Tababetin İki Direği : Araştırma ve Etik

Tababetin varoluşundan itibaren araştırma ve geliştirme en temel unsurlardan biri olmuştur. Hipokrat, Galen, Ibni Sina ve daha birçok isim tıp alanında araştırma yapıp, yaptıkları araştırmaları hem yazılı hem sözlü kendinden sonrakilere aktarmışlardır. Şüphesiz ki sunulan bulgular modern tıpta var olan bilgilerin öncüsü olmuştur.

Peki senelerdir var olan bir alana etik gibi önemli ve kısmen göz ardı edilmiş bir alan nasıl girdi? Etik, özetle ahlak felsefesidir ve öncüsü Aristo’dur. Zaman ilerledikçe toplumun her yönüne dahil olan etik pratiği kaçınılmaz şekilde tıp alanına da adım atmıştır. Gerek klinikte gerekse araştırma kısmında gerekli bir parça olan etik, yapılan araştırmalarda ve uygulamalarda elzem olan bir ahlaki limit oluşturmuştur.

Araştırma etiği ise II.Dünya Savaşı sırasında yapılan Nazi deneyleri ve sonrasında yayımlanan Nuremberg Kodları ile bilim dünyasına köklerini yaymıştır. Almanya’da yapılan bu deneyler sonrası formüle edilen bu kodlar Araştırma etiğinin temelini oluşturmuştur. Bir yenilik olarak bu kodlar “Aydınlatılmış Onam” kavramını hayatımıza sokmuştur. Bir araştırma için gönüllü olmuş birinin yazılı ve sözlü rızası alınmadan araştırmaya dahil edilmesi böylelikle engellenmiştir. Nuremberg kodlarının bir başka değerli katkısı da yarar zarar oranının belirlenmesi olmuştur. Araştırmanın gönüllü deneklere ve de topluma yarardan çok zararı olacak ise bu araştırmanın yapılmaması gerektiği savunulmuştur. Peki tarihte her araştırma bu kodlara uymuş mudur?

Bu sorunun cevabi tabii ki hayır. Aksine geçmişte yapılan saygıdeğer ve de maliyetli araştırmalarda bile aydınlatılmış onamın eksikliği ve de bunun üzerine çıkan etik ve hukuki ihlalleri görüyoruz. Tuskegee Sifiliz Deneyi, Milgram Deneyi ve de Stanford Hapishane Deneyi araştırma etiği ihlallerinin en çarpıcı örnekleri olmuştur. Bir hekimin ya da araştırmacının yapması gereken şeyler nedir?

  • Araştırmanın sağlayacağı yararın zararından fazla olmasından emin olmak
  • Gönüllü kişinin araştırmayı anladığına emin olmak
  • Aydınlatılmış onam almak
  • Süreç boyunca gönüllüler ile iletişim içinde bulunmak

Sonuç olarak tıp, araştırma ve etik ayrılamaz. Gerek hekimlik uygulamalarında gerekse de araştırma esnasında etik sınırlara her zaman uyulmalıdır. Etik, hekimleri ve araştırmacıları hukuki yaptırımlardan korur ve de toplum ahlakini daha iyi anlamış kişiler yapar.

Kaynakça:

https://www.unlv.edu/research/ORI-HSR/history-ethics

https://www.niehs.nih.gov/research/resources/bioethics/whatis/index.cfm

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.