ÜÇ EBEVEYNLİ DİZAYN BEBEKLER
Hücrelerimizin enerji santrali olan mitokondri düzgün çalışmadığında nörodejeneratif hastalık, felç benzeri ataklar, körlük, müsküler distrofi, diyabet ve sağırlık gibi ciddi sağlık sorunları görülebilir. Hatta mitokondrial disfonksiyonlar; yenidoğanlarda, çocuklarda ve genç erişkinlerde ölüme kadar giden sendromlara neden olabilir.
Mitokondriler, nükleustan kodlanan proteinlere sahip olsa da kendine özgü DNA’sından çeşitli proteinleri de kodyalabilmektedir. Bu mitokondriyal DNA’lar günümüzde maternal olarak kalıtıldığı bilinen küçük dairesel nükleik asitlerdir.
Mitokondriyal hastalıklara nükleer DNA’daki veya mitokondriyal DNA’daki (mtDNA) mutasyonlar neden olabilir. Bu mtDNA mutasyonlarının kalıtımını önleyerek olası sağlık sorunlarına çözüm bulmak için ‘evlat edinme’, ‘embriyo bağışı’ ve ‘yumurta bağışı’ kullanılabilir ancak bebeklerle ebeveynler arasında genetik bir bağın olmaması etik bir sorun teşkil etmektedir. IVF(in vitro fertilizasyon) kullanarak bu genetik uyum sorununun üstesinden gelmek mümkün olabilir. IVF ile döllenmeden önce veya sonra kusurlu mtDNA, sağlıklı mtDNA ile değiştirilebilir. Bu sayede kalıtılan mtDNA mutasyonlarından kaçınılabilir ve sosyal ebeveynler genetik ebeveynler de olabilir.
mtDNA’da mutasyona sebep olan bu hastalıkların geçişini önlemeyi amaçlayan iki deneysel teknik geliştirilmiştir. Her ikisi de nükleer DNA transferini içerir: PRONÜKLEER TRANSFER, kusurlu mitokondri ile bir zigottan sağlıklı mitokondrili çekirdeksiz bir zigota iki pronükleusun transferini içerirken; MATERNAL İĞ TRANSFERİ, kusurlu mitokondrileri olan döllenmemiş bir yumurtadan kromozom iğciklerinin sağlıklı mitokondrileri olan çekirdeksiz bir yumurtaya transferini içerir.
Mitokondriyal replasman teknolojisinin kullanımını destekleyenler arasında “üç ebeveynli embriyolar”, “üç ebeveynli bebekler” ve “üç kişilik IVF” gibi terimlerin kullanımına karşı çıkanlar da var. Bu yorumcular, genetik ebeveynlerin toplam genetik materyalin %99,9’undan fazlasını sağladığı ve kimliği oluşturan fiziksel özelliklerin ve kişisel özelliklerin mtDNA’da değil nükleer DNA’da kodlandığı konusunda ısrarcılar. Bu bilgiler şu an için aydınlatılmayı bekliyor.
Etik açıdan doğan sorulara kısaca göz atacak olursak… Mitokondriyal replasman tedavisi ile doğan bir bebeğin, bir kadından nükleer DNA ve diğerinden mtDNA ile doğmasının ne gibi sakıncaları olabilir? Ayrıca ailesel olmayan mtDNA ile doğan kız çocukların da bu mtDNA’yı çocuklarına aktarması durumunda ne değişmiş olur?
Mitokondriyal değiştirme teknolojisine yönelik bazı etik itirazlardan bahsedelim. Bu itirazlar kabaca birkaç kategoriye ayrılır: yumurta sağlayıcılarına zararlar, potansiyel yavrulara ve gelecek nesillere zararlar ve topluma zararlar…
Yumurta sağlayıcılarının günlük hormon enjeksiyonları rahatsız edici ve ağrılı olabilir ayrıca kramp, karın ağrısı, bulantı, kusma, şişkinlik, ruh hali değişiklikleri ve sinirlilik yaşayabilirler. Daha ciddi potansiyel fiziksel zararlar arasında hızlı kilo alımı ve solunum zorluğu, mesane, bağırsak ve rahim gibi diğer organlarda hasar, doğurganlığın azalması, kısırlık, hayatı tehdit eden kanama, tromboembolizm ve yumurtalık, meme veya kolon kanseri bulunur. Potansiyel psikolojik zararlar, önemli stres ve sekelleri içerir.
Potansiyel yavrulara ve gelecek nesillere zarar konusunda ise bir açıdan bakıldığında aile kurmaya yönelik bu yaklaşım, evlat edinme gibi daha risksiz alternatiflerin varlığı göz önüne alındığında haklı gösterilemez. Bu gibi alternatiflerden birini takip etmemenin tek nedeni, anne ve babanın bakmayı düşündükleri çocukla genetik bir bağ kurma arzusudur. Oysaki aile kurma genetikle ilgili değil sevgi, şefkat ve besleyici ilişkiler kurmayla ilgili olmalıdır.
Mitokondriyal Replasman Teknolojisinin ilk amacı, mitokondriyal hastalığı olan bir canlının doğumunu önlemeyi amaçladığı sürece ‘terapötik’ olsa da, bu teknoloji terapötik amaç dışında (örneğin her iki lezbiyen partnerin de genetiğini taşıyacak bir bebek) da kullanılabilir. Bu kullanımın etik açıdan düşündüren kısmı insanın genetik yapısını değiştirmek için gelecekte kullanılması ihtimalidir. Bazıları için ‘insani gelişme’ hem kaderimiz hem de sorumluluğumuzdur, diğerleri içinse bu ‘Tanrı’yı oynamaktır.
Tüm bu potansiyel sorunlar birlikte ele alındığında büyük bir endişe yaratıyor buna rağmen mitokondriyal değişiklik gelişen teknoloji ve insanoğlunun doğaya hükmetme arzusu sebebiyle önlenebilecek gibi durmuyor.
KAYNAKÇA
– Baylis F., The Ethics of Creating Children with Three Genetic Parents, SCIENCEDIRECT, (531-534), june 2013.