Pazartesi Ekşidir, Sol Yanım 50’dir: Sinestezi Nedir?

Sinestezi, Yunanca kökenli bir kelime olup “birleşik duyu” anlamına gelmektedir. Sinestezik kişilerde herhangi bir duyunun uyarımı otomatik olarak başka bir duyu algısını tetiklemektedir. Bir algı modalitesi uyarıldığında birden fazla kanalda uyarılma oluşmasına verilen tıbbi isimdir. Metafor, sembolizm kelimeleri gibi, çeşitli sanat ürünlerinin tanımlanmasında kullanılan “sinestezi” kelimesinden farklı olarak bu olguyu yaşayan kişiler, kasıtsız ve sürekli olarak oluşan benzetmelerden bahsederler. Kısaca, birden fazla algı sistemi aynı nesnelere kendi yorumlarını aynı kuvvette verirler. Sinestezi sahibi insanlar, örneğin, insanları, insan olarak değil de görsel/işitsel/yazısal vb. bir nesne/olgu olarak hatırlar ve benimserler. Sinestezi Stroop etkisiyle çoğu zaman ilişkilendirilmiştir.

Stroop etkisi, John Ridley Stroop‘un 1935 yılında geliştirdiği üç kısımdan oluşan bir bilişsel kontrol testidir. Bir rengin adı farklı bir renkle yazıldığında (örneğin “kırmızı” kelimesi kırmızı renkle değil mavi kalemle/renkle yazıldığında) kelimenin rengini saptama işleminin daha fazla süre aldığını ve aynı renkle yazılması durumuyla karşılaştırıldığında daha fazla hata yapıldığını belirtmektedir. Bu okuma ve okuma sonucundaki anlama işleminin otomatik ve daha hızlı olarak gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. Renk saptama işlemi ise okuma kadar otomatikleşmiş bir işlem değildir.

Jane Mackay’ın Nirvana grubunun Smells Like Teen Spirit şarkısını dinledikten sonra yaptığı sinestetik resim

Bir araştırmaya göre mavi /cyan renkli ürünlere cevaben termoseptif çapraz modal bağlantılar yapılmıştır. Turuncu /kırmızı, ancak tam tersi değil (simgeleri temsil eden sıcaklık bağlantıları renk vermemiştir). Bu tek yönlü bağlantı, bir istatistiksel, koşullu cevap olduğunu gösterir. Denek kırmızı bir musluğu gördüğünde sıcak suyun gelmesini, mavi muslukta ise soğuk su gelmesini bekliyor. Araştırmanın sonucunda araştırmacıların oluşturduğu İkon ölçeği genel olarak doğrulanmıştır. Aynı zamanda müzik, düzenli olarak ve tutarlı bir şekilde, duygulara ek olarak şekiller, renkler, ağırlık ve sıcaklıklar dahil olmak üzere (ikon ölçeğini kullanarak) çok-boyutlu ilişkilere neden olmuştur. Çapraz-modal algı, müzikten ziyade müziğin karakterinin bir göstergesidir.

Başka bir araştırmada da müzikteki Pitch sınıfları (örneğin; re, re ve mi), müzisyenlerde yakın zamanda tarif edilen bir sinestezi şekli olan zift sınıf-renk sinestezisinde renk algılarını uyandırır. Sinestetik renk hislerinin, sinestezinin orijinalliği için yaygın olarak kabul edilmiş bir kriteri yerine getirerek uzun bir zaman aralığında tutarlı olduğu doğrulandı. Bununla birlikte, renk algılarının otomatik olarak (yani gönüllü bir çaba olmadan) sinestezinin bir başka tanımlayıcı özelliği olup olmadığı belirsizliğini koruyor. Bu konuyu araştırmak için Stroop paradigmasını 10 adımlı sınıf-renk sinestezinde kullanmışlardır. Katılımcılara görsel olarak, katılımcıların kendi renk algılarına uygun olmayan veya uyumlu olan font renklerinde Pitch sınıfı adları verilmiştir. Yazı tipi rengini bildirme hızı, uyuşukluğa göre, sinestetik duyumla uyuşmadığında daha yavaştır. Bulgu, gerek duyulmadığında bile renk duyumlarının otomatik olarak gerçekleştiğini göstererek Pitch sınıfı renk sentezinin gerçekliğini doğrular.


Senestopatiler

Sinestetik bireylerin uyandikları her sabah kendine özgü ve değişik. Basitçe gazete okurken bile okudukları her bir kelimede gözlerinin önünde bambaşka renkler parlıyor. Beethoven’ın konçertolarından birini dinlemek onlar için bir havai fişek gösterisine dönüşüyor. Kapı çaldığında çevrelerinde farklı büyüklükte üçgenler görüp, gökkuşağına baktıklarında çeşit çeşit sesler duyuyorlar. İşte tüm bunlar sanrılar gören birinin değil, sinestezi hastalığına sahip bireylerin yaşadıkları.



Jane Mackay’in “Tchaikovsky’nin Piyano Konçertosu” isimli bu tablosunda görme ve duyma arasında bir köprü kurularak sinestezik bir algı yaratılmaya çalışılmış.

Senestopati, bilişsel bilimler ve fenomenoloji kavşağında bir arka plan duyguları bozukluğudur. Sartre veya Merleau-Ponty gibi filozoflar sinestezi kavramını geliştirmişlerdir ve özellikle “vücut şeması” gibi yeni kavramlar eklemişlerdir. Benzer şekilde, Minkowski veya Tellenbach gibi fenomenolojik psikiyatristler, sinestezi ile ilişkili psikiyatrik hastalıkları tanımlamaya çalışmışlardır ve onları daha iyi anlamak için yeni kavramlar (yani atmosferik anlamda) önermişlerdir. Son zamanlarda, bilişsel nöropsikiyatri, sanrıların oluşumuna neden olan ya da katkıda bulunan mekanizmaları keşfetmeye çalışmışlardır. Bilişsel nöropsikiyatride geliştirilen yanılsama teorilerinin çoğunluğu, monothematik yanılsamaların açıklanmasının bir veya iki açıklayıcı aşama içerdiğini düşünmektedir. İlk aşama anormal bir deneyime (deneyimsel aşama) karşılık gelirken, ikincisi anormal akıl yürütme (çıkarımsal aşama) ile ilgilidir. Bu teorik ilk aşama oldukça sıradışı ya da tuhaf bir algısal deneyimin sonucu olarak kabul edildi. Yazarlara göre, bu deneyim duyarsızlaşma fenomenini, sinestezi kaybını veya aşinalık hissini kaybetmeyi ifade eder. Örneğin, Capgras ve Cotard sendromlarının nörobilişsel modelleri, her ikisinin de çeşitli olağandışı deneyimlere dayandığı inancına sahiptir. Bu olağandışı deneyimlerin duygusal veya duygusal deneyimler içerdiği düşünülmektedir. Capgras sendromu, muhtemelen kapalı bir kişinin yüzünün görüşüne cevap olarak anormal, duygusal bir deneyim tarafından tetiklenir. Benzer şekilde, Cotard sendromu, dış uyaranlara duyulan duygusal tepkilerin genel olarak düzleşmesinden kaynaklanabilir. Çıkarım aşaması, iki sendrom arasında da ayrım yapabilir. Capgras’ın sendromunda bazı ampirik onaylar alınmış, ancak henüz Cotard’ın sendromunda bulunamamıştır.


Bazı sinestezi hastaları uzamsal alandaki bazı yerleri belli sayılarla özdeşik olarak 
algılıyorlar. Örneğin, sol taraflarını 50 sayısıyla algılıyorken, sağ taraflarını 70 sayısıyla algılıyorlar.

Sinestezi hastaları daha açık bir deyişle, renkleri duyup, şekilleri tadıp, sesleri koklayabiliyorlar. İki çeşit sinestezi bulunuyor: Sonradan kazanılan ve nedeni çözülemeyen sinestezi. Sonradan kazanılan sinestezi başka bir hastalığın varlığında ortaya çıkıyor. Örneğin, epilepsi hastalarında bu tür duyular (koklama, görme, işitme, duyma, dokunma) arası geçişler de gözlenebiliyor. Nedeni henüz çözülemeyen sinesteziyse her 25.000 kişiden birinde görülen, ender bir durum. Kafadan alınan darbeler, bir takım kimyasalların kullanımı ya da beyindeki orta temporal lobun hasarı da geçici sinestezik durumlara neden olabiliyor. Her ne kadar sinestezi hastalarının deneyimleri farklı duyular içerdiğinden çeşitlilik gösterse de Yale Üniversitesi’nde profesör olan Lawrence Marks bu hastaların çocukluk ve yetişkinlik dönemlerinde sergiledikleri davranışların benzer olduğuna dikkat çekiyor. Birçok çocuğun ceza alma korkusuyla durumunu saklamaya çalıştığını, ancak yetişkinlikte doktorlarca bu duruma bir ad konulduğunda kendilerini daha iyi anlayabildiklerine vurgu yapıyor. Sinesteziye yatkın belli bir insan tipi yok. Ancak eldeki birtakım istatistiksel verilere göre kadınlar erkeklere oranla bu hastalığa daha yatkın. Hastalığın kadınlarda daha sık görülüyor oluşu hastalık geninin X cinsiyet kromozomu üzerinde taşınıyor olabileceği olasılığını doğuruyor. Nitekim sinestezinin babadan kıza, anneden oğula ve anneden kıza geçtiği durumlara örnekler çokken, bugüne kadar hiç babadan oğula geçtiği gözlenmemiştir.

Kaynakça ve ileri okuma için:

  1. https://tr.wikipedia.org/wiki/Sinestezi
  2. http://web.archive.org/web/20160309210259/http://www.biltek.tubitak.gov.tr/gelisim/psikoloji/biyopsiko.htm
  3. “Studies of interference in serial verbal reactions”Journal of Experimental Psychology. Cilt 18, s. 643–662. doi:10.1037/h0054651.
  4. https://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1177/2041669519852643
  5. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1053810018304732
  6. https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0013700610002435

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.