri fazla bulunmayan bu konuyu Prof. Dr. Numan Konuk hocamın bilgisi ve düzeltmeleriyle  sizin için en doğru ve yanıltıcı olmayan şekilde derlemeye özen gösterdim. Umarım faydalanabilirsiniz. İyi okumalar…

                                                                  EDİTÖR /YAZAR :  NUR BANU OKUR

One thought on “UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?

  • 14 Kasım 2021 tarihinde, saat 22:38
    Permalink

    Yaşadığımız travma ve acıları yaşarız kendimize has zannederiz bunu kişiselleştirip bencilleşiriz içimize kapanırız bazen insan eski zevk aldığı şeylerden tat alamaz o an hiçbir şey yapası gelmez şunu sorar kendine ben niye yaşıyorum? Yaşadığımız kötü tecrübeler aslında bizi hayata olgunlaştırıyor yapılan büyük hata her konuştuğumuz insanı kendimiz gibi kabul edip bir hata oldu mu onu değiştirmeye çalışmamız insanları değiştiremeyiz kendimiz gibi bilip çabuk güvenmek bunları getiriyor sonrasında bir kişinin kötülüğünden dolayı zamanı gelince kime güveneceğini bilmiyor doğru insanlara güven sorunu yaşıyoruz bize göre travma zannettiğimiz dışardan öyle gözükmeyebilir aile yetişme tarzı olarak sürekli anne baba baskısı onayı ile yetişen Türk toplumunu düşünürsek insan yalnız kaldığı zaman yapmış olduğu davranışların iyi mi kötü mü emin olamıyor birisi tarafından sürekli onaylanmak istiyor insan önce kendini sevmeli kendi değerlerine sahip çıkmalı geçmişteki yapmış olduğu hatalardan dolayı kendine özeleştiri yapabilmeli her konuştuğu da kişiyi sanki hiç hayatından çıkmayacakmış gibi beklentiye girmemeli çünkü beklentiye girdiği an üzülür hayatın merkezine kendisini koymalı şimdi bu bencilce gibi gözükecek ama hiç bencilce bir davranış değil hayat böyle maalesef insan önce kendine bakabilmesini öğrenmeli anıları belki makine ile silebiliriz akıl unutur kalp unutur ama ruh unutmaz

    Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.