Evrim Teorisi ve Bilimsel Bilgiye Giriş
Öncelikle Evrim ve Evrim Teorisi konusundaki yazı serimin ilki ile karşınıza çıkmaktan mutluluk ve onur duyuyorum. Uzun zamandır hazırlık aşamasında
DevamÖncelikle Evrim ve Evrim Teorisi konusundaki yazı serimin ilki ile karşınıza çıkmaktan mutluluk ve onur duyuyorum. Uzun zamandır hazırlık aşamasında
DevamFarmakogenetik, bireylerdeki genetik farklılıkların ilaç mekanızmasına etkilerini inceleyen bilim dalıdır. Özellikle ilaç metabolizmasından sorumlu enzimlerde meydana gelen genetik farklılıklar ilaç etkilerinin kişiden kişiye değişmesine neden olur. Bir ilacın hastada nasıl etkiler oluşturacağını önceden bilmemizi sağlayan farmakogenetik testler, ilaç tedavilerinin en verimli şekilde yönetilmesini sağlar.
DevamGüzel bir hava, tertemiz berrak mavi sular, yemyeşil oksijen deposu ormanlar, soğuktan koruyacak bir ev, mutsuzluktan koruyacak arkadaşlar… Hayatta kalmak
DevamInventas vitam iuvat excoluisse per artes. Vergelius En karamsar düşünürler arasında sayılan Arthur Schopenhauer ” Güzelden alınan estetik zevk gerçekten
DevamHer dilin farklı özellikleri vardır. Tonlama da bunlardan bir tanesidir ve müzik yeteneğine etki eder. 26 Nisan’da Current Biology dergisinde
DevamGözünüzü her kırptığınızda dünya saniyenin beşte biri kadar bir süreliğine kararır. Bu çoğu insan için neredeyse fark edilemeyecek kadar kısa
DevamStresli ve endişeli olduğunuzda kalp atışlarımızın artması normaldir. Peki, kalbimiz korktuğumuz için mi hızlı atıyor? Yoksa hızlanan kalbimiz endişemize katkıda
DevamBu yazıda vampir ve kurt adam hikayelerine ilham olduğu düşünülen porphyria (porfiri-porfiria) ve bu hikayeler ile ilgili genel bilgiler edineceğiz.
DevamEkim ayını başlangıcında Nobel Ödülleri’nin açıklanmasıyla tekrar gündeme gelen Neandertal’ler insanlığa dair bilmediklerimize ışık tutmaya devam ediyor. Homo Saphiens’in akrabası
Devam1882’de Milan’da doğan ve orada müzik konservatuvarında piyano eğitimini almış olan Amelita Galli-Bellisomi, 20. Yüzyılın erken dönemlerinin en iyi kadın
DevamDepresyon nedir dendiğinde genel olarak çoğu kişiden alınan bir yanıt vardır: ‘’Beyindeki ya da vücudumuzdaki kimyasalların dengesizliğinden ortaya çıkan bir
DevamBüyürken öğrendiğimiz dilin beynimizde kalıcı biyolojik bir iz bıraktığını biliyor muydunuz? Araştırmacılar, NeuroImage’da Almanca ve Arapça ana dili konuşanların beynin
DevamTELEPATİ BİLİMSEL OLARAK MÜMKÜN MÜDÜR? Telepati, insanlık tarihinin belki de en ilgi çekici konularından biridir. Yüzyıllar boyu insanların düşlerinden beslenen,
DevamBeyaz kan hücresi (WBC) ya da akyuvar olarak bilinen lökositler, bağışıklık sisteminin önemli bir parçasıdır. Vücudu enfeksiyonlara karşı koruyan hücre grubudur. Kanın şekilli elemanlarının yalnızca %1’lik bir kısmını oluştursalar da, vücudun yabancı organizmalar ile karşılaşması durumunda hızla çoğalırlar ve göç ederler. Aslında bir çeşit gizli özel tim olarak düşünebiliriz. Genel olarak 5 alt gruba ayırdığımız lökositlerin farklı işlevleri vardır. Kısaca bu alt grupları tanımamız gerekirse…
Devamİnsanların hastalanmaları için virüslere maruz kalmaları gerekmektedir. Texas Children’s Pediatrics’in baş tıbbi sorumlusu Dr. Stan Spinner’ın tanımı gereği “Soğuk algınlığı
DevamAraştırmacılar, çeşitli nörolojik bozuklukların semptomlarını tanımlayabilen ve baskılayabilen bir nöral arayüz oluşturmak için düşük güçlü çip tasarımı, makine öğrenimi algoritmaları
DevamBarbara McClintock 1919 yılında Cornell Üniversitesi’nde yükseköğretimine başlamıştır. Okulun ilk yıllarında daha çok sosyal ve politik meseleler üzerinde zaman harcamıştır ancak bir süre sonra kendini bu tür işlere ait hissetmediğini anlamıştır. 1921 yılında genetik alanında ilk kursunu almıştır. C.B.Hutchinson tarafından verilen bu kursta Hutchinson ondaki ışığı görüp 1922’de Barbara’yı Cornell’deki lisansüstü genetik kursuna katılmaya davet etmiştir.
DevamTekrarlayan kabusları en aza hatta sıfıra indirmek için sinirbilimciler bir teknik gösterdiler. Araştırmacılar, 27 Ekim’de Current Biology’de çevrimiçi olarak yayınlanan
DevamKalp krizi diğer adlarıyla kalp enfarktüsü ya da akut myokard enfarktüsü klinikte sıklıkla MI ( myocardial infarction) olarak tabir edilir. Kalp krizini kalbin koroner arterlerinde tıkanıklık ya da aşırı daralma nedeniyle kalbin kaslarına akan kanın kesilmesi ve bunun sonucunda oksijensiz kalması olarak tanımlayabiliriz. Oksijensiz kalan kalp kası işlevini yerine getiremeyecek ve sonucu ölüme kadar varan durumlara sebebiyet verebilecektir.
Devam