Kanserde Genetik ve Çevrenin İncelenmesi

(Kanser hücreleri. Görsel Kaynağı: crystal light/Shutterstock)

Kanserin Genetikte Yeri

Kanserler, hücrelerin kontrolsüz bölünmesi sonucu açığa çıkan hastalık gruplarıdır. Çeşitli sebepleri olmakla birlikte %80’i çevresel etkenler sonucu oluşur. Ancak bu etkenler genetikle de bağdaşabilmektedir. Beslenmenin, genetikte var olan kanseri tetiklemesi buna örnektir. Hiç açığa çıkmayabilecek bir kanser çevreden etkilenme sonucu ortaya çıkabilir. Bu tetiklenen genler arasında 1. kromozom üzerindeki TP73 ve HDAC1, 2. kromozomdaki MSH2, 8. kromozomdaki NRG1, 11. kromozomdaki ATM, 13. kromozomdaki BRCA2 ve daha fazlası yer alır. Yanık besinler tüketme, UV ışınları ve yüksek sıcaklık gibi etkenler bu genlerin mutasyona uğramasına neden olur.

Hücre döngüsünün veya çoğalmasının düzenlenmesinde görev alan genler TP73, HDAC1, MSH2, IRS2, MLH1 ve TP63 gibi genlerdir. Bunlarda meydana gelen mutasyonlar hücrede sorunlar çıkmasına sebep olur. Örneğin MLH1 kolon kanserine, APC kolorektal kansere, NRG1 akciğer kanserine ve BRCA2 meme kanserine yol açar. Peki bu mutasyonlar nasıl meydana gelmektedir?

DNA replikasyonu sonucunda bazı hatalar oluşabilir, örneğin bir nükleotide karşılık gelen nükleotid eksilebilir. Bunları onaran genler ATM, MSH2 ve MLH1’dir. Beslenme düzensizliği bu genlerin protein sentezini azaltabilir ve dolayısıyla DNA replikasyonu gerçekleşirse yanlışların düzeltilmesi zorlaşır. Bu da mutasyonlar için elverişli bir durumdur. Yine hücre döngüsünde kademeli reaksiyonlarda görevli IRS1 geni de hücre çoğalmasında görevli olduğu için bu gende meydana gelebilecek herhangi bir sorun kansere neden olabilir. Daha birçok genin de kansere neden olduğu bulunmuştur.

Protein sentezleyen genlerde mutlaka sentezleme işlemini aktive eden transkripsiyon faktörünün bulunması gibi inhibe eden faktör de bulunur. Bu sayede hücrenin sınırsız bir şekilde o proteini sentezlemesi ve kansere dönüşmesi engellenir. mRNA’nın post-transkripsiyonunda da kanser oluşumunu engellemek için mekanizmalar bulunur. Burada gerçekleşen inhibisyonlar bu bakımdan çok önemlidir. LncRNA (Uzun, kodlamayan RNA) aktivasyon ve inhibisyon olaylarında yer alır.

(Kanser hücreleri. Görsel Kaynağı: crystal light/Shutterstock, ID: 674497363)

LncRNA hücrenin çoğalma mekanizmasının düzenli işlemesini sağlayan bir RNA çeşididir. LncRNA’ların sadece az bir miktarının tümörlerdeki görevi biliniyor. Ama kanser hücresinde düzenli işleme mekanizmasının bozulmasına rağmen bazı LncRNA’lar tümör mekanizmasını engelleyici yönde çalışır. Örneğin mide kanserindeki MEG3 ve nöroblastomdaki NBAT1 LncRNA’ları tümör oluşumunu baskılarken; pankreas kanserindeki HOTAIR ve osteosarkomdaki MALAT1 destekler. Aynı zamanda kromatinleri de düzenlerler. Anjiyogenezde, metastazda ve çoğalmada görev alır.

Kanser genlerinin hücrelere göre spesifitesi, iç ve dış etmenler sonucu artabilir. Dış etmen olarak makrofajlar, T ve B hücreleri, fibroblastlar ve virüslerin yanında UV ışınları ile sigara dumanı da sayılabilir. İç etmen olarak da sinyal ağı sayılabilir. Böylece hangi dokuların sağlıklı olduğu daha iyi anlaşılır. Spesifite de bu sağlıklı dokuları belirtir.

Kanserde Çevrenin Etkisi

Coğrafik özellikler ve mensup olunan topluma göre görülen kanser türleri değişmektedir. Örneğin mide kanseri en çok Japonya, İzlanda ve Şili’de görülmektedir; en düşük ise ABD, Avusturalya ve Yeni Zelanda’da. Kolon kanseri ise en çok ABD’de görülmektedir. Mide kanseri insidansı yüksek olan bir ülkeden düşük olan bir ülkeye göç  eden bir kişinin yine mide kanseri riski olduğu ama geldiği ülkeye nazaran daha az tehlikede olduğu saptanmıştır. Yine de yerleştiği bölgede yer alan kanser türüne yakalanma olasılığı yükselmektedir. Bu da yeme alışkanlıkları ve yaşanan coğrafyanın değişmesinin kanser olma durumunu etkilediğini gösterir. Yemeklerin içindeki kimyasal maddeler ve besin değerleri bölgeden bölgeye değişiklik gösterir.

Yemeklerin küflenmesiyle açığa çıkan kanserler de vardır. Hindi X hastalığı, 1960’larda küflü yer fıstığı sebebiyle İngiltere’de birçok kümes hayvanının ölmesine yol açmıştır. Asperagilis flavis küfünün Aflatoxin B ve 6 salgılaması, karaciğer kanserine neden olur. Aynı şekilde başka küfler de (A. Parasiticus, penicilium, puberulum…) Aflatoxin salgılar. Pirinçlere yerleşen P. Islandium küfü ise Luteoskyrin salgılayarak karaciğer kanserine yol açar. Bu da demektir ki pirinç ağırlıklı beslenen toplumlarda karaciğer kanseri daha sık görülebilir. Bu kanser küflü mısırdan dolayı da olabilir ve Doğu Afrika toplumlarında mısır çok tüketilmektedir. Öyle ki, karaciğer kanseri burada ABD’ye kıyasla 58 kat daha sıktır.

(Meme kanseri farkındalık ayı: Ekim. Görsel Kaynağı: Sk Elena/Shutterstock, ID: 1172436100)

Besinlerin kendi yapısında da bazı maddeler yer alır. Pasifik’teki adalarda Cycad bitkisindeki Cycasin maddesi karaciğer kanserine yol açar. Bu bitkileri tüketen canlılarda da bu kanser görülür ve yerel halkın bu hayvanlardan birinin sütünü tüketmesiyle kanser oluşumu tetiklenebilir. Bazı maddeler de bağırsak bakterileri tarafından işlenerek kanser yapıcı özellik gösterir. Bunlardan bazıları Cycasin, Siklomat, Testosteron ve safra tuzlarıdır. İnsanlarda bağırsağın uzunluğu sebze-meyve tüketimine daha elverişli bir uzunlukta olduğundan çok et tüketmek de kanseri tetikleyebilir. Bu hem et içinde birikmiş radyoaktif maddelerden hem de et sindiriminin sebze sindiriminden daha hızlı oluşundandır. Sebze sindirimi uzun sürdüğünden bağırsaklar çok çalışmakta ve kanser oluşma özelliği azalmaktadır. Nitekim kolon kanserinin dışkı özelliklerine göre görülme sıklığı da araştırılmıştır. Dışkının sert ve az olması kolon kanseri ihtimalinin yüksek, yumuşak ve çok olması ise düşük olduğunu gösterir. Bunu destekleyici olarak da kolon kanseri Afrika’da az, batı ülkelerinde çok görülmektedir.

Sonuç

Kanserlerin birçok ortaya çıkma sebebi vardır. Bölgeden bölgeye yaygınlıkları da değişiklik gösterir. Bu hem insan genetiği hem de çevresel faktörlerle ilgilidir. Genetiğimizde var olan birtakım kanser genleri kolaylıkla kendilerini açığa çıkarabilir. Ancak sağlıklı bir yaşamla bunun üstesinden gelmek mümkündür.

Bilgi Kaynakçası

  1. Chiu, Hua-Sheng. “Pan-Cancer Analysis of lncRNA Regulation Supports Their Targeting of Cancer Genes in Each Tumor Context” Cell Reports. 23:1(2018). 297-312.e12. ScienceDirect. Web. 2018.
  2. Bianchi, Joy J. . “Not all cancers are created equal: Tissue specificity in cancer genes and pathways” Current Opinion in Cell Biology. 63(2020). 135-143. ScienceDirect. Web. 2020.
  3. Uzel, Ayşe. “Kanser ve Beslenme” Beslenme ve Diyet Dergisi.
  4. Sazcı, Ali. “Introduction to Medical Biology and Genetics” 2020.

Görsel Kaynakçası

  1. crystal light/Shutterstock
  2. crystal light/Shutterstock, ID: 674497363
  3. Sk Elena/Shutterstock, ID: 1172436100

Aylin Ayşe Dinç

İstanbul Okan Üniversitesi İngilizce Tıp Fakültesi dönem 2 öğrencisiyim. Liseden beri çeşitli makale yazma deneyimlerim oldu. Şu anda genetik alanında yazıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.