Tıp Dünyasının Zor Kararı: Pernkopf Atlası

Anatomi atlası tıp, fizyoterapi ve veterinerlik gibi sağlık bölümleri için her zaman vazgeçilmez bir yol gösterici olmuştur. Meşhur “Sobotta mı Netter mi” ikilemi ise anatomi atlası almadan önce her tıp öğrencisinin aklını mutlaka meşgul etmiştir. Günümüzden 20. Yüzyılın ortalarına uzandığımızda hekimlerin bu konuda aslında çok cazip bir seçenekleri daha vardı: karanlık geçmişiyle etik tartışmaları da beraberinde getiren, belki de dünyanın en detaylı hazırlanmış atlası: Pernkopf Atlası.

BT’nin, MR’nin, USG’nin olmadığı bir dönemde, detaylı kesitsel görüntüler hazırlayabilmenin yolunun çok sayıda ve detaylı otopsiden geçmesi gerektiğini fark etmek çok da zor değil elbette. Ama elimizden düşürmediğimiz atlasların, katledilen mahkumlar üzerinde yapılan çalışmalar sonucunda hazırlandığını düşünmek kesinlikle çok dramatik ve tüyler ürpertici olurdu.

Bir Nazi Hekimi Yetişiyor: Eduard Pernkopf Kimdir?

Eduard Pernkopf, 1888 yılında, Avusturya’da üç çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babası bir köy doktoru olan Pernkopf, müziğe olan ilgisine rağmen erken yaşta babasını kaybedince hayallerini bir kenara atar ve doktor olmaya karar verir. 1907 yılında Viyana Tıp Fakültesine başlar. Öğrencilik yıllarında katıldığı “Almanya Akademik Öğrenci Kardeşliği” adında milliyetçi bir öğrenci derneği Pernkopf’un ırkçı fikirlerini yeşertir. Aynı zamanda burada fakültenin anatomi enstitüsü müdürü Ferdinand Hochstetter ile çalışma fırsatı yakalar.

Ferdinand Hochstetter öğrencileri ile birlikte (1930’lar)

Mezun olduktan sonra, II. Dünya Savaşı sırasında 1 yılı orduda olmak üzere 14 yıl boyunca çeşitli okullarda anatomi eğitimi veren Pernkopf, 1920’de Hochstetter’in asistanı olarak akademik kariyerine ilk adımını atar. Daha sonra Viyana Üniversitesi Anatomi Enstitüsünde; doçentlik ve profesörlük unvanlarını alır, 1933 yılında ise enstitü müdürü olur. Bu yıllarda Ulusal Sosyalist Alman İşçi Partisine (diğer adıyla Nazi Partisi) katılır. Ertesi yıl, Adolf Hitler tarafından kurulan ve “Fırtına Birliği” olarak bilinen Sturmabteilung’un üyesi olur. Bu birlik, Nazi partisinin paramiliter gücü olarak hizmet vermekte, her türlü kirli işi yapmaktadır. Pernkopf bir enstitü başkanı olmasına rağmen, çoğu eğitimsiz kişilerden oluşan sokak gücüne katılmasıyla “her yola” hazır olduğunun da işaretini verir. Nazi Almanyası’nın Avusturya’yı işgal ettiği günlerde Pernkopf, tıp fakültesi dekanlığına getirilir. Dekan olduktan sonra ilk yaptığı işlerden biri, fakültedeki profesörlerin Hitler’e sadakat yemini etmesini zorunlu kılmak ve yemin etmeyenlerin listesini yetkililere iletmek olur. Bu olayı takiben başta istenmeyen akademisyenler, Nazizm’e karşı gelenler ve Yahudiler olmak üzere içlerinde Nobel ödüllü 3 bilim insanının da bulunduğu, 197 personelin 153’ü Viyana Üniversitesindeki görevlerinden uzaklaştırılmıştır.

“Biz doktorlar, bütün varlığımız ve tüm ruhumuzla ona hizmet etmek istiyoruz. Öyleyse çağrımız, her birimizin kalbinin en derininde hissettiği duyguları göstersin: ‘Adolf Hitler, Sieg Heil! Sieg Heil! Sieg Heil!”
Dekan Eduard Pernkopf’un (Fırtına Birliği Üniformalı) açılış konuşmasından
Viyana Üniversitesi, 1938

Atlas Nasıl Yazıldı?

Asistanlık yıllarında öğrenciler için bir diseksiyon rehberi hazırlayan Pernkopf, yıllar içinde bunu geliştirir. Profesör olduğunda, çalışmalarının 3 ciltlik bir anatomi atlası olarak basılmasını teklif ederler, heyecanla kabul eder. 1933’te atlası hazırlamaya başlar. Hemen 4 ressamdan oluşan (Batke, Endtresser, Schrott ve Lepier) bir ekip kurar. Kadavralar üstünde çalışmalar, dersler, yönetim işleri derken, günde 18 saat çalışır. Stenografi tekniği ile notlar tutar. Eşi sembol ve kısaltmalardan ibaret bu notları yazıya döker, ki atlasın açıklama metinleri böyle ortaya çıkar. Pernkopf işinde titizdir, tıbbi ressamların gördüklerini gerçeğe en yakın şekilde çizmelerini arzular. Tek istisnası çizimlerde kullanılacak renklerdir. Akılda kalıcılığı arttırmak için parlak renklerin kullanılmasını sağlar. Böylesi bir Nazi hayranının seçtiği ressamlar da elbette kendisine benzer. Atlasın her sayfasına attıkları imzalar ile Nazilere bağlılıklarını gösterirler. Lepier isimli ressam imzalarında r harfini swastika gibi atar, Endtrasser’ın imzasındaki peşpeşe iki s harfi ise şimşeği andırmaktadır. (SS sembolü)

Hakenkreuz (‘swastika’ veya ‘gamalı haç’) 

Pernkopf’un “Topographische Anatomie des Menschen” isimli anatomi atlası ilk olarak, 2 cilt hâlinde 1937’de yayımlanır. Pernkopf, II. Dünya Savaşı’nın hemen ardından 1945’te, anatomi enstitüsündeki görevinden uzaklaştırılır ve ardından tutuklanır. 3 yıl bir esir kampında tutulur. Serbest kaldıktan sonra Viyana’da nöroloji enstitüsünde, beraberindeki 4 ressam ve yeni ressamlarla birlikte tekrar çalışmaya başlarlar.

Pernkopf ve çizerleri

1952 yılında, atlasın baş ve boyun bölgesi anatomisini içeren 3. cildi yayımlanır. Pernkopf, 1955 yılında, atlasın 4. cildi üzerinde çalıştığı bir dönemde hayatını kaybeder. Dördüncü cilt, eski meslektaşlarından Werner Platzer ve Alexander Pickler tarafından tamamlanıp, 1960 yılında basılır. Birkaç yıl sonra yayıncı firma, Pernkopf’un açıklama metinlerinin çoğunu çıkarıp, Nazi sembollerini sansürlediği iki ciltlik yeni bir versiyonu yayınlar.

1980’lerin ortalarından itibaren yazarın ve beraberindeki ressamların Ulusal Sosyalist (Nazi) Rejimi ile olan bağlantıları, bilim camiasında daha çok gündeme gelmeye başlar. Özellikle de o dönemlerde idam edilmiş mahkûmların kullanılmış olması ihtimalinden dolayı atlasın basımı 1994 yılında durdurulur.

Pernkopf’un Ölümünden Sonra Atlas

1995’te Viyana Üniversitesi’nden Prof. Edzard Ernst, Nazilerin üniversiteyi ele geçirmeleri ve bunu takip eden insan deneyleri üzerine bir makale yazınca, şiddetli bir etik tartışması başlar. Makalede Atlas’ın, Viyana Hastanesinde öldürülen çocuklardan materyal içerdiği ve Pernkopf’un, anatomi enstitüsünde idam edilen kişilerin cesetlerini öğretim amacıyla kullanıldığından bahsedilmektedir.  Bir yıl sonra Dr. Howard Israel, atlas için kullanılan kadavraların en azından bazılarının politik suçlular, eşcinseller, çingeneler ve Yahudilerden oluştuğunu ortaya çıkarır. Bu atlasların kullanılması etik midir, değil midir? Tıp camiası ikiye bölünür.

Aynı yıl, İsrail Şehitleri Anma Yetkilisi Yad Vashem, Viyana Üniversitesi rektöründen, Pernkopf’un atlasında kullanılan kadavraların kim olduğunu ve nasıl öldüklerini belirlemek için resmî bir soruşturma açmasını ister. Baskılar üzerine Rektör Alfred Ebenbauer konuyu araştırmak amacıyla bir komisyon kurar. Komisyonunun raporuna göre o dönem 1.377 cesedin Nazi döneminde idam edilmiş mahkûmlara ait olduğu, bu cesetlerinin üniversiteye taşındığı ve en az 800 resimde bunlardan yararlanılmış olabileceği anlaşılır. Sonuç olarak Viyana Anatomi Enstitüsünün Nazi kurbanlarının bedenlerini bilimsel amaçlar için kullandığına şüphe olmadığı ve Pernkopf’un atlasının da bu şekilde oluştuğunun neredeyse kesin olarak belirtilmiş fakat bunu kanıtlamanın imkânsız olduğu bildirilmiştir.

Etik Tartışmalar

Atlas ile ilgili tartışmalar insan hakları, bilim etiği, yayın etiği ve tıp eğitimi gibi çok geniş bir kapsama sahiptir. Fakat asıl problem kullandığı görsel materyallerin şüpheli geçmişi nedeniyle Atlas’ın tıp eğitiminde ve cerrahi operasyonlarda kullanılması ile ilgilidir. Bazı yazarlar, teknik olarak insan anatomisini mükemmele yakın şekilde işleyen başarılı bir anatomi atlası olduğunu belirtirken, bazı yazarlarsa eserin Nazi doktorlarınca işlenen suçların bir hatırlatıcısı olduğunu savunur. Öte yandan, nöroşirürji (beyin cerrahi) uzmanlarının periferik sinir cerrahisi uygularken kullandıkları anatomi kaynaklarıyla ilgili bir araştırmada ise cerrahların %80’inin anatomi atlası kullandığı ve bunlardan %12’sinin tercihinin ise hâlâ Pernkopf’un atlası olduğu belirlenmiştir.

Atlasın eğitimde kullanılmaya devam edilmesini öneren bir grup daha vardır, ancak gerekçe olarak başarılı bir eğitim materyali olmasını değil, orada yer alan kadavraların insanlığa salt anatomi bilgisinden daha derin şeyler söylüyor olmasını öne sürerler. Onlara göre Atlas’taki kadavralar, yalnızca anatomiyi öğretmekle kalmamakta; aynı zamanda bilgi ve eğitim yoluyla cehaletin, ön yargının ve nefretin hafifletilemiyor olduğunu da hatırlatmaktadır. Böylece kadavra olarak kullanılmış o kişiler, başlarından geçenleri ve çektikleri acıları, anatomi özelinde, her daim bilim camiasına anlatıyor olacaktır. Benzer bir yaklaşımla, atlasın Nazi rejiminin kurbanlarını onurlandırmanın bir yolu olarak kullanılmasını tavsiye eden yazarlar da vardır.

Atlasın kullanımına karşı çıkan yazarlarsa böylesine karanlık bir geçmişe sahip bir materyali eğitimde kullanmanın, yapılanları haklı çıkartacağını ve etik açıdan sorun olacağını belirtmektedirler. Onlara göre ahlaki bir ders çıkarmak maksadıyla bile olsa Atlas’ın kullanımı doğru değildir.

Kamu hukuku profesörü Pieter Carstens’ın konuyla ilgili yorumu dikkate değer:

“Bu kadar harika bir şey, nasıl bu kadar aşağılıkça olabilir? Pernkopf ve ressamları, Nazi ideolojisini benimseyerek ve işlenen zulümlerden yararlanarak bir Nazi anatomi atlası oluşturdular. Harika çizimler üretildi, ancak bu yalnızca Nazi rejiminin katlettiği mağdurların anatomik kalıntılarının etik olmayan şekilde ve yasadışı olarak kullanılmasıyla mümkün oldu. Bu yüzden Pernkopf atlasının değeri ve içeriği önemini yitirmektedir.”

Pernkopf Atlası, bilim insanları için bilimin mi yoksa insan onurunun mu daha önemli olduğu sorusuna, anatomi bağlamında bilim tarihi üzerinden verilebilecek en anlamlı cevaplarından birini içermektedir.

Maalesef ki insanlık tarihinin bazı acı tecrübeleri, mesleğini teknik olarak iyi bilen ancak yeterli insani duyarlığa sahip olmayan profesyonellerin elinde, bilimin ve tıbbın nerelere savrulabileceğinin çarpıcı örnekleriyle doludur.

Not: Bu yazıda söz konusu atlasın görsellerine ayrıntılı şekilde yer vermekten bilinçli olarak kaçınılmıştır.

KAYNAKLAR

1. Anatomi Tarihinin Tartışmalı Bir Sayfası: Pernkopf Atlası, Türkiye Klinikleri Tıp Etiği-Hukuku-Tarihi Dergisi – Derleme (2020)

2. Nazilerin Mahkum Kadavraları ve Pernkopf Atlası, https://acilci.net/pernkopf-atlasi/  (18 Eylül 2019)

3. Pernkopf Atlası: Nazilerin öldürdüğü kişiler üzerinde yapılan çalışmalar sonrası yazılan tartışmalı anatomi kitabı, https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-49401918  (20 Ağustos 2019)

4. Inaugural lecture of dean Eduard Pernkopf (wearing a SA-uniform) after the reopening of the University of Vienna in 1938 , https://geschichte.univie.ac.at/en/images/inaugural-lecture-dean-eduard-pernkopf-wearing-sa-uniform-after-reopening-university-vienna-0

5. Nazi sembolizmi, https://tr.wikipedia.org/wiki/Nazi_sembolizmi  (23 Ağustos 2021)

Zeynep Karabayır

Balıkesir Üniversitesi Tıp Fakültesi

6 thoughts on “Tıp Dünyasının Zor Kararı: Pernkopf Atlası

  • 7 Ekim 2021 tarihinde, saat 13:35
    Permalink

    Çok açıklayıcı ve bilgilendirici olmuş. Elinize sağlık doktor hanım. Okurken aklıma takılan neden atlastan görüntüler yok sorusuna da sondaki notunuzla cevap vermişsiniz zaten. Teşekkür ederiz 🙂

    Yanıtla
    • 7 Ekim 2021 tarihinde, saat 16:38
      Permalink

      Değerli yorumunuz için ben teşekkür ederim Küçük Prens.
      Görsellerden kaçındım evet; ne de olsa gözler gerçeğin mayasını göremez, yürekle bakmalı ve değerlendirmeli insan her daim..

      Yanıtla
  • 7 Ekim 2021 tarihinde, saat 21:02
    Permalink

    Yazınız ve duyarlılığınız için sonsuz teşekkürler. Başka mecralarda da yazılarınızı okumayı sabırsızlıkla bekliyor olacağım. Sevgilerimle…

    Yanıtla
    • 7 Ekim 2021 tarihinde, saat 21:34
      Permalink

      Ben teşekkür ediyorum kıymetli düşünceleriniz için.. Çokça sevgiler..

      Yanıtla
  • 8 Ekim 2021 tarihinde, saat 14:31
    Permalink

    Meşru yollarla elde edilmeyen ve makyavelist bir bakışla kazanılanlar, maddeten faydalı olsa da manen kalbe ve vicdana ağır geliyor. Keşke insanın maddi yanını tedavi için gösterilen özen ve verilen emek, manevi yana da yansıtabilse. Bilgilendirirken düşündüren ve insanın vicdani yanını öne çıkaran yazınız için teşekkürler. Kaleminize sağlık.

    Yanıtla
    • 8 Ekim 2021 tarihinde, saat 15:15
      Permalink

      Çok anlamlı bir değerlendirme olmuş, çok teşekkür ediyorum.
      İnsan maddi ve manevi olarak bir bütün, eksik değerlendirilince problemler doğmaya başlıyor hep.. Varsa eğer; vicdanları sızlatıyor, yara oluyor yüreklere..

      Yanıtla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.